10 Mart 2014 Pazartesi

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç çakma oyun yazarı olduğuna bakmadan kusuyor!


Theope'ye iftira edilmesine imzalarıyla onay veren 1100 şahıs, Coşkun Büktel'e duydukları nefrette samimi oldukları kadar tiyatroya duydukları (?!) sevgide samimi olsalardı; iktidar tiyatroya dokunmaya cesaret edemezdi.
  • Canberk Uçucu İşte bu yüzden arkadaşımsın
  • Nalan Örgüt Coskun bazen sacmalama hakkini kullanman ,seninde siradan insan haline sokuyor ....bu iyi aslinda..gosterdigin duyarlilikta iyi..
  • Coşkun Büktel Ben gerçekten sıradanım (normal), sıradan olmayanlar linççiler. Tiyatro sevginiz gerçek olsaydı, 50 yıldan fazla süredir, halk çoğunluğunu yanınıza almış ve en az FB, GS ya da BJK kadar dokunulamaz olmuş olurdunuz. Ama bu sence saçma! O yüzden bu durumdasınız.
  • Nalan Örgüt Valla ne diyeyim bazen dogru seylerde soyluyorsun da ah su uslup sertligin iste itici iste kusturucu bicimde..))
  • Coşkun Büktel Theope iftirasını midesi kaldıranlar, linç kampanyasını bir kez bile kusturucu bulmamış olanlar; benim (bedel ödemeyi göze alarak, kimsenin suyuna gitmeden yaptığım ve haklı çıkmış) "açıkça, mertçe, Türkçe" eleştirileri itici ya da kusturucu buluyorlarsa, kendini "düzeltmesi" gereken kişi ben olamam herhalde...
  • Savaş Aykılıç Bak bunu hatırlattığın iyi oldu Coşkun ama "düşene vurmak" ne şık ne centilmence ne de iyi bir zamanlama değil mi acaba...
  • Coşkun Büktel Ben vurmuyor, uyarıyordum. Zamanlama olarak da bugün değil, Evrensel Kültür'deki ilk eleştiri yazımdan (1992) beri uyarıyordum. Bak 1998'de, 16 yıl önce ne yazmışım:

    ARŞİV 1998


    "Final" gibi bir abukluğa, "İlk Kadın" gibi sıkıcı bir "hikaye okuma" tiyatrosuna, "Olmayan Kadın" gibi bir utanmazlığa DT çatısı altında yer vermekle bindiğiniz dalı kestiğinizi ne zaman fark edeceksiniz? İlle yere çakılmanız mı gerek? İlle birinin düdüğü çalıp "paydos" diyerek kapınıza kilit vurması mı gerek? Ancak o zaman mı ayılabilirsiniz? (...) Çiftliğinize kendinizden iyileri sokmayarak, yaklaşan akıbetten daha ne kadar korunabilirsiniz?

    (Kaynak: Coşkun Büktel, Sanata Evet Diyen Vandallar, "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları", Dramatik Yayınlar, 1998. Sayfa 348.)

    "Sanata Evet, Büktel'e hayır" diyerek Büktel'i aforoz eden Murat Karasu gibi tiyatrocular yüzünden tiyatromuz "ruhunu" çoktan kaybetti. Şimdi yalnızca "binalarını" (ve ağaçlarını) kaybediyor.

