25 Aralık 2012 Salı

"THEOPE" YAZARI COŞKUN BÜKTEL, CUMA BOYNUKARA'NIN RÜŞVET SUÇLAMASINI GAYET NET BİR BİÇİMDE CİDDİYE ALDI!




TİYATRO YAZARI CUMA BOYNUKARA'DAN TİYATRO YÖNETMENLERİNE YÜZ KIZARTICI BİR RÜŞVET SUÇLAMASI:

"REJİSÖRLE, TELİFİ PAYLAŞACAKSIN."


Hiçbir yönetmen benden (Coşkun Büktel'den) oyunumu oynamak için rüşvet istemeye kalkmadı. Theope gibi bir oyun yazmışsanız, yönetmenler değil sizden rüşvet istemek, size ricacı olurlar oyununuzu oynamak için... Ve siz oyununuzu, ne denli paraya ihtiyacınız olursa olsun, bir an önce para kazanayım kaygısıyla, karşınıza çıkan ilk yönetmene asla emanet etmez; kaç yıl beklemeniz gerekirse gereksin, size güven verebilecek bir yönetmen ve sahne bulmayı şart koşarsınız. Bu uğurda oyununuzu hayatınız boyunca sahnede görememeyi göze alırsınız. Eğer tiyatro sanatını ve oyun yazmayı, bir oyuna 7 yıl harcayacak kadar ciddiye almışsanız, oyununuzun onurunu savunmayı para kazanmanın çok ama çok daha fazla önüne koyarsınız. Theope'yi sahnelemek isteyen birkaç yönetmeni reddettiğim (vandalların saldırıları üzerine) isimlerini belirterek yazmak zorunda kaldığım yazılarımdan biliniyor.

Yönetmenlere karşı bilinen tutumum nedeniyle, Lefkoşa Şehir Tiyatrosu'nun, Theope'yi benden izin almaksızın korsan olarak sahnelediği de biliniyor. Kıbrıs'a gidip seyrettikten sonra hiç beğenmediğim o korsan prodüksiyonu sahneden kaldırtmak elimdeydi. Ama oyuncuların aylar süren emeğini çöpe atmak içimden gelmedi ve oyunun (Türkiye'ye getirilmemek koşuluyla, Kıbrıs'ta oynanmasına izin verdim. Niçin? Para için mi? Hayır. Korsan tiyatrocuları mahkemeye vererek tazminat kazamam mümkündü. Yapmadım. Bana kaç para telif ödeyeceklerini sorduklarında, "Bu benim Theope'm değil!" diyerek, hem o prodüksiyonu, hem de o prodüksiyondan para kazanmayı reddettim. Benim bir oyun yazarı olarak, üstelik de sefalet koşullarında yaşadığım o yıllarda bile, parayla ilişkim bu biçimdeydi. Bütün bunlar bilindiği için, hiçbir yönetmen benden rüşvet istemeyi aklından geçirmedi. Yani Cuma Boynukara'nın sözünü ettiği rüşvet suçlamasının asla tanığı olamadım.

Peki Boynukaranın rüşvet suçlamasını inandırıcı buluyor muyum? Harika oyun metinleri sırada beklerken, yönetmen ve yöneticilerin sahneye konması için, ne denli berbat metinlere öncelik tanıdıklarını hatırlayınca; ne yazık ki, Boynukara'nın suçlamaları için, "inandırıcı değil!" diyemiyorum. Boynukara bu konuda yaşadıklarını veya bildiklerini keşke isim vererek, somut ve çok daha inandırıcı biçimde teşhir etmeyi göze alabilseydi!... Ama her ne olursa olsun, sayın Boynukara, tiyatromuzun en iğrenç olgularından birine dikkat çekmekle, bence, yine de, çok önemli ve değerli bir hizmet gerçekleştirmiş. Tiyatroyla ilgili herkes, hepimiz, artık Boynukara'nın işaret ettiği iğrenç olgu konusunda çok daha bilinçli ve uyanık olacağız.

Boynukara'nın söz konusu suçlamalarını okuyun bakalım, acaba siz ne kadar inandırıcı ya da ne kadar temelsiz ve asılsız bulacaksınız:

http://www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/12/boynukara-cok-gec-olmadanda-son-perde_5912.html

  • Coşkun Büktel Artık bir Türk yazarının ipe sapa gelmez metnini ya da ipe sapa gelmez bir oyun çevirisini ne zaman oyun diye ciddiye alınıp da sahnelenmiş görsem, Cuma Boynukara'nın suçlamasını hatırlayacağım.

    (Kaynak: facebook)

4 Aralık 2012 Salı

400 yıldır dünya sahnelerini işgâl edip, halklara yarar değil zarar veren Shakespeare'in sahte duygular mimarı olduğunu bilmeyen yada bildiği hâlde halktan gizleyen Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay, aynen şöyle saçmalamış: "Oyun, 'dengbej' geleneğiyle, Güneydoğu'nun halk aşığı geleneğiyle uyarlanan bir Shakespeare çalışması olmuş. Çok başarılı buldum. Yerel motifler oyuna yerleştirilmiş ve Hamlet, sanki Cizre Botan halkından bir hikaye gibi anlatılıyor."


