26 Temmuz 2012 Perşembe

SOSYALİST SANATÇI HİLMİ BULUNMAZ, "ARKA SIRADAKİLER" SENARYO DOKTORU COŞKUN BÜKTEL'İN, LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANIP, KENDİSİNİ HAKSIZ YERE SUÇLADIĞI AŞAĞIDAKİ YAZISINI, GEREKLİ GÖRDÜĞÜ DOZDA MUTLAKA YANITLAYACAK!




Coşkun Büktel · 28 abone
Dün, 07:38 · 
  • SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!

    Sendikal mücadele için Selin Erdem'in ölmesinden önce de yeterli neden vardı. Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadeleyi gerekli kılacak şartlar mevcuttu. Emekçiler, Selin Erdem ölmeden önce de sömürülüyorlardı. Emekçiler Selin Erdem'in ya da herhangi bir emekçinin ölmediği setlerde de sömürülüyorlardı ve sömürülüyorlar. Sendikal mücadeleyi hararetlendirmek için tesadüfün yardımına ihtiyaç olmamalıydı. Sendikal mücadeleyi kitlelere duyurmak için herhangi bir sette, bir kamyonun freninin patlaması ve o sırada herhangi bir emekçinin tesadüfen orada olup kamyonun altında kalması gerekmiyordu. Sendikal mücadelenin böyle talihsiz bir tesadüfü (Orada ölen kişi, pekâlâ Hamdi Alkan'ın dizide oynamış kızı ya da Coşkun Büktel'in dizide oynamış oğlu da olabilirdi.) gayrı insani biçimde propaganda malzemesi olarak suistimal etmesi, şart değildi, çünkü setlerdeki koşullar adam akıllı anlatıldığında koskoca bir külliyat oluşturabilecek kadar vahimdi. Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadele için yeterli nedenler ve koşullar mevcuttu.

    Linççilerin alçaklığını anlatmak için, Hilmi'nin Lefkoşa'daki protestoya gitmesi şart değildi. Hilmi Lefkoşa'ya gitmese de linççiler alçaktı. Linççiler Hilmi'nin gittiği gibi Lefkoşa'ya gidememedikleri için alçak olmadılar. Linççileri alçak yapan şey, Hilmi'nin Lefkoşa'ya gitmesi olmadı. Linççiler ya da Lefkoşa'ya gidemeyenler, Lefkoşa'ya gidemedikleri için alçak değildirler. Lefkoşa'ya gitmekle linççiler ya da onların alçaklığı arasında bağ kurmaya çalışmak sinekten yağ çıkarmaya çalışmaktır. Biz sinekten yağ çıkarmaya tenezzül etmek zorunda değiliz, çünkü linççilerin alçaklığına ilişkin zaten koskoca bir külliyat yaratmışız. Linççilerin Lefkoşa'ya gitmemesinden (bu kadar doğal asla suç sayılamayacak bir durumdan) yararlanmaya tenezzül etmek zorunda değiliz. Hatta tam tersini yapmak zorundayız: Lefkoşa'ya gitmeyen herkesin alçak olduğu anlamına da gelebilecek bir başlık kullanmaktan kesinlikle sakınmalıyız. O nedenle Hilmi'nin, şu aşağıya aktardığım ve sayfasına link verdiğim başlığını, Selin Erdem "kazasıyla" ilgili tutumundaki kadar yanlış buluyorum:

    Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz , LİNÇ KAMPANYASI imzacısı alçakların katılmadığı Lefkoşa Belediye Tiyatrosu eylemine katıldı: http://www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/07/lincci-alcaklarn-katlmadg-lefkosa.html

12 Temmuz 2012 Perşembe

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la "Theope" adlı oyunun yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'i "aynı kişi", "bir tek kişi", "kişiliksiz kişi" gibi gösterme gayreti içerisindeki kişiliksiz kişilerin cirit attığı facebook'ta neler oluyor neler!




Coşkun Büktel · 25 abone
8 Temmuz, 16:03 · 
  • Hiçbir partiye, hiçbir cemaate, hiçbir gruba dahil olmaksızın saatini yalnızca somut hakikate göre ayarlayan bağımsız bir yazar olmak ne kadar zormuş.

    • Sadık Medin, Zehra Sarısözen ve 2 kişi daha bunu beğendi.