    KAYNAK: http://www.coskunbuktel.com/linkyetisinmuratkarasu.htm

    O ZAMANDAN BU YANA BENİ İPİNE TAKMAMIŞ, TAM TERSİNE, GİDİP BANA VE THEOPE'YE İFTİRA EDENLERE İMZANLA DESTEK VERMİŞSİN. DAHA SONRA HATANI ANLAYIP İMZANI GERİ ÇEKMİŞSİN. AMA ANLAŞILAN BANA OLAN HUSUMETİNİ ŞU AN BİLE HÂLÂ YENEBİLMİŞ DEĞİLSİN. KISACASI, HAYATIN BOYUNCA BANA KARŞI YA İFTİRACI ROLÜNDE OLMUŞ, YA DA BENİ GÖRMEZDEN GELMEYİ TERCİH ETMİŞSİN. BU KEZ İSE BİR YENİLİK YAPIP KARŞIMA MAĞDUR (DÜŞEN) ROLÜNDE ÇIKIYOR, SİZLERE VURDUĞUMU SÖYLEYEREK BENİ ELEŞTİRİYORSUN. SİZE BEN DEĞİL AKP VURUYOR. BENİM YILLARDIR ELEŞTİRDİĞİM AMA SİZLERİN SON DÖNEME KADAR ELEŞTİRMEDİĞİ AKP... SİZ YILLARDIR AKP'YE BENİM GİBİ KARŞI DURACAĞINIZA; AKP'DEN ALDIĞINIZ GÜÇLE, BENİ SAHNELERDEN UZAK TUTMAYA, BANA İFTİRA ATMAYA EMEK HARCADINIZ. BUGÜN VARDIĞINIZ NOKTA BELLİ: SİZE AKP VURUYOR. KAPINIZA KİLİT VURACAĞINI 16 YIL ÖNCE SÖYLEDİĞİM AKP VURUYOR. BEN SİZE VURMUYORUM (Kİ VURSAM BİLE HAKLI OLURDUM) BEN SİZİ HÂLÂ UYARIYORUM. HENÜZ KAPINIZA KİLİT VURULMADI.