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay , Kürtçe “Hamlet” oyununu çok başarılı bulduğunu belirterek, “Yerel motifler oyuna yerleştirilmiş ve Hamlet, sanki Cizre Botan halkından bir hikaye gibi anlatılıyor. Demek ki sanatın dili öteki dillerin hepsinden daha fazla insanları bir arada buluşturabiliyor ve dünyayı yaşanılabilir, katlanılabilir, dayanılabilir kılıyor” dedi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nca sahnelenen Kürtçe “Hamlet”, Şinasi Sahnesi’nde Başkentlilerle buluştu. Oyunu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın yanı sıra, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ve BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da izledi.

Basın mensuplarının soruları üzerine oyuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Günay, Hamlet’in çok başarılı uyarlandığını belirterek, bire bir, klasik bir oyun çevirisi yapılmadığını söyledi. Günay, şunları kaydetti:

“Oyun, ‘dengbej’ geleneğiyle, Güneydoğu ‘nun halk aşığı geleneğiyle uyarlanan bir Shakespeare çalışması olmuş. Çok başarılı buldum. Yerel motifler oyuna yerleştirilmiş ve Hamlet, sanki Cizre Botan halkından bir hikaye gibi anlatılıyor.

Demek ki sanatın dili öteki dillerin hepsinden daha fazla insanları bir arada buluşturabiliyor ve dünyayı yaşanılabilir, katlanılabilir, dayanılabilir kılıyor. Acımasız dünyada sanatı yaşatmak için en fazla yapmamız gereken sanat ürünlerini çoğaltmak. Bu akşam bunun somut örneklerinden birini görüyoruz.”

“KÜRTÇE KAMUSAL ALANDA DA, EĞİTİMDE DE ETKİN KULLANILMALI”

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak da, gazetecilere yaptığı açıklamada, Hamlet’in Kürtçe sahnelenmesinin önemli ancak yeterli olmadığını belirtti. Kürtçe’nin kamusal alanda da, eğitimde de etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini savunan Kışanak, oyunun, sanatın gücünü gösterdiğini ifade etti.

Kışanak, “Umarım buradan herkes güçlü mesajlar alır. Bu ülkede büyük bir zenginlik olduğunu, farklı dillerin varlığını ve bu farklı dillerin özgürce kullanılmasının ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu bugün burada biz hissettik, yaşadık. Eminim bu yaklaşımı herkes hisseder ve bu ülkedeki bütün dillerin önündeki engeller kalkar. İnsanlar dilini sınırsız bir şekilde kullanırlar ve bu ülke daha zengin, daha güzel, daha mutlu bir ülke olur” diye konuştu.

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan da Kürtçe’nin çok zengin bir dil olduğunu belirterek, oyunda Kürtçe’nin çok güzel kullanıldığını, oyuncuların performansını soluk soluğa izlediklerini söyledi. Kürtçe bilmeyenler için arka fona Türkçe çeviri yansıtıldığına dikkati çeken Kaplan, “İnanın arkadaşlar Türkiye ‘yi bölmedi. En güzeli de bu, birleştirir” dedi.

Kaplan, “Kürt sorununun çözümü noktasında nasıl bir adım olabilir?” sorusunu yanıtlarken de, “ Anadolu ‘nun çok güzel renkleri ve sesleri var. Onları soldurmazsak, yaşatırsak birliğimizin, demokrasimizin harcı olur diye düşünüyorum. Milyonların konuştuğu bir dile artık kimsenin bu kadar korkakça yaklaşmaması lazım. Hamlet’i izlemelerini tavsiye ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da, “yurttaş” olarak bir şeyler söyleyebileceğini belirterek, dünya edebiyatından önemli bir eserin Kürtçe sahnelenmiş olmasının tek başına bir mesaj olduğunu belirtti. Tanrıkulu, “Bu dilin medeniyet dili olmadığını düşünenlere mesajdır ama herkese bir mesajdır” dedi.

(Kaynak: facebook)

1 Kasım 2012 Perşembe

"Theope" adlı oyunun yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'le birlikte kendisinin sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için bir araya gelen tam tamına 1100 KİŞİLİK LİNÇÇİ KARA KALABALIK ile her alanda dişe diş mücadele edebilecek güce sahip olan Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, "facebook bataklığı" diye adlandırdığı sosyal paylaşım sitesinde görüp okuduğu aşağıdaki yazı üzerine düşünürken, şöyle söyledi: "Ben, 'Türkiye dramatik yazarlığının Everest'i 'Theope'ye iftira atan LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun (gayet net olarak ortada durup kendini dayatan) bu iftirasını göremeyecek kadar kör ve geri zekâlı insanların soluk aldığı bir ülkede, LİNÇÇİ alçaklarla aynı kaptan su içeceğime (LİNÇÇİ alçakların yaptığı gibi sade suya tirit tiyatro yapacağıma), hiç tiyatro yapmamayı yeğleyebilirim!"



  • Nalan Örgüt, 7 saat önce, bir önceki başlığımın altına eklediği yorumda demiş ki:

    DİYORLAR Kİ ,COŞKUN BÜKTELİN YAZILARINI ÇOK UZUN OLDUĞU İÇİN OKUYAMIYORUZ ,....VE HAKLI OLDUĞU KONULARDA BİLE ,ONUNLA SÖYLEŞEMİYORUZ ...KİM BUNLAR DEME ,ONLAR SANA SAYGI DUYANLAR MERAK ETME SAPIKLAR DEĞİL ...

    ÖRGÜT'E BUNU SORDUĞU YERDE, ŞU CEVABI VERDİM:

    Yani bu ülkede bir yazının ne kadar uzun olması gerektiğini benden iyi bilecek insanlar mı var? Kimsenin benim her yazdığım şeyi okuması ya da benimle söyleşmesi gerekmez. İftiraya karşı olması yeter. Devlet memuru (DT sanatçısı) Merih Atalay bile, şu yumuşak ve ürkek ifadelerle de olsa, iftiraya karşı çıkabiliyor ve bir sanatçı olarak iftira karşısında sessiz kalmanın onursuzluğundan kendini kurtarabiliyor; işte DT sanatçısı Merih Atalay'ın dedikleri:

    "Bence de Özdemir Nutku artık bu hikayeye bir son vermelidir. Tükürdüğünü yalamak zor gelebilir büyük insanlara. Babalara. Atalara. Ama insan olan insana belki de en yakışanıdır ve hiç de onursuz bir tarafı yoktur.

    Şahsen ben böyle bir varsayımda bulunsaydım kanıtlamadan oturmazdım yerimde. Kanıtlayamıyorsam da, çoktan özrümü tüm gazetelerde hatta tam boy olarak yayınlamaktan hiç ama hiç gocunmaz ve çekinmezdim.

    Eğer ben Türkiye Tarihinin önemli bir adamı olsaydım ve de adım Özdemir Nutku olsaydı, asla böyle bir polemiğe bu denli çıra taşınmasına da göz yummazdım. Bu saçma sapan kıvılcımı boşyere harlandırmazdım hiç. Tüm çıracılar gibi kendimi de işten çıkartmakta beis görmezdim.

    Yazarlar, araştırmacılar, duayenler, virtüözler, bilir kişiler eğer bu örneğimizdeki adil olanın ne olması gerektiğini hala bilemiyorlarsa gerçekten Hilmi Bulunmaz haklıdır. Coşkun Büktel de sonuna kadar savunulmayı hak eder!!"

    KAYNAK: http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm

    Merih, benim bütün yazılarımı okudu mu? Okumadı. (Zaten iftiraya karşı çıkmak için benim bütün yazılarımı okumaya gerek yok: Hiç de uzun olmayan ama iftiranın tüm kanıt ve belgelerini içeren şu özlü yazımı okumak yeter de artar bile: http://www.coskunbuktel.com/buktelgerizekarehberi.htm)

    Merih benimle söyleşti mi? Evet, söyleşti. Söyleşmek istedi ve söyleşti. Linççiler ve takma isimliler ("ne idiği belirsizler") dışında benimle söyleşmek isteyen herkes, benimle söyleşti. Ben iddialarım bakımından megaloman sanılacak kadar aşırı bir insan olabilirim ama tanıyanlar bilirler: Aynı zamanda, dünyanın en mütevazı, en kolay ulaşılabilir ya da söyleşilebilir adamıyım. Tanıdığım hiç kimse, benimle söyleşmek isteyip de söyleşemediğini iddia edemez.

    Yani sana sıralanan o bahanelerin hiçbir geçerliliği yok. Keşke bu anlattıklarımı sana o bahaneleri sıralayanlara sen anlatabilseydin. Çünkü her şey son derece açık. Linkini yukarıda verdiğim " LİNÇÇİ GERİ ZEKÂLILAR İÇİN ALFABE DÜZEYİNDE ÖZDEMİR NUTKU SKANDALI REHBERİ" başlıklı yazımın ilk paragrafında dendiği gibi:

    "Özdemir Nutku skandalı, Devlet Tiyatrosu kamerasının CD kaydı ile de kanıtlanmış, açık, basit, kolay anlaşılır, bir iftira olayıdır. Genlerinde iftiraya karşı onları tepki vermeye zorlayan insani birtakım özellikler bulunması kaydıyla, geri zekâlılar bile anlayabilir."

    (BAKINIZ: http://www.coskunbuktel.com/buktelgerizekarehberi.htm)
    • Coşkun Büktel Merih Atalay'la iftira konusunda vardığı son noktaya gelmeden önce yaptığımız tartışma (söyleşi):http://www.coskunbuktel.com/buktelaforozparanoya.htm
    • Nalan Örgüt Yine okumayacaklar, okusalar bile asla Merih gibi bile olsa yanit vermeyecekler ama biliyorum ki, sen de onlarin yapmadiginin tersine , devam edeceksin son Mohikan olarAk, ne diyeyim tanri kolaylik versin, . :-)
    • Coşkun Büktel İyi de bir dediğin bir dediğine uymuyor. Sen değil misin, bu tartışmayı başlatırken bu insanlar için "KİM BUNLAR DEME ,ONLAR SANA SAYGI DUYANLAR MERAK ETME SAPIKLAR DEĞİL ..." diyen. Hakikati anlamak için şu kadarcık yazıyı okumak istemiyorlarsa, bu insanların bana (yani "hakikate") saygı duyduklarını nasıl söylersin? Hakikate saygı duymadıkları halde "sanatçı" olmak iddiası taşıyanların sapık olmadığını nasıl söylersin? 

      (NOT: Bu cevabı göndermek için gidip gidip gelen internetin tekrar gelmesini bekledim. İnternetim iki gündür bozuk. Hâlâ halledemedik. Yani Barış halledemedi.)

30 Ekim 2012 Salı

Coşkun Büktel, Kemal Başar'ın "Çağdaş tiyatro, yönetmenin işidir." tezine şiddetle karşı çıkıyor!

KEMAL BAŞAR TWITTER'DA YAZMIŞ: "Çağdaş tiyatro, yönetmenin işidir. Başarısızlıksa sonuç, sorumluluğu onun ve onu seçenlerin üstündedir. Oyuncuyu, seyirciyi suçlamak zaaf..." 

KEMAL BAŞAR BENİ ENGELLEDİĞİ İÇİN TWITTER'DA CEVAP VEREMEDİM, O NEDENLE BURADA CEVAP VERİYORUM:

Sizin "çağdaş tiyatro" dediğiniz o şey, aslında benim "asparagas tiyatro" dediğim şeyin ta kendisidir... Benim "Yönetmen Tiyatrosuna Karşı" (http://coskunbuktel.com/yonetmentiyatrosuna%20karsi.htm) kitabımdaki kanıtlı belgeli tezlerime karşı gıkını çıkaramayan ve kendini benim tezlerime karşı ancak sansürle koruyan yetersiz birtakım insanların, tiyatroda tanrıcılık oynaması, sanat filan olamaz. Sanat yapabilmek için, önce "sanatçı" olmak gerekir. Ve sanatçı olmak için, tiyatral iktidarın cebinize koyduğu "sanatçı kimlik kartı" yeterli değildir. Her zaman söylediğim gibi: Bazı yanlışlar tüm doğruları götürür. Sansürden medet uman bir insan allame-i cihan olsa, sanatçı olamaz. Ve Kemal Başar zaten allame-i cihan değildir.

(Kaynak: facebook)

1 Ekim 2012 Pazartesi

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, "Theope" adlı oyunun yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'in aşağıdaki yazısını okuyunca şöyle düşündü: "MUSTAFA DEMİRKANLI, YERYÜZÜNDE BİR İNSANA 'KÜFÜRBAZ' DEMEYE HAKKI OLMAYAN TEK İNSANDIR."


  • Mustafa Demirkanlı yeryüzünde bir insana "küfürbaz" diyecek en son insandır. Yoktur onun böyle bir hakkı...

    (BELGE VE KAYNAK GÖSTERMEYE, BELGE VE KAYNAKLARA LİNK VERMEYE, BENİM KİME VE NASIL KÜFRETTİĞİMİ SERGİLEMEYE GEREK DUYMAKSIZIN) BENİ, SÜREKLİ OLARAK, KÜFÜRBAZ OLMAKLA, "KÜFREDEREK VAROLMAKLA" SUÇLAYAN MUSTAFA DEMİRKANLI'NIN BANA YÖNELİK, KENDİ AĞZINDAN, "BELGELİ" KÜFÜRLERİ:

    Büktel, sen ne kadar korkak bir adamsın ve sen ne kadar yalanı ilke edinmiş bir adamsın ve sen Büktel ne kadar
    iftiracı bir adamsın. Adamsan karşıma çık, ne diyeceksen yüzüme söyle, bunu sana defalarca söyledim ve sen hepsinde kaçtın... Sadece yalan, iftira ile yaşamayı tercih ediyorsun. Eğer sen adamsan, karşıma çıkamıyorsan sıkıştığın yerde adımı kullanma! Bu takma ismlilerin sahibi tam bir orospu çocuğudur, bunları bana maletmeye kalkan da kendi sıfatını kendine yakılştırsın ama Büktel bir daha belgesiz konuşmam deme, eğer utanma duygun varsa. Tekrar ediyorum, bu takma isimlileri yaratan Orrospu çocuğudur!!! Sakın bana küfrettin deme! Ben şerefsizlere küfrediyorum, o şerefsiz elini kaldırırsa, "benim o derse" ben de evet o elini kaldırana küfrettim diyeceğim. Karşıma çıkmadan bu iftiralarla yaşamayı tercih ediyorsan bu ancak sana yakışır. Pis iftiracı, yalancı... Yüreğin ve kendine güvenin varsa karşıma çık pis iftiracı... Utanma duygusunu yitirmiş sahte yazar...

    BELGENİN KAYNAĞI: http://www.coskunbuktel.com/bukteldemirkanlineicti.htm

    (NOT: Yukarıda linkini verdiğim sayfada, belgenin, orijinal facebook sayfasındaki orijinal ilk halinin coskunbuktel.com'a kopyaladığım versiyonudur. Sayfanın sonunda, belgenin orijinal facebook sayfasına da link verilmiştir. Ama facebook sayfasında bazı kişiler sonradan yorumlarını sildikleri için, sayfa orijinalitesini bir ölçüde yitirmiştir. O nedenle, okurların sayfayı önce eksiksiz kopyasından tanımasını tercih ettik.)

26 Temmuz 2012 Perşembe

SOSYALİST SANATÇI HİLMİ BULUNMAZ, "ARKA SIRADAKİLER" SENARYO DOKTORU COŞKUN BÜKTEL'İN, LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANIP, KENDİSİNİ HAKSIZ YERE SUÇLADIĞI AŞAĞIDAKİ YAZISINI, GEREKLİ GÖRDÜĞÜ DOZDA MUTLAKA YANITLAYACAK!




Coşkun Büktel · 28 abone
Dün, 07:38 · 
  • SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!

    Sendikal mücadele için Selin Erdem'in ölmesinden önce de yeterli neden vardı. Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadeleyi gerekli kılacak şartlar mevcuttu. Emekçiler, Selin Erdem ölmeden önce de sömürülüyorlardı. Emekçiler Selin Erdem'in ya da herhangi bir emekçinin ölmediği setlerde de sömürülüyorlardı ve sömürülüyorlar. Sendikal mücadeleyi hararetlendirmek için tesadüfün yardımına ihtiyaç olmamalıydı. Sendikal mücadeleyi kitlelere duyurmak için herhangi bir sette, bir kamyonun freninin patlaması ve o sırada herhangi bir emekçinin tesadüfen orada olup kamyonun altında kalması gerekmiyordu. Sendikal mücadelenin böyle talihsiz bir tesadüfü (Orada ölen kişi, pekâlâ Hamdi Alkan'ın dizide oynamış kızı ya da Coşkun Büktel'in dizide oynamış oğlu da olabilirdi.) gayrı insani biçimde propaganda malzemesi olarak suistimal etmesi, şart değildi, çünkü setlerdeki koşullar adam akıllı anlatıldığında koskoca bir külliyat oluşturabilecek kadar vahimdi. Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadele için yeterli nedenler ve koşullar mevcuttu.

    Linççilerin alçaklığını anlatmak için, Hilmi'nin Lefkoşa'daki protestoya gitmesi şart değildi. Hilmi Lefkoşa'ya gitmese de linççiler alçaktı. Linççiler Hilmi'nin gittiği gibi Lefkoşa'ya gidememedikleri için alçak olmadılar. Linççileri alçak yapan şey, Hilmi'nin Lefkoşa'ya gitmesi olmadı. Linççiler ya da Lefkoşa'ya gidemeyenler, Lefkoşa'ya gidemedikleri için alçak değildirler. Lefkoşa'ya gitmekle linççiler ya da onların alçaklığı arasında bağ kurmaya çalışmak sinekten yağ çıkarmaya çalışmaktır. Biz sinekten yağ çıkarmaya tenezzül etmek zorunda değiliz, çünkü linççilerin alçaklığına ilişkin zaten koskoca bir külliyat yaratmışız. Linççilerin Lefkoşa'ya gitmemesinden (bu kadar doğal asla suç sayılamayacak bir durumdan) yararlanmaya tenezzül etmek zorunda değiliz. Hatta tam tersini yapmak zorundayız: Lefkoşa'ya gitmeyen herkesin alçak olduğu anlamına da gelebilecek bir başlık kullanmaktan kesinlikle sakınmalıyız. O nedenle Hilmi'nin, şu aşağıya aktardığım ve sayfasına link verdiğim başlığını, Selin Erdem "kazasıyla" ilgili tutumundaki kadar yanlış buluyorum:

    Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz , LİNÇ KAMPANYASI imzacısı alçakların katılmadığı Lefkoşa Belediye Tiyatrosu eylemine katıldı: http://www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/07/lincci-alcaklarn-katlmadg-lefkosa.html

12 Temmuz 2012 Perşembe

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la "Theope" adlı oyunun yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'i "aynı kişi", "bir tek kişi", "kişiliksiz kişi" gibi gösterme gayreti içerisindeki kişiliksiz kişilerin cirit attığı facebook'ta neler oluyor neler!




Coşkun Büktel · 25 abone
8 Temmuz, 16:03 · 
  • Hiçbir partiye, hiçbir cemaate, hiçbir gruba dahil olmaksızın saatini yalnızca somut hakikate göre ayarlayan bağımsız bir yazar olmak ne kadar zormuş.

    • Sadık Medin, Zehra Sarısözen ve 2 kişi daha bunu beğendi.

      • Uğur Küçük 
        Tunç Yaşar henüz kendi varlığını kanıtlamadı. Hele Tunç Yaşar meselesi açıklığa kavuşsun, ondan sonra seni düşünürüz. Tunç Yaşar, kendini senin yaptığın gibi, arkadaş listesiyle kanıtlamaya çalışmak tarzında kurnazlıklara hiç kalkışmadı. Kendini Tunç Yaşar'la bir tutma! Niye benim karşıma gerçekliklerini kanıtlamak kadar basit bir şeyi en kesin ve kestirme yoldan çözmeyi bir türlü akıl edemeyip de, nedense en dolambaçlı ve sıfır garantili yöntemler üreten şahıslar çıkıyor?
        Demiştiniz sayın Büktel bu meseleniz açığa kavuştuğuna göre beni düşünmeye zamanınız oldumu, hani bende gerçek biriyim, sahtekarlıkla, Coşkun BÜKTEL ‘ e sahte hesaptan yazmak gibi bir işim olmaz demiştim ya...


      • Coşkun Büktel Doğrusunu istersen, Tunç Yaşar tartışmasının sonlarında bu talebini art arta yayınladığın iki yorumla ilk ifade ettiğin gün, senin olayını incelemiştim. Sana bir cevap yazmak niyetindeydim. Ama tam o sırada, her nedense, sen o taleplerini siliverdin. Şimdi (aradan 3-4 gün geçtikten sonra) aynı talebi daha az öfkeli bir dille tekrarlıyorsun. Lütfen, önce sen anlatır mısın? Yazdıklarını neden silmiştin?

      • Uğur Küçük İlk yorumda Tunç bey yok beni alet etmeyin yorumunuza falan filan diye cevap yazıp kendini mühimsediği için silmiştim, şimdi yazdığımın arkasında olmasam tekrar yazmazdım. Sizden hareket bekliyorum bu konuda...

      • Coşkun Büktel Uğur kardeşim, seninle anlaşmazlığımız şu sayfada başlamış: http://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=407668155917967&id=100000243596367&comment_id=21979200

        Sayfada görüldüğü üzere, ben Mustafa'ya karşı,

        CB: "Bu ipe gelmez zırvaları mahkemede hakime de söylesene! O yemez, di mi? Burada 'sıfır sansür' ilkemden yararlanarak üç tane çocuk kandırmayı kâr sayıyorsun. Ama bu sayfaları büyükler de okuyor."

        şeklinde bir yorum yazmışım. Çocuk derken ben, sırf "Arka Sıradakiler"i izledikleri için beni de izleyen, tiyatroyla ilgisiz, ve çoğu 13-17 yaş grubundaki insanları kastetmiştim.

        Ama sen her nedense, kendini bu yorumdaki büyükler arasına koyacağına çocuklar arasına koymuşsun ve demişsin ki:

        UK: "Coşkun BÜKTEL beni çocuk olarak görüyorsa bunun tartışmasına girmiyeceğim burda, nüfus cüzdanıma göre 1983 doğumluyum, bu çocuklukta neye göre ölçülür onuda anlamış değilim, mustafa bey benden özür dilemenize gerek yok, ben sadece bu durumda bir tezatlık gördüğüm için şaşırdım ve yorum yaptım. Gece geç saatlerde aramayın sizde, belki uyuyordur Coşkun BÜKTEL, sağolsun sayfasında numarasını paylaşmış ama ben gündüz dahi aramadım henüz hiç, THEOPE'nin de 20 sene geçmesine rağmen hala bir oyun olarak sergilenmemesi, yazılmasındaki tiyatro eseri amacına ulaşamamış olması ayrıca düşündürücü bir durum..."

        Ben, bu alınganlığı çok saçma bulmuşum ve senin niyetin hakkında kuşkuya kapılmışım ve hele de "THEOPE'nin de 20 sene geçmesine rağmen hala bir oyun olarak sergilenmemesi, yazılmasındaki tiyatro eseri amacına ulaşamamış olması ayrıca düşündürücü bir durum..." sözlerin üzerine senin kötü niyetine hükmetmişim.

        Çünkü vandalların en klasik iftirasıdır: Theope, eğer gerçekten denildiği kadar mükemmel bir eser olsaydı, 20 senedir defalarca sahnelenirdi.

        Ben şimdi senin o belirsiz cümleyi "Theope'nin hakkı yeniyor" anlamında kullanmış olabileceğine inanıyorum. Ama o sırada, gece beni defalarca arayarak telefonla taciz etmiş Mustafa'yı eleştirmek yerine Mustafa'nın sana teşekkür etmesini kabul etmen ve kalkıp beni eleştirmen hiç hoşuma gitmemiş ve ikinizi iyi polis-kötü polis olmakla suçlamışım. Sen de bunun üstüne,

        UK: "Benmiyim THEOPE'yi engelleyen, repertuar kurulundan geçirmeyen? Coşkun abi ben kimsenin iyi yada kötü polisi değilim, böyle bir ihtiyaç hissetmişliğimde yoktur ! Lütfen ama l"

        (...) lütfen beni karıştırmayın başkalarıyla...

        gibi, vandalların da kolayca söyleyebileceği laflarla bana karşı çıkmışsın ve papaz olmuşuz.

        Daha sonra sen o öfkeyle bana karşı vandalların çizgisine iyice yaklaşmışsın ve o zaman ben senin profiline bakmak gereğini bile hissetmeden, takma isimle yazdığına karar vermişim.

        Şimdi, sevgili kardeşim Uğur, benim durumumun (yalnızca senin tarafından değil) tüm okurlar tarafından anlaşılması için, izin verirsen, şöyle bir benzetme yapayım:

        DEVAMI AŞAĞIDAKİ YORUMDA


      • Coşkun Büktel 
        Benim facebook sayfalarımı, insanların herhangi bir nedenle girmek istedikleri bir alan olarak düşün. Tıpkı havaalanı gibi bir alan... İnsanların havaalanına yalnızca uçağa binip seyahat etmek için girdikleri dönemde, hiçbir kontrol yoktu ve herkes masum sayılıyordu. Ama sonra dünya ve insanlar kirlendi ve bazıları havaalanına seyahat etmek için değil uçak kaçırmak için girmeye başladılar. O zamandan beri havaalanına girmek için denetçilerin seni denetlemesine izin vermek onlar istediğinde onlara bagajını açmak ya da havaalanına girmekten vazgeçip kendine başka yollar aramak zorundasın.

        Benim bu sayfalarıma da, çok iyi bildiğini sandığım üzere, pek çok saldırı oluyor, heklemeye çalışıyorlar, düzinelerce takma isimle yüzlerce iftirayla aleyhimde kara propoganda yapmaya uğraşıyorlar. Benim düşürülecek uçağım olmadığı için, ben herkesi içeri alıyor ve sıfır sansür uyguluyorum. Ama bu "sıfır sansür" tutumum, takma isimli sapıkları mazur gördüğüm anlamına gelmiyor elbette. Yalnızca, onları bile sansürle durdurmaya tenezzül etmediğim anlamına geliyor. Okurlarımın takma isimli saldırganlar tarafından dezenforme edilmesine elbette razı değilim ama bu nedenle kimseye sansür uygulayamam. Öyleyse, takma isimli sapıkları caydırmak için başka yöntemler bulmak zorundayım, okurların dezenforme edilmesini engellemek için sapıkları teşhir etmeliyim. Benim durumum budur. Ben, burada mantıksız ve tutarsız gerekçelerle bana ne zaman saldırılsa, saldıran kişinin profiline bakarım. O kişinin profili net değilse, o bulanık profilin ardında gerçek bir kişi dahi bulunsa, o kişi benim için sapıktır. Önce yorumları nedeniyle sapıktır (Çünkü birtakım bedeller ödeyerek, dünyanın en şeffaf, en demokrat alanını yaratan ve üstelik Türk dilinde yazılmış en iyi oyunun yazarı olan bir adama saldırmak, bence düpedüz sapıklıktır.

        Ben saldırganları net olmamakla ve takma isim kullanmakla suçladığımda, saldırganlardan derhal bagajlarını açarak bana gerçek olduklarını kanıtlamalarını beklerim. Ama onlar genellikle, "benim ismim gerçek, ben gerçek biriyim, benden ne hakla şüpheleniyorsunuz? Soruşturun isterseniz, vb." gibi laf kalabalığıyla durumu örtbas etmeye çalışırlar. Havaalanına girerken ya da gümrükten geçerken, size bagajınızı açmanızı söyleyen görevliye, bu lafları etmeniz ne kadar saçmaysa, bana da böyle laflar etmeniz o kadar saçmadır. Yapılacak şey, doğru bile olsa, yalancıların da kolayca söyleyebileceği laflarla kendinizi savunmaya kalkışmak, ya da "üç çocuğum var üçünün de ölüsünü öpeyim ki, bagajımda kaçak mal yok" diye yemin etmek değil, sizden şüphelenilmesinden hiç gocunmaksızın bagajınızı açmanız ve temiz olduğunuzu kanıtlamanızdır. Tunç Yaşar, sonunda işte bunu yaptı.

        Sizin durumunuz farklı, yaptığınız bazı hatalar sonucu sizin profilinize bakmak gereğini duymamıştım. Baktım ve gerçek birinden heklenmiş değilse, sayfanızın gerçek olduğuna inandım. Üstelik, İlhan Telli'yle de tanışıyorsunuz. O nedenle sizi tanıdığıma sevindim. Umarım, dürüst ve cesur bir insansınızdır. Bir gün görüşmek umuduyla, hoşçakalın!


      • Coşkun Büktel Kim bu korkak sapık acaba?

      • Coşkun Büktel Kaçacağını bildiğim için Oğlum Bak Git takma adlı kalleş sapığın son yorumunu iyi ki şu sayfada kaydetmişim, yoksa kendisinden hiçbir iz kalmayacaktı: http://www.facebook.com/coskun.buktel/posts/247159038734257

      • Uğur Küçük O dangalak şahıs kimse banada mesaj atmış, ne kadar aciz insanlar varya , adında hayır yok, olum bak git..

      • Coşkun Büktel Tabii sen bilirsin ama ben yerinde olsam paylaşırdım o mesajı, Uğur! Sana güvenmediği için takma isimle yazan bir şahsa saygı göstermek zorunda olmadığın gibi, tam tersine, vandalizmin teşhir edilmesine katkıda bulunmak insani bir görevdir.

      • Uğur Küçük işte sahte isimli şahıs olan 'olum bakgit'in bana attığı mesaj ; Oglum Bakgit

        Salı Oglum Bakgit
        COŞKUN BÜKTEL İN SAYFASINDA YER ALMIŞTIR ADINIZ GEÇTİĞİ İÇİN İLETME GEREĞİ DUYUYORUM ZİRA ORADA GÖZÜNÜZDEN KAÇIP OKUMAYABİLİRSİNİZ... Hayır Tunç Yaşar sadece valizini açıp kimliğini göstermedi Tunç Yaşar sizin sahte dostluk gösterinize de teslim oldu. Eğer ki Tunç Yaşar salt kimliğini ispatlayıp evet gerçek biriymişsin demenizi sağladıktan sonra yine kendince öncekiler gibi yada başka şekillerde size aykırı düşecek sizi azcık eleştirecek bir şeyler yazsaydı yada yazarsa göreceksiniz ki siz Tunç Yaşar ın başına havalimanını yıkıp ona dünyayı dar ederdiniz. Zira sizin karşınıza en baştan adıyla soyadıyla çıkan ve fiili ortamdan da tanıdığınız yani gerçekliğinden şüphe duymadığınız onlarca kişi çıkmıştı ve onlar gerçek kimlikle de olsa sizi eleştirdikleri için onlara dünyayı dar etmiştiniz. Örnek mi? Savaş Aykılıç... Gerçek değil mi? Kimliğini ispatlaması gerekmiyor değil mi? Ama sizi eleştirdi diye onun ne cahilliğini bıraktınız ne embesilliğini ne dangalaklığını.. Böyle hoca mı olur diye jurnallediniz yazım hatalarını tek tek çıkarıp cahil cühela ilan ettiniz ne zamana dek? Şirretliklerden bunalıp pes edip ben hata etmişim CB ve HB bir tanedir nurtanedir şahanedir ben onların küfürbazlığını kınama metnine imza koymakla eşeklik etmişim deyince bıçak gibi kestiniz uğraşmayı. Şimdi imla hatalarından kurtuldu mu Savaş ? Berbat yazar birden şahane mi oldu? Neden bir haftada 50 kez manşetinize taşıdığınız Savaş bu pes edişten sonra 1 yıldır bir kez sizin saldırınıza uğramadı? Bu sadece bir örnek. daha onlarca kişiden tek tek örnek verilebilir. Eğer ki Tunç Yaşar artık varlığı sizce tescilli iken çıkıp da es kaza bir konuda size ciddi bir eleştiri getirsin de görsün bakalım bu babacan tavırlı dostluk eli uzatan adamlar nasıl yeniden ve bu kez daha acımasızca pençelerini geçiriyorlar. Şimdi oluşan dostluk güzel şey atmosferiyle onlar da mutlu siz de ve Allah daim etsin ama bu sizin gerçek kimliklerinizi tabiatınızı gizleyemiyor. Sizin sempatinizin dostluğunuzun babacan tavrınızın nasıl bir anda kartal pençesine nasıl düşmalığa nasıl canavarca bir taaruza dönüştüğünü merak eden facebookdan bağlantı kurup özel mesajla Toprak Karaoğlu na Özan Akgül e ve hepsinden önce Yeni tiyatro dergisi sahibi doçent dr Erbil Göktaş a sorsunlar. Özelden sorsunlar zira onlar illallah dedikleri şerlerinden gazaplarından bıktıkları bu ikiliden bucak bucak kaçıp bulaşmama telaşıyla artık hiç bir yerde karşılarına çıkmamaktadırlar. Belki özelden bile size onlara dair yazmaya çekinirlerse şaşmayın zira bu ikilinin şerri ve gazabı işte bu denli bıktırmıştır. Evet uğur küçük yada diğerleri... Öyle yada böyle bir yazardır onun yakınlığı dostluk eli uzatması genç yaşınızda size hoş gelebilir ve yumuşayabilirsiniz güzel de. umarız öyle de kalır. Ama sakın ola ki artık dostluğunu kazandım artık gerçek olduğumdan şüphesi yok nasıl olsa deyip ciddi bir eleştiriye girmezsiniz günün birinde. Zira işte asıl o zaman başınıza gelecekler pişmiş tavuğun başına gelenlerden beter olacaktır.


      • Coşkun Büktel Tebrik ederim, Uğur! Doğru karar.

      • Coşkun Büktel Peki bu laf kalabalığını yazdığı sayfaya link vermemiş mi? Benim bunlara ne cevap verdiğimi mesajına eklememiş mi? Ekleyemez tabii, onun tüm bu yorumları silip kaçacağını yalnızca ben biliyor değildim ki, kendisi de biliyordu.

        (Kaynak: facebook)