      • Uğur Küçük 
        Tunç Yaşar henüz kendi varlığını kanıtlamadı. Hele Tunç Yaşar meselesi açıklığa kavuşsun, ondan sonra seni düşünürüz. Tunç Yaşar, kendini senin yaptığın gibi, arkadaş listesiyle kanıtlamaya çalışmak tarzında kurnazlıklara hiç kalkışmadı. Kendini Tunç Yaşar'la bir tutma! Niye benim karşıma gerçekliklerini kanıtlamak kadar basit bir şeyi en kesin ve kestirme yoldan çözmeyi bir türlü akıl edemeyip de, nedense en dolambaçlı ve sıfır garantili yöntemler üreten şahıslar çıkıyor?
        Demiştiniz sayın Büktel bu meseleniz açığa kavuştuğuna göre beni düşünmeye zamanınız oldumu, hani bende gerçek biriyim, sahtekarlıkla, Coşkun BÜKTEL ‘ e sahte hesaptan yazmak gibi bir işim olmaz demiştim ya...


      • Coşkun Büktel Doğrusunu istersen, Tunç Yaşar tartışmasının sonlarında bu talebini art arta yayınladığın iki yorumla ilk ifade ettiğin gün, senin olayını incelemiştim. Sana bir cevap yazmak niyetindeydim. Ama tam o sırada, her nedense, sen o taleplerini siliverdin. Şimdi (aradan 3-4 gün geçtikten sonra) aynı talebi daha az öfkeli bir dille tekrarlıyorsun. Lütfen, önce sen anlatır mısın? Yazdıklarını neden silmiştin?

      • Uğur Küçük İlk yorumda Tunç bey yok beni alet etmeyin yorumunuza falan filan diye cevap yazıp kendini mühimsediği için silmiştim, şimdi yazdığımın arkasında olmasam tekrar yazmazdım. Sizden hareket bekliyorum bu konuda...

      • Coşkun Büktel Uğur kardeşim, seninle anlaşmazlığımız şu sayfada başlamış: http://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=407668155917967&id=100000243596367&comment_id=21979200

        Sayfada görüldüğü üzere, ben Mustafa'ya karşı,

        CB: "Bu ipe gelmez zırvaları mahkemede hakime de söylesene! O yemez, di mi? Burada 'sıfır sansür' ilkemden yararlanarak üç tane çocuk kandırmayı kâr sayıyorsun. Ama bu sayfaları büyükler de okuyor."

        şeklinde bir yorum yazmışım. Çocuk derken ben, sırf "Arka Sıradakiler"i izledikleri için beni de izleyen, tiyatroyla ilgisiz, ve çoğu 13-17 yaş grubundaki insanları kastetmiştim.

        Ama sen her nedense, kendini bu yorumdaki büyükler arasına koyacağına çocuklar arasına koymuşsun ve demişsin ki:

        UK: "Coşkun BÜKTEL beni çocuk olarak görüyorsa bunun tartışmasına girmiyeceğim burda, nüfus cüzdanıma göre 1983 doğumluyum, bu çocuklukta neye göre ölçülür onuda anlamış değilim, mustafa bey benden özür dilemenize gerek yok, ben sadece bu durumda bir tezatlık gördüğüm için şaşırdım ve yorum yaptım. Gece geç saatlerde aramayın sizde, belki uyuyordur Coşkun BÜKTEL, sağolsun sayfasında numarasını paylaşmış ama ben gündüz dahi aramadım henüz hiç, THEOPE'nin de 20 sene geçmesine rağmen hala bir oyun olarak sergilenmemesi, yazılmasındaki tiyatro eseri amacına ulaşamamış olması ayrıca düşündürücü bir durum..."

        Ben, bu alınganlığı çok saçma bulmuşum ve senin niyetin hakkında kuşkuya kapılmışım ve hele de "THEOPE'nin de 20 sene geçmesine rağmen hala bir oyun olarak sergilenmemesi, yazılmasındaki tiyatro eseri amacına ulaşamamış olması ayrıca düşündürücü bir durum..." sözlerin üzerine senin kötü niyetine hükmetmişim.

        Çünkü vandalların en klasik iftirasıdır: Theope, eğer gerçekten denildiği kadar mükemmel bir eser olsaydı, 20 senedir defalarca sahnelenirdi.

        Ben şimdi senin o belirsiz cümleyi "Theope'nin hakkı yeniyor" anlamında kullanmış olabileceğine inanıyorum. Ama o sırada, gece beni defalarca arayarak telefonla taciz etmiş Mustafa'yı eleştirmek yerine Mustafa'nın sana teşekkür etmesini kabul etmen ve kalkıp beni eleştirmen hiç hoşuma gitmemiş ve ikinizi iyi polis-kötü polis olmakla suçlamışım. Sen de bunun üstüne,

        UK: "Benmiyim THEOPE'yi engelleyen, repertuar kurulundan geçirmeyen? Coşkun abi ben kimsenin iyi yada kötü polisi değilim, böyle bir ihtiyaç hissetmişliğimde yoktur ! Lütfen ama l"

        (...) lütfen beni karıştırmayın başkalarıyla...

        gibi, vandalların da kolayca söyleyebileceği laflarla bana karşı çıkmışsın ve papaz olmuşuz.

        Daha sonra sen o öfkeyle bana karşı vandalların çizgisine iyice yaklaşmışsın ve o zaman ben senin profiline bakmak gereğini bile hissetmeden, takma isimle yazdığına karar vermişim.

        Şimdi, sevgili kardeşim Uğur, benim durumumun (yalnızca senin tarafından değil) tüm okurlar tarafından anlaşılması için, izin verirsen, şöyle bir benzetme yapayım:

        DEVAMI AŞAĞIDAKİ YORUMDA


      • Coşkun Büktel 
        Benim facebook sayfalarımı, insanların herhangi bir nedenle girmek istedikleri bir alan olarak düşün. Tıpkı havaalanı gibi bir alan... İnsanların havaalanına yalnızca uçağa binip seyahat etmek için girdikleri dönemde, hiçbir kontrol yoktu ve herkes masum sayılıyordu. Ama sonra dünya ve insanlar kirlendi ve bazıları havaalanına seyahat etmek için değil uçak kaçırmak için girmeye başladılar. O zamandan beri havaalanına girmek için denetçilerin seni denetlemesine izin vermek onlar istediğinde onlara bagajını açmak ya da havaalanına girmekten vazgeçip kendine başka yollar aramak zorundasın.

        Benim bu sayfalarıma da, çok iyi bildiğini sandığım üzere, pek çok saldırı oluyor, heklemeye çalışıyorlar, düzinelerce takma isimle yüzlerce iftirayla aleyhimde kara propoganda yapmaya uğraşıyorlar. Benim düşürülecek uçağım olmadığı için, ben herkesi içeri alıyor ve sıfır sansür uyguluyorum. Ama bu "sıfır sansür" tutumum, takma isimli sapıkları mazur gördüğüm anlamına gelmiyor elbette. Yalnızca, onları bile sansürle durdurmaya tenezzül etmediğim anlamına geliyor. Okurlarımın takma isimli saldırganlar tarafından dezenforme edilmesine elbette razı değilim ama bu nedenle kimseye sansür uygulayamam. Öyleyse, takma isimli sapıkları caydırmak için başka yöntemler bulmak zorundayım, okurların dezenforme edilmesini engellemek için sapıkları teşhir etmeliyim. Benim durumum budur. Ben, burada mantıksız ve tutarsız gerekçelerle bana ne zaman saldırılsa, saldıran kişinin profiline bakarım. O kişinin profili net değilse, o bulanık profilin ardında gerçek bir kişi dahi bulunsa, o kişi benim için sapıktır. Önce yorumları nedeniyle sapıktır (Çünkü birtakım bedeller ödeyerek, dünyanın en şeffaf, en demokrat alanını yaratan ve üstelik Türk dilinde yazılmış en iyi oyunun yazarı olan bir adama saldırmak, bence düpedüz sapıklıktır.

        Ben saldırganları net olmamakla ve takma isim kullanmakla suçladığımda, saldırganlardan derhal bagajlarını açarak bana gerçek olduklarını kanıtlamalarını beklerim. Ama onlar genellikle, "benim ismim gerçek, ben gerçek biriyim, benden ne hakla şüpheleniyorsunuz? Soruşturun isterseniz, vb." gibi laf kalabalığıyla durumu örtbas etmeye çalışırlar. Havaalanına girerken ya da gümrükten geçerken, size bagajınızı açmanızı söyleyen görevliye, bu lafları etmeniz ne kadar saçmaysa, bana da böyle laflar etmeniz o kadar saçmadır. Yapılacak şey, doğru bile olsa, yalancıların da kolayca söyleyebileceği laflarla kendinizi savunmaya kalkışmak, ya da "üç çocuğum var üçünün de ölüsünü öpeyim ki, bagajımda kaçak mal yok" diye yemin etmek değil, sizden şüphelenilmesinden hiç gocunmaksızın bagajınızı açmanız ve temiz olduğunuzu kanıtlamanızdır. Tunç Yaşar, sonunda işte bunu yaptı.

        Sizin durumunuz farklı, yaptığınız bazı hatalar sonucu sizin profilinize bakmak gereğini duymamıştım. Baktım ve gerçek birinden heklenmiş değilse, sayfanızın gerçek olduğuna inandım. Üstelik, İlhan Telli'yle de tanışıyorsunuz. O nedenle sizi tanıdığıma sevindim. Umarım, dürüst ve cesur bir insansınızdır. Bir gün görüşmek umuduyla, hoşçakalın!


      • Coşkun Büktel Kim bu korkak sapık acaba?

      • Coşkun Büktel Kaçacağını bildiğim için Oğlum Bak Git takma adlı kalleş sapığın son yorumunu iyi ki şu sayfada kaydetmişim, yoksa kendisinden hiçbir iz kalmayacaktı: http://www.facebook.com/coskun.buktel/posts/247159038734257

      • Uğur Küçük O dangalak şahıs kimse banada mesaj atmış, ne kadar aciz insanlar varya , adında hayır yok, olum bak git..

      • Coşkun Büktel Tabii sen bilirsin ama ben yerinde olsam paylaşırdım o mesajı, Uğur! Sana güvenmediği için takma isimle yazan bir şahsa saygı göstermek zorunda olmadığın gibi, tam tersine, vandalizmin teşhir edilmesine katkıda bulunmak insani bir görevdir.

      • Uğur Küçük işte sahte isimli şahıs olan 'olum bakgit'in bana attığı mesaj ; Oglum Bakgit

        Salı Oglum Bakgit
        COŞKUN BÜKTEL İN SAYFASINDA YER ALMIŞTIR ADINIZ GEÇTİĞİ İÇİN İLETME GEREĞİ DUYUYORUM ZİRA ORADA GÖZÜNÜZDEN KAÇIP OKUMAYABİLİRSİNİZ... Hayır Tunç Yaşar sadece valizini açıp kimliğini göstermedi Tunç Yaşar sizin sahte dostluk gösterinize de teslim oldu. Eğer ki Tunç Yaşar salt kimliğini ispatlayıp evet gerçek biriymişsin demenizi sağladıktan sonra yine kendince öncekiler gibi yada başka şekillerde size aykırı düşecek sizi azcık eleştirecek bir şeyler yazsaydı yada yazarsa göreceksiniz ki siz Tunç Yaşar ın başına havalimanını yıkıp ona dünyayı dar ederdiniz. Zira sizin karşınıza en baştan adıyla soyadıyla çıkan ve fiili ortamdan da tanıdığınız yani gerçekliğinden şüphe duymadığınız onlarca kişi çıkmıştı ve onlar gerçek kimlikle de olsa sizi eleştirdikleri için onlara dünyayı dar etmiştiniz. Örnek mi? Savaş Aykılıç... Gerçek değil mi? Kimliğini ispatlaması gerekmiyor değil mi? Ama sizi eleştirdi diye onun ne cahilliğini bıraktınız ne embesilliğini ne dangalaklığını.. Böyle hoca mı olur diye jurnallediniz yazım hatalarını tek tek çıkarıp cahil cühela ilan ettiniz ne zamana dek? Şirretliklerden bunalıp pes edip ben hata etmişim CB ve HB bir tanedir nurtanedir şahanedir ben onların küfürbazlığını kınama metnine imza koymakla eşeklik etmişim deyince bıçak gibi kestiniz uğraşmayı. Şimdi imla hatalarından kurtuldu mu Savaş ? Berbat yazar birden şahane mi oldu? Neden bir haftada 50 kez manşetinize taşıdığınız Savaş bu pes edişten sonra 1 yıldır bir kez sizin saldırınıza uğramadı? Bu sadece bir örnek. daha onlarca kişiden tek tek örnek verilebilir. Eğer ki Tunç Yaşar artık varlığı sizce tescilli iken çıkıp da es kaza bir konuda size ciddi bir eleştiri getirsin de görsün bakalım bu babacan tavırlı dostluk eli uzatan adamlar nasıl yeniden ve bu kez daha acımasızca pençelerini geçiriyorlar. Şimdi oluşan dostluk güzel şey atmosferiyle onlar da mutlu siz de ve Allah daim etsin ama bu sizin gerçek kimliklerinizi tabiatınızı gizleyemiyor. Sizin sempatinizin dostluğunuzun babacan tavrınızın nasıl bir anda kartal pençesine nasıl düşmalığa nasıl canavarca bir taaruza dönüştüğünü merak eden facebookdan bağlantı kurup özel mesajla Toprak Karaoğlu na Özan Akgül e ve hepsinden önce Yeni tiyatro dergisi sahibi doçent dr Erbil Göktaş a sorsunlar. Özelden sorsunlar zira onlar illallah dedikleri şerlerinden gazaplarından bıktıkları bu ikiliden bucak bucak kaçıp bulaşmama telaşıyla artık hiç bir yerde karşılarına çıkmamaktadırlar. Belki özelden bile size onlara dair yazmaya çekinirlerse şaşmayın zira bu ikilinin şerri ve gazabı işte bu denli bıktırmıştır. Evet uğur küçük yada diğerleri... Öyle yada böyle bir yazardır onun yakınlığı dostluk eli uzatması genç yaşınızda size hoş gelebilir ve yumuşayabilirsiniz güzel de. umarız öyle de kalır. Ama sakın ola ki artık dostluğunu kazandım artık gerçek olduğumdan şüphesi yok nasıl olsa deyip ciddi bir eleştiriye girmezsiniz günün birinde. Zira işte asıl o zaman başınıza gelecekler pişmiş tavuğun başına gelenlerden beter olacaktır.


      • Coşkun Büktel Tebrik ederim, Uğur! Doğru karar.

      • Coşkun Büktel Peki bu laf kalabalığını yazdığı sayfaya link vermemiş mi? Benim bunlara ne cevap verdiğimi mesajına eklememiş mi? Ekleyemez tabii, onun tüm bu yorumları silip kaçacağını yalnızca ben biliyor değildim ki, kendisi de biliyordu.

        (Kaynak: facebook)

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Hilmi Bulunmaz'ın, "Arka Sıradakiler" sanat asistanı "Selin Erdem Ölümü" ile ilgili olarak yaptığı eleştirinin altından kalkamayan "Arka Sıradakiler"in yönetmeni Hamdi Alkan susup otururken, "Arka Sıradakiler"in "senaryo doktoru" Coşkun Büktel, Alkan'ı savundu!



Coşkun Büktel · 27 abone
23 saat önce · 
  • facebook bataklığı'nın notu: Nesnel durumu, öznel duygularla açıklamaya, açımlamaya yeltenen aşağıdaki yazının yanıtı, www.tiyatroyun.blogspot.com'da mutlaka verilecektir. Aşağıda yayınladığımız yazıdaki önemli gördüğümüz bazı yerleri, "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!

    ***

    SELİN ERDEM, HİLMİ VE HAMDİ

    Ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazayı (ve Hamdi Alkan'ın yanlış anlaşılmaya müsait bazı beyanlarını) çarpık yorumlarla kötüye kullanıp sendikal mücadelenin aracı yapanlara katılmakla ve bu talihsiz ölüm yüzünden Hamdi Alkan"timsah gözyaşları" döküyor diye suçlamakla Hilmi Bulunmaz; Alkan'ın niyetini okuyarak onu haksız yaftalamış; her zaman suçladığımız linççiler kadar yanlış davranmış, kısacası Hamdi Alkan'a haksızlık etmiş oluyor. Hamdi'nin pek çok insani hatasının tanığıyım ama onun aşırı gelişmiş merhamet duygusunun da tanığıyım. Hamdi, benden de, Hilmi'den de, o kaza ölümü "kullanan" sendikacılardan da daha merhametli bir insandır. Yakınlarından başka hiç kimsenin Selin Erdem'in ölümüne Hamdi Alkan kadar üzüldüğünü sanmıyorum. Bence Hamdi'nin "Timsah gözyaşı" diye suçlanan üzüntüsü, en azından Hilmi'nin devrimci üzüntüsünden daha keskin bir gerçektir.

    Hilmi'nin konuyla ilgili yazısının linki: http://www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/07/kendini-bildi-bileli-kapitalizmin.html