    ŞANSINIZ VARSA AKP YAPTIĞI HATA SAYESİNDE, SEÇİMLERDE BÜYÜK BİR YENİLGİ ALIR VE BELKİ KAPINIZA KİLİT VURAMAZ. AMA ÖYLE BİLE OLSA UNUTMAYIN! ZAFER SARHOŞLUĞUNA KAPILMAYIN! ÇÜNKÜ SİZ ZAFER KAZANMIŞ OLMAYACAKSINIZ, AKP BACAĞINA KURŞUN SIKARAK SAÇMALADIĞI İÇİN KAYBETMİŞ OLACAK. EĞER KAPINIZA KİLİT VURULMAZSA, BU KEZ O ŞANSINIZI İYİ KULLANIN! BİR DAHA O KAPIYI SİZDEN İYİLERİN SURATINA KAPAMAYIN! SİZDEN İYİLERE İFTİRA ATMAYIN! UZAĞI GÖRME YETİSİ SİZDEN İYİ OLANLARI AFOROZ ETMEYİN! YOKSA AKP OLMAZSA, HERHANGİ BİR BAŞKA PARTİ KAPINIZA O KİLİDİ MUTLAKA VURUR. BEN VURMUYOR, UYARIYORUM!
  • Savaş Aykılıç Sevgili coşkun "sana karşı neden husumet içinde" olayım ? Böyle olsam neden face arkadaşlığı yapayım..."Hayatım boyunca sana karşı ya iftiracı ya da seni görmezden gelmişmişim"...Sen bu söylediklerine inanıyor musun , belge gösterebilir misin ? İmza konusu da tamamen senin ve Kuyumcu'nun eski dostluğumuza dayanarak bana yaptığınız bir nazara benim vicdanımın elvermemesi idi...Ben ne sizin bana-haksız yere- yakıştırdığınız ve yapıştırdığınız "LİNÇÇİ- yaftasını kabul ettim , ne de size karşı bir kin husumet veya nefret içinde oldum...Her zaman doğru bildiğimi söyledim...Ki doğru bildiğim yanlış da olabilir tıpkı senin de olabileceğin gibi...Bana yine pek çok asılsız suçlamalar ve asıl sen kin nefret söylemi içinde olmuşsun...Herşeyden önce ben DT'De ne bir yöneticiyim ne de senin ve eserlerin hakkında seçici ya da karar mekanizması içinde oldum/yeraldım...Dolayısıyla beni niye ve neyle suçluyorsun tam anlayamadım...Mağdur rolü niye oynayayım...Bence sen sana yapılan ve benim de seni bu konuda tamamen -kendim gibi-haksızlığa uğradına inandığım eserlerinin oynatılmaması ve dışlanmışlığın konusu ile DT'nin kapatılması konusunu birbirinden ayırmalısın.Çünkü eğer böyle yaparsan DT'nin kapatılması tartışmaları ve niyetlerini salt sana yapılan haksızlığın bir sonucu/hakedilişliği olduğuna indirgersin ki konuyu...bu da kendi rolünü büyütmek ve diğer rolleri küçültmek olur.DT sütten çıkma ak kaşık olmayabilir,şimdi burda uzun uzun eksik ve yanlışlarını eksik ve yanlışlıktaki ısrarlarını sayıp dökmeye gerek yok...Yazılı bir yasası yok,tüzüğü yok...Eksikleri yanlışları çok.Ama yine de bunların hiçbiri kapatılmasına gerekçe olamaz ve olmamalı.Nasrettin Hoca'nın dediği gibi :" Hırsızın hiç mi suçu yok ?"... Bizim eleştirilerimiz ve çözüm önerilerimiz seninkilerden fazladır inan bana.Ama şu anda yapılması kimin işine yarar bir sor bakalım kendine.Bölmek , parçalamak ve yönetmek...Bütün sorun bu.Kendilerine destekçi aradıkları bugünlerde daha dikkatli, olunmalı değil mi ? Kimin ekmeğine yağ sürdüğümüz...Ayrıca benim yaptığım da sana dostça bir uyarı-dostlar acı söyler zira-bu kapatılma travması yaşanan gerilimli ortamda yanlışanlaşılabilirsin , sözlerin çarpıtılabilir,haklıyken haksız duruma düşebilirsin,seni seven ,destekleyen ve haklı görenlerin çoğalabilecekken onları azaltabilirsin...diyorum hepsi bu.Hadi kal sağlıcakla...Bu sözlerimi de sakın seni tahrik etmek için söylenmiş,kışkırtıcı,agresif,nefret içerikli sözler ve söylemler olarak alma rica ederim.İstar inan istar inanma benim sözlerim dostça...
  • Serdar Çınar Evliya gibi adam Ç.Büktel: Bakın, hala, bıkmadan usanmadan, kendisine ve tiyatroya yapılan bunca haksızlığa rağmen, sesini yükseltmeden uyarıyor. Uyarmaya devam ediyor. Tiyatronun içinin boşaltılması, hakikati dile getiren birinin linç edilmesi itici gelmeliydi. Kimseye küfür etmemiş, iftira atmamış, sadece hakikati tertemiz bir Türkçe'yle dile getirmiş...
  • Savaş Aykılıç Söz ola kestire başı /Söz ola durdura Savaşı...
  • Coşkun Büktel Savaş, "Jagten" diye harika bir Danimarka filmini gözümü kırpmadan izledim. O yüzden çok uykum var; tüm çabana rağmen saklayamadığın riya kokusu yazında buram buram tüttüğü halde, şu an sana cevap vermiycem, daha sonra verir miyim, emin değilim.
  • Savaş Aykılıç :)) Haklısın en iyi savunma saldırıdır, saldır Coşkun saldır...
  • Coşkun Büktel AYKILIÇ'A KARŞI YAZMAKTA OLDUĞUM YAZI ELEKTRİK KESİLİNCE SİLİNDİ SANMIŞTIM, MEĞER SİLİNMEMİŞ VE O YARIM YAMALAK HALİYLE BURAYA KAYDEDİLMİŞ. OKUYANLAR O YAZIYI OKUDUKLARINI LÜTFEN UNUTSUNLAR! YAZININ ASLINI AŞAĞIDA İKİ AYRI BÖLÜMDE YAYINLIYORUM (TEK BÖLÜME SIĞDIRMAMA FACEBOOK'UN KOŞULLARI ELVERMEDİ):
  • Coşkun Büktel AYKILIÇ'A CEVAP / 1. BÖLÜM

    Savunma mı? Herkesin hayran olduğu oyunuma iftira edilmesi yüzünden mi savunma yapmak zorundayım? Bu iftiraya dayanarak aleyhimde linç kampanyası düzenlenmesi yüzünden mi savunma yapmak zorundayım? "Her zaman doğru bildiğimi
     söyledim" diyen sen, (Nutku'nun bana değil, benim Nutku'ya iftira attığımı" söyleyen) o iftirayı imza atarak desteklediğin için mi “ben” savunma yapmak zorundayım? 

    Sen ne dediğini bilmiyorsun, kötü bir yazar olduğun için bana gıcıksın ve DT'ye yönelttiğim haklı suçlamaları fırsata dönüştürmeye kalkıyor; zırvalamış olmak pahasına bana karşı çıkıp, zırvalayarak da olsa DT'nin Büktel'e karşı tek şampiyonu olmaya çalışıyorsun. Bana karşı zırvalayarak da olsa, kendini fark ettirmeye çalışıyorsun. Bu arada, beni çok iyi anlıyan, bana hak veren anlayışlı arkadaş edalarında; benim oyunumun oynanmamasını haksızlık olarak nitelerken, arada kendi oyunlarının da oynanmadığını belirtiyor, aklınca çaktırmadan, birilerine, kendi oyunlarının oynanmaması da haksızlıkmış gibi bir mesaj gönderiyorsun. (Oysa senin oyunlarının oynanmaması haksızlık değil, yalnızca isabetli bir dramaturjik tercih.) Benim böyle şeyleri, imalara başvurmadan, kimsenin suyuna gitmeye kalkışmadan, kimseleri kazanmaya çalışmadan,"açıkça, mertçe, Türkçe" ve netçe yazmamı, yazarlık onurumla açıklamak yerine de, sana duyduğum husumetle açıklamaya çalışıyorsun. (Oysa sen benim yeteneklerime sahip olmadığın gibi husumetime de sahip değilsin. Bu yazıyı da sana hitap etmeme rağmen, sana bir şey anlatmak ya da “saldırmak” veya “kendimi savunmak” için değil, okurlara bir şey anlatmak için yazıyorum. Fırsat verdiğin için teşekkür ederim!) 

    Pek çok konuyu, benzer biçimde saptırıyor, hiçbir hakkın ve yeterliliğin olmadığı halde, sırf herkese olduğu gibi sana da eşit davrandığım için, kendini benimle eşit, hatta bana hayatı öğreten adam konumunda sunmaya kalkıyorsun. Şunu anla: Eşit değiliz. Sen yetenek kanıtlayan herhangi bir iş başarmış değilsin, yalnız kalmaktan ödün koptuğu için daima tribünlere oynamış birisin. Haklının ve hakikatin yanında olmaya asla cesaret edemedin. Haklıların yanında değil, suçlu da olsa güçlülerin yanında olmayı seçtin. Üstelik de, bana iftira etmiş, bana karşı linç ve iftira kampanyası düzenlemiş güçlülerin yanında... Buna rağmen sana karşı husumetim yok. Tam tersi olmanı tercih ederdim. O nedenle, linç kampanyasından imzanı çektiğinde, senin kişiliğini değiştirmiş ve geliştirmiş olduğuna, ben de Hilmi gibi, bir an bile inanmadığım halde, seni affetim. Sana arkadaşça davranarak şans tanımaya çalıştım. Ama sen bugün, bulduğunu sandığın ilk fırsatta (bugünlerde iyi niyetle ama özellikle, "bile bile", hırpaladığım DT tribünlerini bana karşı arkana alman için iklimin müsait olduğuna hükmederek) bana karşı husumetini açığa vurmaktan kaçınmadın. (Sakın bana yine "Sevgili coşkun sana karşı neden husumet içinde olayım?" gibi cevabını kendin vermen gereken zırva sorular sormaya kalkma!) Linç kampanyasından imzanı çekmene rağmen Hilmi'nin seni asla affetmemiş olmakla ne kadar isabetli davrandığını kanıtladın. Sen doğru bildiğin yoldan asla şaşmadın! Doğru bildiğin yol, o iftira bildirisini imzalayarak, yalnızlığı göze almış haklıların yanında değil, 1100 kişi gücündeki suçluların yanında yer almaktı... Doğru bildiğini yapıp iftiraya imza attın! Sonradan bizim yazılarımızın hedefi olmak hoşuna gitmeyince, iftiraya attığın imzayı geri çektin ama aslında doğru bildiğin yoldan zerre kadar ayrılmamıştın. Linç kampanyasına imza atmış bütün diğerleri gibi, bu haksızlıktan kendini aklamanın tek çaresi olarak samimi bir özür dilemek yerine, Coşkun Büktel'i itibarsızlaştırmayı, Büktel'in o iftiraya layık olduğuna dair bir yanılsama yaratmayı amaçlıyorsun. Beni bir megaloman gibi göstermeye kalkan şu kandırmacalara o nedenle başvuruyorsun :

    "Bence sen sana yapılan ve benim de seni bu konuda tamamen -kendim gibi-haksızlığa uğradına inandığım eserlerinin oynatılmaması ve dışlanmışlığın konusu ile DT'nin kapatılması konusunu birbirinden ayırmalısın.Çünkü eğer böyle yaparsan DT'nin kapatılması tartışmaları ve niyetlerini salt sana yapılan haksızlığın bir sonucu/hakedilişliği olduğuna indirgersin ki konuyu...bu da kendi rolünü büyütmek ve diğer rolleri küçültmek olur."

    Niye beni kısaca "megaloman" diye suçlamıyorsun? Beni; DT’nin kapatılmasını bana ya da Theope’ye yapılan haksızlığa indirgemekle suçlayarak, yani benim "megaloman" olduğumu ima ederek; ne yapmaya çalışıyorsun? Bana iftira etmiş ya da iftira edilmesine göz yummuş bütün suçlu vicdanları bu imayla “demek ki Büktel megalomanın tekiymiş, öyleyse ona iftira etmekle çok da kötü bir şey yapmış sayılmayız” diye düşünerek rahatlatacağını ve bütün kirli vicdanları bana karşı arkana alacağını mı umuyorsun? Benimle ilgili olarak rahatlarlar mı bilmem ama bana kaşı senin arkana takılacaklarını hiç sanmam. 

    DT'nin kapatılması ile Theope'nin oynatılmaması arasındaki direkt ilişkiyi senin (ve senin gibi görmek istemeyenlerin) görmemesini anlıyorum. Ama birazcık mürekkep yalamış vicdanlı birinin çok kolayca görüp değerlendirebileceği bir ilişkidir bu:
  • Coşkun Büktel AYKILIÇ'A CEVAP / 2. BÖLÜM

    Ben Theope’ye iftira edenlerin ya da iftira edilmesine göz yumup görmezden gelenlerin vicdanları olmadığına ya da vicdanlarının ölü doğduğuna inanıyor ve vicdanı olmayanların, (pek çok başka şeyle birlikte) gerçek sanat da ü
    retemeyeceğini, örneğin bir tiyatroyu yaşatamayacağını iddia ediyorum. Tıpkı spermi olmayan, ya da spermleri ölü doğan insanların çocuk üretemeyeceği gibi… Çocuk üretmek için sperm ne kadar gerekliyse, sanat (tiyatro) üretmek için de vicdan o kadar gereklidir. Spermi olmamak dünyanın sonu değildir; yalnızca çocuk yapamazsınız ve onun dışında her şeyi herkesten daha iyi yapabilirsiniz. Ama vicdanı olmamak, dünyanın sonu gibidir; çünkü vicdanı olmayanlar, yalnızca tiyatro (sanat) değil, hiçbir şeyi iyi yapamazlar (anne de vicdansızsa, “çocuk dahil”) … 

    Theope’ye iftira eden ya da iftirayı görmezden gelenler, tiyatro sanatını seviyor olamazlar ve bu sevgisizlikle ne iyi tiyatro yapabilir, ne halkı tiyatroya gerçek anlamda kazanabilirler. Halkı tiyatroya “sürüklemenin” yapay çarelerini (reklam, toplu bilet indirimi, aktüel konular, erotizm, vb) bulabilseler bile, vicdanı olmayanlar tiyatroyu halk için zorunlu bir ihtiyaç haline getirmeyi, bir başka deyişle, halkı tiyatroya kazanmayı asla başaramazlar. Gelip geçici rastlantısal başarılarla yetinmek zorunda kalırlar. Halkı tiyatroya kazandırmayı başaramayan tiyatroculara ise, ne AKP ne de herhangi bir siyasi iktidar uzun süre katlanıp halkın parasıyla o tiyatroyu beslemeye devam edebilir. Tiyatroyu zorunlu bir ihtiyaç saymayan halk, sahneler birer birer kapatılırken, (ancak maaşları tehlikeye girince) iktidara direnmeyi akıl eden tiyatrocuların yanında yer almamış, “sanatçılara”(?) destek vermemiştir. 

    Yazında saptadığım tüm riya örneklerini birer birer teşhir etmeye mesai ayıracak değilim. Şu gerçeği bir kez daha vurgulayarak bitirmek istiyorum: Senin oyunlarının oynanmamasıyla, Theope'nin oynanmamasını aynı kefeye koymayı kurnazlık sanıyorsun. Benim oyunlarımdan fazla sayıda oyun yayınladığı için kendini oyun yazarı sanan pek çok kişide var bu kompleks. Ama onlara (örneğin Sema Göktaş'a) daha önce söyledim, şimdi sana da söylüyorum: DT'nin Theope’yi oynamaması, evet büyük bir hata yahut kasıtlı bir suçtur. Ama sizin oyunlarınızın oynanmaması hata ya da suç değildir; tam tersine, çoğu zaman sizin oyunlarınızın “oynanması” hata ya da suçtur.
  • Serdar Çınar Filmi seyrettim. Hop oturup hop kalktım. Linç erbabı her yerde! Dedikodu ve yalanla besleniyor, yayılma eğilimi gösteriyorlar. Kurbanlarını otorite belledikleri bir referans noktasına dayanarak, bu 'otorite'ye ters düşenlerden seçiyorlar. Ön yargılarını birbirlerine sürtünerek biliyor, orijinal olamamalarının hıncını kurbanlarını hep birlikte çarmıha gererek almaya çalışıyorlar. 
    Filmde, linç erbabı, küçük kızın uydurmalarından hareketle masum bir adamın ayağını kaydırıp hedef gösterebileceğini sezince harekete geçiyor. Çoğalarak, hedeflerine adım adım ilerliyorlar...
  • Coşkun Büktel Bence filmdekiler linççi değil, yalnızca önyargılı, cahil ve zalimler. Filmin kahramanıyla alıp veremedikleri bir şey, bir gizli hınçları yok.Kötü bile sayılmazlar. Hatta küçük kız kadar ve küçük kız gibi, muhakeme yeteneğinden yoksun ve ama masumlar. Bizim linççiler farklı ve kasıtlı... Kasıt ve husumetlerini örtbas edebilmek için bulabildikleri tek çare, beni paranoyak gibi göstermeye çalışmak. "Sevgili Coşkun, ben sana niye husumet duyayım?"
  • Coşkun Büktel Ya da sevgili Coşkun, "Benim hiçbir iddiam olmadı. Size olayı nakleden Şahin Ergüney eksik nakletmiş. Bazan eski belgeleri karıştırırken 17. yy.da yaşamış ikinci sınıf bir yazarın “Theope” adlı bir oyunu olduğunu öğrendiğimi söyledim." "Theope'yi sizin de okumamış olduğunuza emin olduğumu belirttim. Bunu yalnızca bilgi olarak verdiğimi, sizin Theope'nizin özgün bir yapıt olduğundan kuşku duymadığımı da ekledim." KAYNAK: http://coskunbuktel.com/nutkubuktel000905.htm

    YANİ HERŞEY YALNIZCA BENİM PARANOYAMDAN İBARET.
  • Serdar Çınar Hımm, masum(!) kötülere biraz iltimas geçmişsiniz. Birazcık insaflı olsalar, linci neredeyse meslek haline getiren öncüleri bu kadar meydanı boş bulamayacaklardı. Kimse insana, kendine inanmadı ki; otoriteye inandılar. İnsana inanmayan bir sanat! Tüyler ürpertici!
    Tabii, karanlık bir tablo çizmeyeyim: Hakikate merhamet eden bir kaç kişi bile o kadar çok şeyi değiştirir ki...Neredeler? Neler hissediyorlar?
  • Coşkun Büktel Kimse hakikate (ya da bana) merhamet etmek konumunda değil; iftira eden ya da iftiraya göz yuman herkes benden özür (ya da merhamet) dilemek konumunda.
  • Serdar Çınar 'Hakikate merhamet etmek' ifadesi, kuşkusuz ki bir ironidir. Hakikate bağlı kalan insanlar çok şeyi değiştirebilirler. Özü budur...
  • Savaş Aykılıç Çılgın Çoşkun ! Benim yazımda bir tek Teope lafı bile yokken artık okuya okuya kustuğumuz Teope hikayesine getiriyorsun lafı.Hep aynı plak...Sıktın artık...Delireceksen de şöyle adam gibi santlı bir şekilde delir "eşit değilmişiz de"...eşit olduğumuzu kim söyledi,ama madem ki çok merak ediyorsun tabii ki ben senden çok daha üstünüm !Ama konumuz bu değil.Ayrıca ne öemi var.Tut ki sen yaşça da okumada da yazmada da benden üstün ol,daha çok zaman ve emek ve ürün vermiş ol.Nolisar ?Kendini Himalayalarda mı sanıyorsun ? Eğer orada sanıyorsan iyi uçmalar !Bırak da bunu zaman göstersin...Senin bunu iddaa etmen güçsüz olduğun yolunda ihtimaller akla getiriyor hiç aklımızda yokken.Çıldıracaksan bari Fredrich Nische gibi çıldır ki alem edebiyat görsün ,sanat görsün,bana saldırdığın çemkirdiğin yazılarındaki küçük adamı değil.Hadi yolun açık olsun.Bir daha da ne karşılaşalım ne görüşelim.
  • Savaş Aykılıç Ayının bildiği 40 öykü 40'ı da ahlat/armut üzerine !Ben de sanıyorum ki DT'yi konuşacağız...Ben sana sen sus ne anlarsın DT'den diyor muyum ?! Öfke mi istiyorsun ? Aşağılama mı ? Hakatet mi ? Böyle mi memnun oluyorsun ? Bunlar mı mutlu ediyor seni ? Hayır ! Bunları ben veremem sana.Git bunları sana benzeyenlerde ara.Ben seni bir sanat edebiyat insanı sanmıştım meğer sen Tophanedeki bitirimhaneler ağzıyla konuşan hakikaten karşısındakinin psikolojisini dengesini olumsuz anlamda bozan bir rahatsızmışsın...Ve beni ne kadar çok kıskanıyormuşsun öyle şaştım kaldım valla.Ben bile kendimi daha iyi hissettim sayende.demekki o kadar da fena değilmişim kosskocaÇoşkun Büktel bile beni kıskandığına göre...Senin ilk yarısını izleyip çıktığın oyun onbeş yıldır oynuyor Antalya'da daha ben sana ne diyeyim.Ayrıca iyi bir yazarsan neden ölçü DT ya da Kurumsal tiyatro olsun.İyi yazarsan ilk önce amatörler kapar oyununu...Neyse düşene bir de ben vurmayayım zaten zor duruyor ayakta ama hem dayak yiyip hem de küfretmeye devam eden çocuklar gibi davranıyor...Hayat ıslah etsin onu ne diyeyim...Huzur ve sevgi versin yaradan.Nefreti özgüvensizliği ve aşırı takıntılı şühheciliğini alıp bunların yerine insanları sevme yeteneği versin !İnsanlara kızmak,yanlış anlamak ve manyak gibi hakaret etmek yerine insanları sevmeyi deneyebilirsin Coşkun Büktel.Senin için hem değişiklik hem de ilginç bir deneyim olur.Belki değişirsin iyileşir aramıza dönersin...Bu halinle sevenlerin azalır düşmanların çoğalır ancak ve sen de bunda evet sadece bunda çok ama çok başarılısın hakkını yememek lazım...
  • Savaş Aykılıç Beni öyle öfkelendirdin ki yattığım halde kalktım ve sana bunları yazıyorum Büktel ! Şimdi kulağını aç ve beni iyi dinle .Oidipus gibi bazı gerçeklerle tanışacaksın bu gece ve bu iyiliği benden başka kimse yapmaz/yapamaz sana.Hızlandırılmış bir eğitime hazır ol !Teope'yi Şehir Tiyatrolarından izlemiştim yıllar önce.Ali Taygun Yönetmişti.Berna Laçin de başrolde oynuyordu.Vasattı,kötüydü,sıkıcıydı ve tahammül sınırlarını zorlayan bir uzunluktaydı.Çünkü sen iyi bir oyun yazarı değilsin Büktel.Çünkü sen oyun yazarı ne demek bilmiyorsun.Sen okunmak için yazmışsın o oyunu ,oynanmak için değil.Finten gibi ya da artık dili nedeniyle ya da osmanlıca olduğu için okunmayan oyunlar vardır ya işte senin Teope de öyle...Okunabilir belki ama oynanamaz.Ali Taygun sana yalvardı kısaltmak bazı sahneleri budamak için ama sen oyunun kalkması pahasına buna izin vermedin.Neden ? Tiyatrocu değilsin de ondan...Edebiyatçısın.Tiyatrocu olsan bilirdin o kadar uzun oyunun ve sahnelerin İlyada gibi sıkıcı olacağını....Yoksa ne diye oynanmasın ki senin deyiminle "Türk dilinde yazılmış en iyi tiyatro eseri" olan Teopen...Hadi Şehir Tiyatrosu bıraktı DT niye hiç oynamadı oynamaya yanaşmadı ? Senin yüzünden.Senin az önce bana da yansıttığın gereksiz agresifliğin ukalalığın ve terbiyesizliğin yüzünden !Çoşkun'un en büyük düşmanı yine Çoşkun Büktel ! Tam bir tragetya konusu !Yoksa komedi mi ?Trajikomik mi yoksa ? Bizim senin ayağını kaydırmamıza,seni engellememize,senin hakkını yemememize,seni ezmemize,seni aşağılamamamıza,seni rencide etmemize,seni yok saymamıza hiç gerek yok ! Çünkü bunu sen kendi kendine bizden de iyi gayat iyi yapıyorsun Büktel !Kaşındın ve ben seni kaşıyacağım Büktel !Bitmedi. Neden oynanmıyor Teope ? Senin sandığın ve inandığın gibi kıskançlıklar,husumetler,ya da engellemeler yüzünden mi ? Hayır ! Oyuncular isterlerse yönetmenler de dusar müdürler de ! Oyuncular istemiyorlar bu oyunu oynamak ! Neden ? Çünkü oynanabilir bir oyun değil bu okunabilir bir oyun bir ; ikincisi de bir oyuncunun oynamaktan zevk alacağı keyif duyacağı bir oyun olsaydı seninki havada karada kapış kapış oynanırdı benim Aşk Grevi gibi...Önemli olan oynanmayan oyunlar mı yazmak ? Aşk Grevi şu anda üç dört profesyonel tiyatroda ve pek çok amatör tiyatroda oynanıyor.Keza AH ŞU Büyükler yıllardır okullarda en çok oynanan oyun.Troya Geçilmez de Edirne'den Kars'a oynanıyor. Sen önce bir sahneye çık,oyunculuk yap,bir oyunda bir karakter neyi ne kadar yapmalı,yapabilir bizzad kendinde gör sonra otur bir oyun yaz.Öğrenmenin yaşı yok.Gel benim derslerime hem biraz sosyalleşir hem de ufkun açılır kendini biraz geliştirirsin...
avaş Aykılıç Bence sen otur bütün iyi insanlar gibi "ben nerede hata yaptım" diye bir sor kendine ? Nerede gerçeklikle bağımı kaybettim ? Makine ayarlarına geri dön ve hatalı yerlerini kendi kendine tamir et.Tiyatroya sanata dostluğa hayata yeniden bir bak...Seni sana dev aynasında gösteren ego ya da id canavarı ile yüzleş ve kontrol altına al.Nefsini yen !O seni yenmesin !Otur ondan sandan eser üret ! Vicdanmış...Bütün o yazdıkların sende olsa bana yazmazdın o yazdıklarını vicdansızlık etmezdin...
(Kaynak: facebook)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder