30 Mart 2012 Cuma

Daha önce Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a "ANA AVRAT SÖVME"ye yeltenen LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, şimdi de "orospu çocuğu" demeye başladı!



  • Tam bir vandal istilası!... Linççi sapıklar, bu kez "Erhan Sancak Temirsade" adıyla ve beceriksizce taklit edilmiş dindar söylemlerle, en az 20 yorum girerek, tüm sayfalarımı kirletmişler. Çorap değiştirir gibi isim değiştiren vandalların son isimleri: ÜMİT ATALAY, ERHAN SANCAK TEMİRSADE... Bahadır Baruter'in kapağına provokatif biçimde saldırırken kullandıkları isimleri bir daha kullanmadılar.

      • Coşkun Büktel Açıkça, mertçe, Türkçe konuşup yazan, sayfalarında "sıfır sansür" ilkesini inatla uygulayan bir insanı (üstelik bu insan yedi yıl uğraşıp Theope gibi bir oyun yazmış olduğu halde) sevmemek ve ona takma isimler ve iftiralarla kalleşçe saldırmak için bu vandalların ne denli kirli bir zihne sahip olması gerekir diye kendime sorduğumda; lağım bile bu insanların zihnine oranla çok temiz görünür diye düşünüyorum.

      • Erkin Öz Merhaba Sayın Büktel.Sizi uzaktan takip edip mücadelenize hak verenler de var benim gibi.Bugün ODA TV' de yayımlanan "AYDINLIK YAZARI BAŞBAKAN YARDIMCISINA ÖVGÜLER DİZDİ" başlıklı yazısına göz atmanızı isterim.Tuncer Cücenoğlu hakkında yazılmıştır. Dilerim AYDINLIK grubu kendi safralarını görür. Sağlıcakla...

      • Coşkun Büktel Ben, "açıkça, mertçe, Türkçe" yazmaktan ve davranmaktan yanayım Erkin Öz kardeşim. Senin gibi kimliğini saklayanların tavsiyelerine vakit ayırmam. Hesabı nedir diye bile sormam. İlgilenen okurlar baksın.

      • Erhan Sancak Temirsade 
        Aydınlık grubunu seviyorum. Vatanseverler, sanat kabızlığı yapmıyorlar, solculuk oynayıp kötü kitapların peşinden koşmuyorlar, devrimci shabe güçleri var. bölücü pkk lı değiller. adamlar.küfretmiyorlar. solculuk oynayan kürt bohçalı solcu tayfasının her sayıda yerin dibine batırıyorlar.bağırsaklarını döküyorlar. ayrıca tuncer beyin oyunları dünyada oynanan bilinen tek oyunlar ve onlarc.siz büktel tek bir oyununuzu bu ülkede dahi kbul ettiremediniz metnin yetersizliğinden dolayı.ayrıca erki öz de sizin sapığınız olması eğer sapık nitelemesi yapıyorsanız.


      • Coşkun Büktel Okurlara sesleniyorum! Yarın öbür gün Mustafa Demirkanlı kendi adıyla çıkıp, bu takma isimli şahısların ben olduğumu yazacak. Pek çok kez yaptığı gibi... Bu saldırıların nedenini düşünün!

      • Uğur Küçük Coşkun bey isminden şüphelendiğiniz profillerle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunsanızda kim olduğu ortaya çıksa, sizce daha kolay bir yol değilmi bu, kendinizi sıkıp üzmek yerine...

      • Coşkun Büktel 
        Değil! Facebook bu alçaklar dahil hiç kimsenin ismini hiçbir ülkeye vermiyormuş. Bu alçaklar hesaplarını kapatıp kurtuluyorlar yani... Yapabileceğimiz tek şey, sansür. Bana onu yaptırmak istiyorlar zaten. Kendileri sansürcü ya, ben de sansürcü olayım istiyorlar. "Sıfır sansür" ilkemden asla vazgeçmeyeceğime göre, tek çarem, okurların bu alçaklara karşı bilgili ve uyanık olması...

        Anlayacağınız üzere, Hilmi'nin "bataklık" diye niteleyerek facebook'u protesto etmesi çok da mantıksız değil yani... Biz bu bataklıkta "sıfır sansür"lü bir nilüferi yaşatmaya çalışıyoruz. Bu alçak sapıklar da ille onu koparıcaz diye uğraşıyor, bu kirli amaca giden her yolu, her türlü onursuzluğu mübah sayıyorlar.


      • Uğur Küçük Aslında bataklık değilde, teknolojinin doğru kullanılmaması sıkıntısı burda da boy gösteriyor belkide, yoksa facebook'tan kan arayan insanlara bile çare bulunabiliyor örneğin...

      • Coşkun Büktel Dedim ya, nilüferler de var elbet! Ama mikrop da gayet bol... Okurlar, ne dendiğine bakacakları kadar, belki daha da fazla, kimin dediğine ve amacın ne olduğuna bakmalı ve çok dikkatli olmalı.

      • Erkin Öz 
        Kurunun yanında yaş da yanıyor muhakkak.Sayfanızın rekor kırmasına vesile olanlardan biriyim.O rekor gecesi sabaha kadar yazılarınızı okudum.Nedeni de bir gün bit pazarında THEOPE isimli daha önce adını hiç duymadığım ama yazarına göre hayli iddialı bir eserin araştırmasını yapmaktı. Hain, alçak, sapık sıfatlarını isteyen alsın. Feyste yazdığım eleştiri yazılarından kısa bir süre sonra arkadaş listeme, teklif göndermediğim halde, elinde silahla çekilmiş bolca fotoğrafı bulunan özel güvenlik görevlisi ile arkadaş oldum!Kendimce haklı olduğuma inanıyorum. Aydınlık grubunu ben de seviyorum.Eleştiri,değişebileceğine inandığınıza yapılandır.İyilik arzusudur. Bana gelen eleştirileri de böyle algılıyorum saygılarımla.


      • Coşkun Büktel Ben sizin, Erhan Sancak Temirsade adlı sapığın benden yana (iyi polis) görünen versiyonu olduğunuzu düşünüyorum. Daha sonra sizi de benim yarattığımı ve benden yana olduğunuzu söyleyecekler. Oysa hiç öyle değilsiniz. Öyle olsanız, net ve açık konuşuyor olurdunuz.

      • Coşkun Büktel Ayşenil Şamlıoğlu ve Lemi Bilgin! Beni bunlarla uğraşmaya mahkum etmekle kendinizi neye mahkum ettiğinizin farkında mısınız?

      • Erkin Öz Türkiye Gençlik Birliği (TGB)'nin feysbuk sayfasında "Esad'dan kritik hamle" yazısına da kendimce bir eleştiri yazdım. Dikkate almak isteyen olursa diye.Tiyatrocular grubundan" Tiyatro" oynayan biri değilim.Size yapılan haksızlığın altında tüm ülkeyi ilgilendiren ciddi bir durum var. Farkındayım ve bu durumdan rahatsızım!

      • Coşkun Büktel Bu rahatsızlıkla bunca yıl barışık yaşamışken hiç zahmet etmeseydiniz. Bu soyut laflar bana destek filan olmuyor nasılsa...

      • Erkin Öz Kelimelerin gücüne inanmalısınız. :) Yıllarca tiyatroya gitmedim. Rahatsızlıktan uzaktım.

      • Coşkun Büktel Bu anlamazdan gelme taktiğini yalnız ben değil, okurlar da çok iyi tanıyor.

      • Coşkun Büktel Ah, Ayşenil! Ah, Lemi! Tarih sizi asla beraat ettirmeyecek.

      • Erkin Öz Okurunuz bol olsun. Erkekler arasındaki iyi arkadaşlıkların kavgayla başladığına inanırım.Henüz hır çıkarmış değilim gerçi.

      • Coşkun Büktel Ayşenil ve Lemi! Okuyun bunları!

      • Coşkun Büktel Takma isimli vandallardan bir saattir ses yok. Onlar görevlerini yapıp çekildiler. Şimdi sıra Mustafa'nın kendi adıyla sahne alıp sakin sakin beni suçlamasında...

      • Mustafa Demirkanlı 
        Büktel, sen ne kadar korkak bir adamsın ve sen ne kadar yalanı ilke edinmiş bir adamsın ve sen Büktel ne kadar iftiracı bir adamsın. Adamsan karşıma çık, ne diyeceksen yüzüme söyle, bunu sana defalarca söyledim ve sen hepsinde kaçtın... Sadece yalan, iftira ile yaşamayı tercih ediyorsun. Eğer sen adamsan, karşıma çıkamıyorsan sıkıştığın yerde adımı kullanma! Bu takma ismlilerin sahibi tam bir orospu çocuğudur, bunları bana maletmeye kalkan da kendi sıfatını kendine yakılştırsın ama Büktel bir daha belgesiz konuşmam deme, eğer utanma duygun varsa. Tekrar ediyorum, bu takma isimlileri yaratan Orrospu çocuğudur!!! Sakın bana küfrettin deme! Ben şerefsizlere küfrediyorum, o şerefsiz elini kaldırırsa, "benim o derse" ben de evet o elini kaldırana küfrettim diyeceğim. Karşıma çıkmadan bu iftiralarla yaşamayı tercih ediyorsan bu ancak sana yakışır. Pis iftiracı, yalancı... Yüreğin ve kendine güvenin varsa karşıma çık pis iftiracı... Utanma duygusunu yitirmiş sahte yazar...


      • Coşkun Büktel Nerde kaldın be Mustafa, nerdeyse, artık kimse yutmaz diye vazgeçtiğini düşünmeye başlamıştım.

      • Coşkun Büktel Burak Caney takma isimli sapığa teşekkür eden de mi orospu çocuğu? Ha, Mustafa? Okurlar arasında Burak Caney'in kim olduğunu, neler yaptığını ve ona kimin teşekkür ettiğini bilmeyenler varsa, buyrun, hepsi şu linkinhttp://hilmibulunmaz.blogspot.com/2007/10/burak-caney-fotoraf-sergisi.html ve de şu linkin ucunda: http://www.coskunbuktel.com/linkburakcaneyyazilari.htm

      • Coşkun Büktel 
        Diyorsun ki: "bu takma isimlileri yaratan Orrospu çocuğudur!!! Sakın bana küfrettin deme! Ben şerefsizlere küfrediyorum." Ben niye "bana küfrettin!" diyeyim Mustafa?! Takma isimli Burak Caney'e teşekkür etme noktasından, takma isimlilere "orospu çocuğu!" ve "şerefsiz" deme noktasına gelmene çok sevindim. Bir de diyorsun ki, "bunları bana maletmeye kalkan da kendi sıfatını kendine yakılştırsın"... Ben bunları mal edecek senden daha uygun bir aday, bütün bu öfke nöbeti gösterine rağmen, ne yazık ki, göremiyorum, Mustafa! Çünkü hepsi senin türkünü söylüyor ve aynen senin taktiklerini uyguluyorlar. Bir dönem, acaba Mustafa'ya kafayı takmış ve onu zan altında bırakmak isteyen biri ya da birileri olabilir mi, diye de düşünüyordum. Oldu da böyle birileri. Ama çok beceriksizdiler ve zaten erkenden pes edip veya hidayete erip saldırmayı bıraktılar. Timur bile bıraktı, zaten senin eline su dökemiyordu. Bir tek sen, takma isimle ya da gerçek isminle, bana ve bize saldırmayı bırakmadın. Çünkü sen, diğerlerinden farklı olarak, bize saldırmakla maddi menfaatlerini savunuyordun. Ve de zaman içinde o kadar çok açık verdin ki, artık o başlangıçtaki kuşkum milyonda bire kadar küçüldü. Üstelik, diyelim ki, o milyonda bir ihtimal gerçek ve sen takma isimli sapık değilsin. Ne fark eder? Takma isimli sapık olmakla takma isimli sapığa teşekkür etmek arasında önemli bir fark yok ki... Bana açıkça iftira eden orospu çocuğuna teşekkür ettiğine göre, benim sana haksızlık etmiş olma ihtimalim, sıfır.

        Bunların (yani bu takma isimlilerin) en iğrenç ilk örneği olan Burak Caney'i desteklemiş ve ona teşekkür etmiş olduğunu hatırlasaydın, takma isimli sapıklara "orospu çocuğu" diyerek, bir bakıma kendi kendine küfretmiş durumuna düşmezdin herhalde... (Yani yine alkollüyüz herhalde) Şimdi bütün bu gerçekler ortada dururken, bu sapıkları senden başka birine mal etmek haksızlık olmaz mı? Ayrıca uzun zaman bunları bana mal eden de sen değil misin? Sen bana mal edince elbette çok saçma ve adice oluyor ve beni hiç rahatsız etmiyor, tabii... Ama ben sana mal ettiğimde, gayet inandırıcı oluyor; belki tek seçeneği değil ama kesinlikle en gerçekçi seçeneği mal etmiş oluyorum. Bu yüzden senin dediğin gibi kendime bir sıfat yakıştırmam gerekirse, "gerçekçi" sıfatını yakıştırıyorum.

        Senin karşına çıkmama gelince? Sahibinin sesi bir tetikçi'nin karşısına çıkarak neyi ispat etmeyi umabilirim ki? (Kaldı ki, ben mütevazı davranıp sana şans tanıdım. Tamam karşılaşalım, "kap kukuletanı gel!" dedim, ama sen öne sürdüğüm bu biricik şartı kabul etmedin. N'apalım, o da senin tercihin.) Seninle ilgili her şeyi belgelemişim zaten. Birinin karşısına çıkacak olsam, senin iftiralarınla iftirasını örtbas etmeye çalıştığın Özdemir Nutku'nun karşına çıkardım. Dergisinde iftirayı kapak yapmış senin gibi bir yayıncıya, reklam verdikleri, tüyü bitmedik yetimin parasını senin cebine aktardıkları için Lemi Bilgin'in ve Ayşenil Şamlıoğlu'nun karşına çıkardım. Ama onlar benim karşıma çıkmazlar, tabii. Çünkü böyle bir zorunlulukları yok. Ama ben senin gibi küfürbaz olmadığım için, karşıma çıkmayı tercih etmiyorlar diye onlara senin gibi küfredemem elbette: Şu senin laflarını benim onlara söylediğimi bir hayal etsene: "Karşıma çıkmadan bu iftiralarla yaşamayı tercih ediyorsan(ız) bu ancak sana (size) yakışır. Pis iftiracı, yalancı(lar)... Yüreğin(iz) ve kendin(iz)e güvenin(iz) varsa karşıma çık(ın) pis iftiracı(lar)... Utanma duygusunu yitirmiş sahte yazar (sanatçılar)..." diye naralandığımı düşünsene! Mazallah, koskoca Theope yazarını herkes Mustafa Demirkanlı kadar sarhoş sanır.


      • Coşkun Büktel 
        Demirkanlı'nın naralanmasına bakıp da, onun haksızlıklara isyan eden masum bir mağdur olduğunu sakın kimse düşünmesin! O yalnızca, şu cümleme inat olsun diye, beni yalancı çıkarmak için, sakin olmaktan vazgeçti. Mustafa'nın naralanmasından önceki yorumumda şöyle demiştim:

        "Takma isimli vandallardan bir saattir ses yok. Onlar görevlerini yapıp çekildiler. Şimdi sıra Mustafa'nın kendi adıyla sahne alıp sakin sakin beni suçlamasında..."

        Mustafa, işte sırf bu cümlem yüzünden, aklı sıra beni yanıltmış olmak için, böyle naralanıyor. Bunun böyle olduğunu anlamak için Mustafa'nın suç dosyasına bir göz atmak yeterli: http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm


        (Kaynak: facebook)

1 Mart 2012 Perşembe

Coşkun Büktel, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi kimin kayığının küreğini çekiyor, kimin düdüğünü öttürüyor sorularına yanıt verebilmemiz için, tarihsel değeri olan çok önemli sözler ediyor!


DEMİRKANLI'YA SON CEVAPTAN:

(:::) Bu, şu anlama geliyordu: Kadir Topbaş, aylar önce nikah dairesine dönüştürülmesine katkı verdiği bina hakkında, içlerinde o zamanki kazmacıbaşısı Orhan Alkaya'nın ve Alkaya sayesinde Alkaya'nın kankası Mustafa Demirkanlı'nın bulunduğun birtakım tiyatro ve basın mensuplarına, açıkça yalan söyleyerek, "Eski THY binasını tiyatro yapacağız" demişti. Ben bu yalanı öğrenir öğrenmez, ne yaptım? Temiz, dürüst, haksever ve halksever bir aydının yapmasını gerekeni yaptım: Önce oğlumu gönderip nikah dairesinin ve Kadir Topbaş'a teşekkür edilen prinç levhaların fotoğraflarını çektirdim ve Kadir Topbaş'ın sahte vaadini teşhir eden fotoğraflı bir haber yaptım. (http://coskunbuktel.com/sishanethyfotolari.htm) Kadir Topbaş'ın sen ve oradaki diğer davetliler vasıtasıyla yalan vaatler yayarak, müstakil Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yıkma operasyonu için zemin hazırlamasına engel olmaya çalışmıştım. Bunu yapmanın bir oyun yazarı olarak bana hangi bedellere malolacağını değil yalnız ben, 10 yaşında bir çocuk bile tahmin edebilirdi. Ama ben, sadece kendime "adam" dediğim için bile, sadece "adam" sıfatıyla yaşayabilmek için bile; halkın, yalan olduğu bu kadar açık bir vaatle aldatılmasına göz yumamazdım. Bedeli ne olursa olsun, yumamazdım.

Peki sen, ne yaptın? Senin yüzüne söylenen bu yalana karşı o anda ne yaptın? Hiçbir şey. Diyelim ki, THY'nin son durumunu o anda bilmediğin için itiraz edemedin. Peki ben olayı ortaya çıkarınca ne yaptın? Hiçbir şey. Yüzüne söylenen bu apaçık belgeli yalana 3 yıldır, itiraz etmedin. Niye itiraz etmedin? Eee, Kadir Topbaş, Orhan Alkaya'nın, yalan vaatlere itiraz edebilecek tiyatro "adamlarını", Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapılan kahvaltılı basın toplantısına çağırmasına izin verir mi? Yalıda kahvaltıya Coşkun Büktel gibi "adamlar" değil, ancak yalan vaatlere itiraz etmeyecek Mustafa Demirkanlı ve Üstün Akmen tıynetinde adamlar çağırılabilir; İBBŞT genel sanat müdürlüğü koltuğuna da, ancak o tıynette adamlara prim verecek, Sait Halim Paşa'ya ancak o tıynette adamları çağıracak Orhan Alkaya tıynetinde adamlar oturtulur. Sen de, o gün orada, sana verilen sahibinin sesi rolünü sadakatle yerine getirdin ve üç yıldır da getirmektesin; Kadir Topbaş'ın yüzüne söylediği apaçık belgeli o yalan vaade üç yıldır bir kez olsun karşı çıkmadın ama; o yalan vaade karşı çıkabilen biricik üç temiz ve dürüst insana (Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz, Feridun Çetinkaya) karşı çıkmayı görev edindin ve bu görevi, yalan, iftira, saptırma, dezenformasyon, linç kampanyası gibi, kendi tıynetine gayet uygun en kirli yöntemlerle yerine getirmekte ve bunun karşılığında, o sansürcü, iftiracı, dezenformatif dergine her ay verilen avuç dolusu reklam parasını garanti etmektesin. O nedenle, bugün ve gelecekte, Türkiye'nin ve Türk tiyatrosunun bugünkü kirli düzenini anlamak ve araştırmak isteyecekler için, bol belgeli, çok çarpıcı, harikulade bir somut örneksin. Seninle ilgimiz sırf bu yüzden...

CEVABIN TAMAMI ŞU SAYFADA:

(...) https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=372613012756815&id=100000243596367&notif_t=feed_comment

***

facebook batıklığı içerisindeki "yazışma"nın tamamını okumak isteyenler:

‎"Ölüleri Gömün" yönetmeni Şakir Gürzumar'dan az önce gelen mesaj: Coşkun oyun çok iyi gidiyor bütün merdivenler dolu.
Salı, 23:47 · 
  • Sadık Medin ve Engin Yüksel bunu beğendi.
    • Mustafa Demirkanlı 
      Büktel, başlık açılamadığı için en üstteki başlığa yazıyorum... Hilmi beraat ettiğinde bu haberi 24 saat sonra yaptığımız için -ancak öğrenmiştik- demediğini bırakmadınız... Hilmi 2. duruşmasında mahkum oldu, sizin tanımlamanıza göre küfürbazlığı tescil edildi ikinci defa, diğerleri de devam ediyor, sonucuna bakacağız. Peki, sana haber vermedi mi Hilmi? Eğer haber vermediyse görmemişsindir, anında haber yapıp aşağılara atarak yok sayılmasını tercih etti, sen de duyamamışsın anlaşılan... Yoksa işinemi gelmedi? Bu nasıl bir çifte standart, anlatsan da seni okuma zahmetine katılanlar da öğrense...
    • Mustafa Demirkanlı Bir ek, umarım Erbil Göktaş'a baskı yaparak "mahkumiyet" söyleşisi yaptırmayı da başarırsınız, en azından denersiniz... Erbil'e naıl baskı yaptğın bu sayfalarda, şimdi sırada "mahkumiyet" söyleşileri var... bekliyorum...
    • Coşkun Büktel 
      Mustafa, Hilmi'nin mahkum olduğunu duydum. Haber yapması gereken adam haberi yapmış. Benden ne istiyorsun. Benim haber sitem mi var? Ben önem verdiğim ve benim iyi bildiğim haberleri yapıyorum. Hilmi'nin mahkum olması değil, Hilmi'nin beraat etmesi benim için önemli bir haberdir. Ayrıca Hilmi'nin mahkumiyet haberini senin buraya yazacağından emindim. Ve işte yazdın. Beni de mahkum ettirebilirsen, o zaman çok geniş haber yapacağımdan emin olabilirsin. Sonuçta adalet yerini bulur ya da bulmaz. Bulursa seviniriz, bulmazsa da çok dert etmeyiz. Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede hukuk savaşı vermek kolay değil. Önemli olan, tarihin bizi beraat ettirecek olması. Önemli olan, senin kirli menfaatlerin uğruna somut iftirayı, sansürü, eser gaspını, korsanlığı, vandallığı savunan bir linççi olduğunu, makul ve vicdanlı hiçbir insanın reddedemeyeceği kadar somut ve kesin delillerle belgelemiş olmamız. Bazı hakimler bu belgeleri görmek istememiş olabilir. Ama tarihin öyle bir lüksü yok. Tarih seni beraat ettirmeyecek. Şu verdiğim linkin ucundaki yazıları okuyan makul ve vicdanlı her makul insan, senin nasıl bir yaratık olduğunu ve seni yaratan ve ayakta tutan günümüz tiyatro düzeninin ne denli kirli ve gayrı insani olması gerektiğini kesinlikle anlayacak. Sen hep ağzına geleni söyledin, yalan söylemekten zerre kadar çekinmedin. Erbil Göktaş'a baskı yaptığımı söylemek, tam sana yakışan orostopolca bir iftira! Sen hep bunu yaptın! Küfretmeden, sakin sakin, alçakça iftiralarla bizi kışkırttın! Cevap vermemize imkan tanımadığın sansürcü derginde ve sitende alçakça yalan ve iftiralarla aleyhimizde tek yanlı yayın yaparak, bize karşı kamuoyu yarattın ve çok tehlikeli bir oyun oynayarak, apaçık iftiraya dayanan bir linç kampanyası başlatarak bizi hedef haline getirdin. Hakkımızda sürekli asılsız ispatsız yalanlar yaydın, sakin sakin iftira attın ve bizim tarafımızdan yalan ve iftirayla karşılık görmediğin için, her zaman sakin kalabildin. Biz senin o kirli silahlarını kullanmayı kendimize yedirebilsek, seni zırdeliye çevirebilirdik. Ama ne yazık ki, temiz ve dürüst insanların yalan ve iftira gibi lüksleri olamıyor. Ne yazık ki, mahkememiz bu kez yalancı ve iftiracının suçlarını değil, hiçbir menfaat gözetmeksizin senin yalan ve iftiralarına karşı çıkan tertemiz ve dürüst bir adamın sert tepkilerini cezalandırmayı seçmiş. Bu günlerde oluyor böyle şeyler. Ama vicdanlar ve tarih, kendi yargısını vermek için, hukuk usullerinin çıkmazına saplanmak zorunda olmaksızın, yalnızca somut belgelere bakacak. Somut belgeler şu linkin ucunda:
      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm
      www.coskunbuktel.com
      Mustafa Demirkanlı, yalan ve iftiralarıyla Coşkun Büktel'e yalnızca mesai k...Devamını Gör
    • Mustafa Demirkanlı 
      Büktel, yukarıda yazdıklarına gerçekten inanıyor musun? Sert eleştiri dediklerin: "O... Çocuğu", "şerefsiz" vb küfürler, sen bunlara sert eleştiri mi diyorsun? Erbil'e nasıl baskı yaptığını yazdıklarına bakarak görebilirsin, olmadı Erbil'e sor o anlatsın... Adama en küçük bir editöryal hak tanımadan, sansürcü ilan ettiniz hem de en küçük bir utanma duygusunu taşımadan... İlk yazdığım senin çifte standardını tescil etmek içindi, sen de tescil ediverdin. Size sadece küfürsüz yayıncılık yapın dedik, o kadar... siz küfrü tercih ettiniz... Devam edin küfre, siz küfre devam ettikçe ben de küfürlerinizi hukuka taşımaya devam edeceğim...
    • Coşkun Büktel 
      Şu "O. Çocuğu" küfrünün kaynağına link ver de, herkes işin aslını görsün! Orospu çocuğu diye küfrettiğim hiç kimse beni savcılığa şikayet etmediğine göre, senin orospu çocuklarının sözcülüğüne soyunman gerekmez. Sen bu özgür, dürüst, temiz ve demokrat sayfalarımda kirli yalanlarını özgürce sergilemeye ve kendi derginde ve sitende kirli menfaatlerini sansürle savunmaya devam et! Mustafa'nın belgeyle yalanlamaya asla teşebbüs edemediği yüzlerce suçunun somut belgelerine ulaşmak için, şu linki tıklamanız yeterli:
      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm
    • Mustafa Demirkanlı 
      ‎"kalleşçe, orostopolca yazılmış soyut ifadeler", "sahtekar psipokat" vd, kaynak: Muzaffer Yalçın, Camhuriyet Savcısı, soruşturm no: 2011/247 Savcı Yalçın, iddianamesinde bir de şu açıklamayı yapmış: "Orostopol kelimesi Rumcada osrospu manasına gelmektedir" Büktel'in savunmasından: "İddianame içeriği genel olarak doğrudur. ancak iddianamede bulunan ortada sandık.... şeklinde devam eden"bölümün sana ait olmadığını söyledin, değildi ve iddianameden çıkartıldı, diğer hakaret ve küfürlerini yargıç karşısında da kabul ettin, şimdi neye itiraz ediyorsun. "O... Çocuğu" küfrünü Hilmi ile birlikte çektiğiniz 2 bölümlük videoda söyledin, süresi geçtiği için savcılığa suç duyıurusunda bulunamadım. Kendine güveniyorsan burada tekrar yayınla, hem küfredip küfretmediğini herkes görsün hem de dava açma şansı doğsun, tabii kendine güveniyorsan...
    • Coşkun Büktel 
      Ben "orostopol demedim" demedim ki... Ben "orostopol"a itiraz etmedim ki... Sen yukarıda "orostopol" kelimesini örnek vermemiştin ki... "O. Çocuğu"nu örnek vermiştin. Ben de "O. çocuğu"nun linkini ver de nerede ve hangi bağlamda kime karşıkullanmışım görelim dedim. Şimdi kalkıp bir anda ağız değiştirmenin ve lafı "orostopol" kelimesine saptırmanın alemi var mı? Dünyanın tek kurnazı sen, tüm okurlar aptal mı? Kalkmış bana "orostopol"un belgesini gösteriyorsun. Ulan ben "orostopol" kelimesine mi itiraz ettim? İkisi aynı şey sanıyorsan örneği "orostopol" olarak verseydin. "O. çocuğu" diye örnek verip "orostopol" belgesi göstermek için insanın nasıl bir karaktere, nasıl bir tıynete sahip olması gerekir yahu? Hay tıynetini seveyim senin! Ulan bir kere de olsun net ol, be! Bir kerecik olsun şu saptırma ve iftira huyundan vazgeç! Bir kerecik mert ol! Hadi vazgeçtim mert olmandan, bir kerecik "adam" ol!

      Bir de kalkmış benim ona göster dediğim "O. çocuğu" belgesini bulma görevini bana veriyor. Uyanığa bak! Dünyanın tek kurnazı o ya... Ulan var ya, aslında senin yüzsüzlüğünü anlatmak için sözlükte yer alan o kelimelerin hepsi yetersiz.

      Bu sayfaları iftirayla kirletme alışkanlığına bir ara ver de, git derginde Kadir Topbaş'tan hesap sor! 27 Mart 2009'da, sayın Topbaş, senin de güya basın mensubu olarak katıldığın basın toplantısında, senin de yüzüne karşı, ne dedi? "Şişhane’deki Türk Hava Yolları (THY) eski binasını çok önemli ve ideal boyutta bir sahne haline getireceğiz” dedi.

      Topbaş'ın bunu dediğini belgeleyebiliyor muyum? Belgeleyebiliyorum. Lafla mı belgeliyorum? Hayır! Neyle belgeliyorum? İstanbul Büyükşehir Belediyesi sitesinin ilgili haberine link vererek belgeliyorum: (http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=15743) Tırnak içinde aktardığım o sözleri Kadir Topbaş'ın senin de yüzüne söylediğini belgeleyebiliyor muyum? Belgeleyebiliyorum. Nasıl belgeliyorum? Basın toplantısının maket önünde çekilmiş ve o gün pek çok gazete ve sitede yayınlanmış fotoğrafıyla... O fotoğrafta sen var mısın? Varsın. Ben yokum diyebilir misin? Diyemezsin. Ben var mıyım? Yokum. Yani Kadir Topbaş, 27 Mart 2009'da, o lafları benim yüzüme değil, "senin" yüzüne söyledi. THY binasını tiyatro yapıcaz dedi.

      Topbaş'ın bu vaadi samimi miydi, asılsız mıydı? Asılsızdı. Nereden biliyoruz? Şuradan: Topbaş bunu dediğinde, o bina aylar önce Beyoğlu Belediyesi tarafından gıcır gıcır bir nikah salonu haline dönüştürülmüş ve aylardır hizmet verir haldeydi. Üstelik nikah dairesinin duvarlarına Beyoğlu Belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan tarafından, nikah dairesinin duvarlarına kocaman bronz levhalar asılmıştı. Ne yazıyordu o bronz levhalarda? O levhalarda, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, o nikah dairesinin yapılmasına katkılarından dolayı Kadir Topbaş'a teşekkür ediyordu. Bu, ne anlama geliyordu?

      Bu, şu anlama geliyordu: Kadir Topbaş, aylar önce nikah dairesine dönüştürülmesine katkı verdiği bina hakkında, içlerinde o zamanki kazmacıbaşısı Orhan Alkaya'nın ve Alkaya sayesinde Alkaya'nın kankası Mustafa Demirkanlı'nın bulunduğu birtakım tiyatro ve basın mensuplarına, açıkça yalan söyleyerek, "Eski THY binasını tiyatro yapacağız" demişti. Ben bu yalanı öğrenir öğrenmez, ne yaptım? Temiz, dürüst, haksever ve halksever bir aydının yapması gerekeni yaptım: Önce oğlumu gönderip nikah dairesinin ve Kadir Topbaş'a teşekkür edilen prinç levhaların fotoğraflarını çektirdim ve Kadir Topbaş'ın sahte vaadini teşhir eden fotoğraflı bir haber yaptım. (http://coskunbuktel.com/sishanethyfotolari.htm) Kadir Topbaş'ın sen ve oradaki diğer davetliler vasıtasıyla yalan vaatler yayarak, müstakil Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yıkma operasyonu için zemin hazırlamasına engel olmaya çalıştım. Bunu yapmanın bir oyun yazarı olarak bana hangi bedellere malolacağını değil yalnız ben, 10 yaşında bir çocuk bile tahmin edebilirdi. Ama ben, sadece kendime "adam" dediğim için bile, sadece "adam" sıfatıyla yaşayabilmek için bile; halkın, yalan olduğu bu kadar açık bir vaatle aldatılmasına göz yumamazdım. Bedeli ne olursa olsun, yumamazdım.

      Peki sen, ne yaptın? Senin yüzüne söylenen bu yalana karşı o anda ne yaptın? Hiçbir şey. Diyelim ki, THY'nin son durumunu o anda bilmediğin için itiraz edemedin. Peki ben olayı ortaya çıkarınca ne yaptın? Hiçbir şey. Yüzüne söylenen bu apaçık belgeli yalana 3 yıldır, itiraz etmedin. Niye itiraz etmedin? Eee, Kadir Topbaş, Orhan Alkaya'nın, yalan vaatlere itiraz edebilecek tiyatro "adamlarını", Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapılan kahvaltılı basın toplantısına çağırmasına izin verir mi? Yalıda kahvaltıya Coşkun Büktel gibi "adamlar" değil, ancak yalan vaatlere itiraz etmeyecek Mustafa Demirkanlı ve Üstün Akmen tıynetinde adamlar çağırılabilir; İBBŞT genel sanat müdürlüğü koltuğuna da, ancak o tıynette adamlara prim verecek, Sait Halim Paşa'ya ancak o tıynette adamları çağıracak Orhan Alkaya tıynetinde adamlar oturtulur. Sen de, o gün orada, sana verilen sahibinin sesi rolünü sadakatle yerine getirdin ve üç yıldır da getirmektesin; Kadir Topbaş'ın yüzüne söylediği apaçık belgeli o yalan vaade üç yıldır bir kez olsun karşı çıkmadın ama; o yalan vaade karşı çıkabilen biricik üç temiz ve dürüst insana (Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz, Feridun Çetinkaya) karşı çıkmayı görev edindin ve bu görevi, yalan, iftira, saptırma, dezenformasyon, linç kampanyası gibi, kendi tıynetine gayet uygun en kirli yöntemlerle yerine getirmekte ve bunun karşılığında, o sansürcü, iftiracı, dezenformatif dergine her ay verilen avuç dolusu reklam parasını garanti etmektesin. O nedenle, bugün ve gelecekte, Türkiye'nin ve Türk tiyatrosunun bugünkü kirli düzenini anlamak ve araştırmak isteyecekler için, bol belgeli, çok çarpıcı, harikulade bir somut örneksin. Seninle ilgimiz sırf bu yüzden...

      Yoksa sen, değil bu üç insan tarafından eleştirilmeye, hele değil bu üç insanı eleştirmeye; onların adlarını anmaya ve onlar tarafından anılmaya bile layık değilsin. Ben boşuna demiyorum, Mustafa Demirkanlı'yı midesi kaldırabilen herkesten iğreniyorum diye... Ama birilerinin de, midesi bulana bulana da olsa, halk adına, lağım temizleme görevini üstlenmesi gerek.