1 Mart 2012 Perşembe

Coşkun Büktel, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi kimin kayığının küreğini çekiyor, kimin düdüğünü öttürüyor sorularına yanıt verebilmemiz için, tarihsel değeri olan çok önemli sözler ediyor!


DEMİRKANLI'YA SON CEVAPTAN:

(:::) Bu, şu anlama geliyordu: Kadir Topbaş, aylar önce nikah dairesine dönüştürülmesine katkı verdiği bina hakkında, içlerinde o zamanki kazmacıbaşısı Orhan Alkaya'nın ve Alkaya sayesinde Alkaya'nın kankası Mustafa Demirkanlı'nın bulunduğun birtakım tiyatro ve basın mensuplarına, açıkça yalan söyleyerek, "Eski THY binasını tiyatro yapacağız" demişti. Ben bu yalanı öğrenir öğrenmez, ne yaptım? Temiz, dürüst, haksever ve halksever bir aydının yapmasını gerekeni yaptım: Önce oğlumu gönderip nikah dairesinin ve Kadir Topbaş'a teşekkür edilen prinç levhaların fotoğraflarını çektirdim ve Kadir Topbaş'ın sahte vaadini teşhir eden fotoğraflı bir haber yaptım. (http://coskunbuktel.com/sishanethyfotolari.htm) Kadir Topbaş'ın sen ve oradaki diğer davetliler vasıtasıyla yalan vaatler yayarak, müstakil Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yıkma operasyonu için zemin hazırlamasına engel olmaya çalışmıştım. Bunu yapmanın bir oyun yazarı olarak bana hangi bedellere malolacağını değil yalnız ben, 10 yaşında bir çocuk bile tahmin edebilirdi. Ama ben, sadece kendime "adam" dediğim için bile, sadece "adam" sıfatıyla yaşayabilmek için bile; halkın, yalan olduğu bu kadar açık bir vaatle aldatılmasına göz yumamazdım. Bedeli ne olursa olsun, yumamazdım.

Peki sen, ne yaptın? Senin yüzüne söylenen bu yalana karşı o anda ne yaptın? Hiçbir şey. Diyelim ki, THY'nin son durumunu o anda bilmediğin için itiraz edemedin. Peki ben olayı ortaya çıkarınca ne yaptın? Hiçbir şey. Yüzüne söylenen bu apaçık belgeli yalana 3 yıldır, itiraz etmedin. Niye itiraz etmedin? Eee, Kadir Topbaş, Orhan Alkaya'nın, yalan vaatlere itiraz edebilecek tiyatro "adamlarını", Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapılan kahvaltılı basın toplantısına çağırmasına izin verir mi? Yalıda kahvaltıya Coşkun Büktel gibi "adamlar" değil, ancak yalan vaatlere itiraz etmeyecek Mustafa Demirkanlı ve Üstün Akmen tıynetinde adamlar çağırılabilir; İBBŞT genel sanat müdürlüğü koltuğuna da, ancak o tıynette adamlara prim verecek, Sait Halim Paşa'ya ancak o tıynette adamları çağıracak Orhan Alkaya tıynetinde adamlar oturtulur. Sen de, o gün orada, sana verilen sahibinin sesi rolünü sadakatle yerine getirdin ve üç yıldır da getirmektesin; Kadir Topbaş'ın yüzüne söylediği apaçık belgeli o yalan vaade üç yıldır bir kez olsun karşı çıkmadın ama; o yalan vaade karşı çıkabilen biricik üç temiz ve dürüst insana (Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz, Feridun Çetinkaya) karşı çıkmayı görev edindin ve bu görevi, yalan, iftira, saptırma, dezenformasyon, linç kampanyası gibi, kendi tıynetine gayet uygun en kirli yöntemlerle yerine getirmekte ve bunun karşılığında, o sansürcü, iftiracı, dezenformatif dergine her ay verilen avuç dolusu reklam parasını garanti etmektesin. O nedenle, bugün ve gelecekte, Türkiye'nin ve Türk tiyatrosunun bugünkü kirli düzenini anlamak ve araştırmak isteyecekler için, bol belgeli, çok çarpıcı, harikulade bir somut örneksin. Seninle ilgimiz sırf bu yüzden...

CEVABIN TAMAMI ŞU SAYFADA:

(...) https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=372613012756815&id=100000243596367&notif_t=feed_comment

***

facebook batıklığı içerisindeki "yazışma"nın tamamını okumak isteyenler:

‎"Ölüleri Gömün" yönetmeni Şakir Gürzumar'dan az önce gelen mesaj: Coşkun oyun çok iyi gidiyor bütün merdivenler dolu.
Salı, 23:47 · 
  • Sadık Medin ve Engin Yüksel bunu beğendi.
    • Mustafa Demirkanlı 
      Büktel, başlık açılamadığı için en üstteki başlığa yazıyorum... Hilmi beraat ettiğinde bu haberi 24 saat sonra yaptığımız için -ancak öğrenmiştik- demediğini bırakmadınız... Hilmi 2. duruşmasında mahkum oldu, sizin tanımlamanıza göre küfürbazlığı tescil edildi ikinci defa, diğerleri de devam ediyor, sonucuna bakacağız. Peki, sana haber vermedi mi Hilmi? Eğer haber vermediyse görmemişsindir, anında haber yapıp aşağılara atarak yok sayılmasını tercih etti, sen de duyamamışsın anlaşılan... Yoksa işinemi gelmedi? Bu nasıl bir çifte standart, anlatsan da seni okuma zahmetine katılanlar da öğrense...
    • Mustafa Demirkanlı Bir ek, umarım Erbil Göktaş'a baskı yaparak "mahkumiyet" söyleşisi yaptırmayı da başarırsınız, en azından denersiniz... Erbil'e naıl baskı yaptğın bu sayfalarda, şimdi sırada "mahkumiyet" söyleşileri var... bekliyorum...
    • Coşkun Büktel 
      Mustafa, Hilmi'nin mahkum olduğunu duydum. Haber yapması gereken adam haberi yapmış. Benden ne istiyorsun. Benim haber sitem mi var? Ben önem verdiğim ve benim iyi bildiğim haberleri yapıyorum. Hilmi'nin mahkum olması değil, Hilmi'nin beraat etmesi benim için önemli bir haberdir. Ayrıca Hilmi'nin mahkumiyet haberini senin buraya yazacağından emindim. Ve işte yazdın. Beni de mahkum ettirebilirsen, o zaman çok geniş haber yapacağımdan emin olabilirsin. Sonuçta adalet yerini bulur ya da bulmaz. Bulursa seviniriz, bulmazsa da çok dert etmeyiz. Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede hukuk savaşı vermek kolay değil. Önemli olan, tarihin bizi beraat ettirecek olması. Önemli olan, senin kirli menfaatlerin uğruna somut iftirayı, sansürü, eser gaspını, korsanlığı, vandallığı savunan bir linççi olduğunu, makul ve vicdanlı hiçbir insanın reddedemeyeceği kadar somut ve kesin delillerle belgelemiş olmamız. Bazı hakimler bu belgeleri görmek istememiş olabilir. Ama tarihin öyle bir lüksü yok. Tarih seni beraat ettirmeyecek. Şu verdiğim linkin ucundaki yazıları okuyan makul ve vicdanlı her makul insan, senin nasıl bir yaratık olduğunu ve seni yaratan ve ayakta tutan günümüz tiyatro düzeninin ne denli kirli ve gayrı insani olması gerektiğini kesinlikle anlayacak. Sen hep ağzına geleni söyledin, yalan söylemekten zerre kadar çekinmedin. Erbil Göktaş'a baskı yaptığımı söylemek, tam sana yakışan orostopolca bir iftira! Sen hep bunu yaptın! Küfretmeden, sakin sakin, alçakça iftiralarla bizi kışkırttın! Cevap vermemize imkan tanımadığın sansürcü derginde ve sitende alçakça yalan ve iftiralarla aleyhimizde tek yanlı yayın yaparak, bize karşı kamuoyu yarattın ve çok tehlikeli bir oyun oynayarak, apaçık iftiraya dayanan bir linç kampanyası başlatarak bizi hedef haline getirdin. Hakkımızda sürekli asılsız ispatsız yalanlar yaydın, sakin sakin iftira attın ve bizim tarafımızdan yalan ve iftirayla karşılık görmediğin için, her zaman sakin kalabildin. Biz senin o kirli silahlarını kullanmayı kendimize yedirebilsek, seni zırdeliye çevirebilirdik. Ama ne yazık ki, temiz ve dürüst insanların yalan ve iftira gibi lüksleri olamıyor. Ne yazık ki, mahkememiz bu kez yalancı ve iftiracının suçlarını değil, hiçbir menfaat gözetmeksizin senin yalan ve iftiralarına karşı çıkan tertemiz ve dürüst bir adamın sert tepkilerini cezalandırmayı seçmiş. Bu günlerde oluyor böyle şeyler. Ama vicdanlar ve tarih, kendi yargısını vermek için, hukuk usullerinin çıkmazına saplanmak zorunda olmaksızın, yalnızca somut belgelere bakacak. Somut belgeler şu linkin ucunda:
      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm
      www.coskunbuktel.com
      Mustafa Demirkanlı, yalan ve iftiralarıyla Coşkun Büktel'e yalnızca mesai k...Devamını Gör
    • Mustafa Demirkanlı 
      Büktel, yukarıda yazdıklarına gerçekten inanıyor musun? Sert eleştiri dediklerin: "O... Çocuğu", "şerefsiz" vb küfürler, sen bunlara sert eleştiri mi diyorsun? Erbil'e nasıl baskı yaptığını yazdıklarına bakarak görebilirsin, olmadı Erbil'e sor o anlatsın... Adama en küçük bir editöryal hak tanımadan, sansürcü ilan ettiniz hem de en küçük bir utanma duygusunu taşımadan... İlk yazdığım senin çifte standardını tescil etmek içindi, sen de tescil ediverdin. Size sadece küfürsüz yayıncılık yapın dedik, o kadar... siz küfrü tercih ettiniz... Devam edin küfre, siz küfre devam ettikçe ben de küfürlerinizi hukuka taşımaya devam edeceğim...
    • Coşkun Büktel 
      Şu "O. Çocuğu" küfrünün kaynağına link ver de, herkes işin aslını görsün! Orospu çocuğu diye küfrettiğim hiç kimse beni savcılığa şikayet etmediğine göre, senin orospu çocuklarının sözcülüğüne soyunman gerekmez. Sen bu özgür, dürüst, temiz ve demokrat sayfalarımda kirli yalanlarını özgürce sergilemeye ve kendi derginde ve sitende kirli menfaatlerini sansürle savunmaya devam et! Mustafa'nın belgeyle yalanlamaya asla teşebbüs edemediği yüzlerce suçunun somut belgelerine ulaşmak için, şu linki tıklamanız yeterli:
      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm
    • Mustafa Demirkanlı 
      ‎"kalleşçe, orostopolca yazılmış soyut ifadeler", "sahtekar psipokat" vd, kaynak: Muzaffer Yalçın, Camhuriyet Savcısı, soruşturm no: 2011/247 Savcı Yalçın, iddianamesinde bir de şu açıklamayı yapmış: "Orostopol kelimesi Rumcada osrospu manasına gelmektedir" Büktel'in savunmasından: "İddianame içeriği genel olarak doğrudur. ancak iddianamede bulunan ortada sandık.... şeklinde devam eden"bölümün sana ait olmadığını söyledin, değildi ve iddianameden çıkartıldı, diğer hakaret ve küfürlerini yargıç karşısında da kabul ettin, şimdi neye itiraz ediyorsun. "O... Çocuğu" küfrünü Hilmi ile birlikte çektiğiniz 2 bölümlük videoda söyledin, süresi geçtiği için savcılığa suç duyıurusunda bulunamadım. Kendine güveniyorsan burada tekrar yayınla, hem küfredip küfretmediğini herkes görsün hem de dava açma şansı doğsun, tabii kendine güveniyorsan...
    • Coşkun Büktel 
      Ben "orostopol demedim" demedim ki... Ben "orostopol"a itiraz etmedim ki... Sen yukarıda "orostopol" kelimesini örnek vermemiştin ki... "O. Çocuğu"nu örnek vermiştin. Ben de "O. çocuğu"nun linkini ver de nerede ve hangi bağlamda kime karşıkullanmışım görelim dedim. Şimdi kalkıp bir anda ağız değiştirmenin ve lafı "orostopol" kelimesine saptırmanın alemi var mı? Dünyanın tek kurnazı sen, tüm okurlar aptal mı? Kalkmış bana "orostopol"un belgesini gösteriyorsun. Ulan ben "orostopol" kelimesine mi itiraz ettim? İkisi aynı şey sanıyorsan örneği "orostopol" olarak verseydin. "O. çocuğu" diye örnek verip "orostopol" belgesi göstermek için insanın nasıl bir karaktere, nasıl bir tıynete sahip olması gerekir yahu? Hay tıynetini seveyim senin! Ulan bir kere de olsun net ol, be! Bir kerecik olsun şu saptırma ve iftira huyundan vazgeç! Bir kerecik mert ol! Hadi vazgeçtim mert olmandan, bir kerecik "adam" ol!

      Bir de kalkmış benim ona göster dediğim "O. çocuğu" belgesini bulma görevini bana veriyor. Uyanığa bak! Dünyanın tek kurnazı o ya... Ulan var ya, aslında senin yüzsüzlüğünü anlatmak için sözlükte yer alan o kelimelerin hepsi yetersiz.

      Bu sayfaları iftirayla kirletme alışkanlığına bir ara ver de, git derginde Kadir Topbaş'tan hesap sor! 27 Mart 2009'da, sayın Topbaş, senin de güya basın mensubu olarak katıldığın basın toplantısında, senin de yüzüne karşı, ne dedi? "Şişhane’deki Türk Hava Yolları (THY) eski binasını çok önemli ve ideal boyutta bir sahne haline getireceğiz” dedi.

      Topbaş'ın bunu dediğini belgeleyebiliyor muyum? Belgeleyebiliyorum. Lafla mı belgeliyorum? Hayır! Neyle belgeliyorum? İstanbul Büyükşehir Belediyesi sitesinin ilgili haberine link vererek belgeliyorum: (http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=15743) Tırnak içinde aktardığım o sözleri Kadir Topbaş'ın senin de yüzüne söylediğini belgeleyebiliyor muyum? Belgeleyebiliyorum. Nasıl belgeliyorum? Basın toplantısının maket önünde çekilmiş ve o gün pek çok gazete ve sitede yayınlanmış fotoğrafıyla... O fotoğrafta sen var mısın? Varsın. Ben yokum diyebilir misin? Diyemezsin. Ben var mıyım? Yokum. Yani Kadir Topbaş, 27 Mart 2009'da, o lafları benim yüzüme değil, "senin" yüzüne söyledi. THY binasını tiyatro yapıcaz dedi.

      Topbaş'ın bu vaadi samimi miydi, asılsız mıydı? Asılsızdı. Nereden biliyoruz? Şuradan: Topbaş bunu dediğinde, o bina aylar önce Beyoğlu Belediyesi tarafından gıcır gıcır bir nikah salonu haline dönüştürülmüş ve aylardır hizmet verir haldeydi. Üstelik nikah dairesinin duvarlarına Beyoğlu Belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan tarafından, nikah dairesinin duvarlarına kocaman bronz levhalar asılmıştı. Ne yazıyordu o bronz levhalarda? O levhalarda, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, o nikah dairesinin yapılmasına katkılarından dolayı Kadir Topbaş'a teşekkür ediyordu. Bu, ne anlama geliyordu?

      Bu, şu anlama geliyordu: Kadir Topbaş, aylar önce nikah dairesine dönüştürülmesine katkı verdiği bina hakkında, içlerinde o zamanki kazmacıbaşısı Orhan Alkaya'nın ve Alkaya sayesinde Alkaya'nın kankası Mustafa Demirkanlı'nın bulunduğu birtakım tiyatro ve basın mensuplarına, açıkça yalan söyleyerek, "Eski THY binasını tiyatro yapacağız" demişti. Ben bu yalanı öğrenir öğrenmez, ne yaptım? Temiz, dürüst, haksever ve halksever bir aydının yapması gerekeni yaptım: Önce oğlumu gönderip nikah dairesinin ve Kadir Topbaş'a teşekkür edilen prinç levhaların fotoğraflarını çektirdim ve Kadir Topbaş'ın sahte vaadini teşhir eden fotoğraflı bir haber yaptım. (http://coskunbuktel.com/sishanethyfotolari.htm) Kadir Topbaş'ın sen ve oradaki diğer davetliler vasıtasıyla yalan vaatler yayarak, müstakil Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yıkma operasyonu için zemin hazırlamasına engel olmaya çalıştım. Bunu yapmanın bir oyun yazarı olarak bana hangi bedellere malolacağını değil yalnız ben, 10 yaşında bir çocuk bile tahmin edebilirdi. Ama ben, sadece kendime "adam" dediğim için bile, sadece "adam" sıfatıyla yaşayabilmek için bile; halkın, yalan olduğu bu kadar açık bir vaatle aldatılmasına göz yumamazdım. Bedeli ne olursa olsun, yumamazdım.

      Peki sen, ne yaptın? Senin yüzüne söylenen bu yalana karşı o anda ne yaptın? Hiçbir şey. Diyelim ki, THY'nin son durumunu o anda bilmediğin için itiraz edemedin. Peki ben olayı ortaya çıkarınca ne yaptın? Hiçbir şey. Yüzüne söylenen bu apaçık belgeli yalana 3 yıldır, itiraz etmedin. Niye itiraz etmedin? Eee, Kadir Topbaş, Orhan Alkaya'nın, yalan vaatlere itiraz edebilecek tiyatro "adamlarını", Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapılan kahvaltılı basın toplantısına çağırmasına izin verir mi? Yalıda kahvaltıya Coşkun Büktel gibi "adamlar" değil, ancak yalan vaatlere itiraz etmeyecek Mustafa Demirkanlı ve Üstün Akmen tıynetinde adamlar çağırılabilir; İBBŞT genel sanat müdürlüğü koltuğuna da, ancak o tıynette adamlara prim verecek, Sait Halim Paşa'ya ancak o tıynette adamları çağıracak Orhan Alkaya tıynetinde adamlar oturtulur. Sen de, o gün orada, sana verilen sahibinin sesi rolünü sadakatle yerine getirdin ve üç yıldır da getirmektesin; Kadir Topbaş'ın yüzüne söylediği apaçık belgeli o yalan vaade üç yıldır bir kez olsun karşı çıkmadın ama; o yalan vaade karşı çıkabilen biricik üç temiz ve dürüst insana (Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz, Feridun Çetinkaya) karşı çıkmayı görev edindin ve bu görevi, yalan, iftira, saptırma, dezenformasyon, linç kampanyası gibi, kendi tıynetine gayet uygun en kirli yöntemlerle yerine getirmekte ve bunun karşılığında, o sansürcü, iftiracı, dezenformatif dergine her ay verilen avuç dolusu reklam parasını garanti etmektesin. O nedenle, bugün ve gelecekte, Türkiye'nin ve Türk tiyatrosunun bugünkü kirli düzenini anlamak ve araştırmak isteyecekler için, bol belgeli, çok çarpıcı, harikulade bir somut örneksin. Seninle ilgimiz sırf bu yüzden...

      Yoksa sen, değil bu üç insan tarafından eleştirilmeye, hele değil bu üç insanı eleştirmeye; onların adlarını anmaya ve onlar tarafından anılmaya bile layık değilsin. Ben boşuna demiyorum, Mustafa Demirkanlı'yı midesi kaldırabilen herkesten iğreniyorum diye... Ama birilerinin de, midesi bulana bulana da olsa, halk adına, lağım temizleme görevini üstlenmesi gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder