5 Şubat 2011 Cumartesi

Ne dersiniz, AKP diğer bölgelerimizin de sahil bölgelerimizin eğitim düzeyine çıkmasını mı, yoksa sahil bölgelerimizin de diğer bölgelerimizin eğitim düzeyine inmesini mi istiyordur sizce?
31 Ocak, 23:01 · ·
    • Sanal Kişi
      Burjuva basınının bakış açısıyla göstermek istediği şekilde bakıyorsunuz sayın Büktel! Düz mantık sunulanı kabul edip benimseyip fazla da kafa yormadan dillendiriyorsunuz.
      Zaten özgeçmişinize baktığımızda sadece sağcı öğrenciler yüzünden üniversiteye gidemeyip geç bitirdiğiniz (doğruluğundan emin değilim) dışında siyasal hiç bir geçmiş bilinç ibaresi olmadığı gibi kendisine yazar ünvanını yakıştırmış birinin yazdıklarında da hiç bir siyasal öge olmaması da yaşadığınız dönem ve yaşdaşlarınız tam da siyasal doruk noktasını yaşarken sizin bu konudaki sığ bakışınızı sergiliyor. Muhtemelen sağcı öğrenciler yüzünden okula düzenli devam edememeniz de solcu olmanızdan değil düzenin saldığı korkuyla aman okulda anarşi var ne olur ne olmaz korkusundan olsa gerek. Ben hiç bir yazınızda satırınızda solcu olduğunuza dair bir tek satır göremedim zaten.
      Şimdi gelelim burjuva basınının ağzıyla açtığınız konuya
      Hayır efendim CHP için Sahil bölgelerimiz diye bir genelleme yapmak yanlıştır. Karadeniz kıyılarında sanki sahil yokmuş gibi cahilce bir düşünüştür. Sinop'da sahildir Rize, de, daha bir çok ilimizde. O halde sahil diye bir genelleme zaten baştan yanlıştır.
      Eğer bunu görece daha aydın sayılabilecek Trakya, Ege ve Akdeniz bölgeleri diye düşünürsek o zaman biraz daha doğruluk payı olacaktır.
      Fakat Türkiye'nin genel bir ölçeği kabul edilen İstanbul'a da bakarsak CHP'nin kazandığı yada kılpayı kaybetse de güçlü olduğu ilçeler Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy gibi İstanbul'un elit semtleridir.
      Buradan varılacak yargı eğitim düzeyinden çok CHP'nin son 30 yılda elitist bir parti olduğudur.
      Bir sosyal demokrat partinin güçlü olması gereken yerler varoşlar olmalıyken, 70'li yıllarda Sosyal demokrat çizgiye gelen CHP işçi, emekçi kesimlerinin varlığının fazlaca olduğu illerde ve ilçelerde güçlüyken özüne dönen ve statükocu, elitist parti olan CHP doğal olarak köy, köylü, emek, emekçi söylemleri yerine statükonun, ordu mensuplarının, derin devletçilerin ve kendini aydın olarak gören sanatçı kesiminin partisi olarak küçülmüştür. Doğal olarak da Türkiye genelinde de İstanbul yerelinde de elitist çevrelerin yoğun olduğu yada İzmir Antalya gibi batıyla dış dünyayla daha fazla kaynaşma, etkileşme içinde olunan bölgelerde biraz daha başarıyı yakalayabilmiştir.
      Varoşlar hızla dini söylemli partilere kaymıştır. Sosyalizmin bitirildiği, sosyal demokrat söylemlerin dahi tüketildiği son 30 yılda varoşlara yeni umut bir kez daha dinsel söylemlerle taşınmıştır.
      Ancak CHP Kılıçdaroğlu ile yeniden 70'li yılların sosyaldemokrat çizgisine döner gibi bir görüntü vermekte, Zonguldak ve madencilerle şovlar yapılmakta, varoşların çamurlu sokaklarında dolaşılmaktadır.
      Siyasal tercihler her zaman eğitime göre şekillenmez unutmayınız ki AKP'nin Fetullah Gülen'in çevresinde de yüzlerce binlerce üniversiteli vardır kadrolarında profesörler, doçentler vardır.
      Sorun bir partinin siyasal tercihlerini, söylemlerini hangi hedef kitleye göre yaptığıdır.
      CHP'nin elitist çevrelere, sanat çevrelerine hitap ettiği kadar varoşları, işçi kesimini yakalayabilmesi şarttır. AKP'liler CHP'nin zayıf noktalarını çok iyi bilmekte ve kullanmaktadırlar. Seçim söylemlerinin başladığı bu dönemde içki serbestisinin ve heykel söylemlerinin cesurca(!) ve özellikle ortaya atılması boşuna değildir. CHP cansiperane bir şekilde heykeller ve içme hürriyeti üzerinden söylemler geliştirirken bu onu bir kez daha amiyane tabirle entel-dantel takımının partisi gibi göstermek bir avuç duyarlı aydının, marjinalin partisi gibi göstermekten başka bir amaca yaramayacaktır. Oysa bunları başarmanın yolu da iktidar olabilmekten geçer ve Türkiye gerçeğinde iktidara ulaşabilmenin yolu varoşlardan, köylerden, dar gelirlilerden geçer.
      Bugün CHP entel kesimin başkenti gibi olan Beyoğlunda dahi iktidar değildir zira beyoğlunun Taksim'in caddeleri ne kadar entel yada entellektüel kesimin tabelalarıyla ışıldarsa ışıldasın arka mahalleleri sokakları semtleri varoştur ve varoşlar (birkaç istisna semt hariç) faşist darbedeb sonra hızla soldan koparılıp dini söylemli kesimlere terk edilmiştir.
      Lütfen yeterli olmadığınız konularda (bilerek yada bilmeyerek) burjuva basınına uşaklık yapmayınız. Hedef rota şaşırtmaktan başka hiç bir şeye yaramayacaktır.
      01 Şubat, 16:48 ·
    • Coşkun Büktel
      Sevgili okurlar, önceden de belirtmiştim: Ben Sanal Kişi'yi okumuyorum. Ama "sıfır sansür" ilkem gereğince, sansür de etmiyorum. O ne yazmış olursa olsun, cevabım aynı: Sen git de aslın gelsin!

      Ama sapığın ya da Mustafa'nın haklı olduğu konularda bu hakkı teslim edeceğimden okurların hiç şüphesi olmasın! Ne var ki sapıkların tüm iftiralarını yalanlamakla, tüm dezenformasyon hilelerini teşhir etmekle artık bizzat benim uğraşmam gerekmiyor. Okurların onları birazcık dikkatli incelemesi yalan ya da hileyi kendi başlarına deşifre etmelerine yetecektir.

      Mustafa'nın attığı ve bu cevabımdan sonra atabileceği (cevabı defalarca verilmiş) tüm iftiraları için, saçabileceği tüm dezenformasyon zehri için, yeterli panzehiri okurlar yalnızca şu iki linkte bile fazlasıyla bulabilirler:

      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm

      http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm

      Mustafa'nın eski yöntemidir: İftirayı atar. Cevap verirsen iftirayı sessizce silp yok eder ve bir başka iftira atarak gündemi değiştirir. Onu da cevaplarsanız onu da silip bir başka iftirayla gündemi yeniden değiştirir. Onu da cevaplarsanız yine aynı şey olur. Bunun sonsuza dek böyle sürmesini göze alamayacağınızdan artık Mustafa'nın iftiralarına (çok kandırıcı olmadıkları sürece) cevap vermezsiniz. O zaman da "cevap veremiyorsun, cevap ver, Büktel!" diye deli çüküne tutunur gibi ısrarla ve yıllarca aynı iftirayı sürdürür.

      Cevap olarak, cevapladığınız eski iftiralarını ona hatırlatır, eski yazılarınıza link verir ve hangi yüzle hesap sorabildiği sorusunun ortaya çıkmasını sağlarsınız. O zaman da, birdenbire, eski suçlarını yüzüne vuramayacağınız yepyeni bir ismin ortaya çıktığını ve Mustafa'nın sorularını size sorduğunu görürsünüz. Bu yeni ismin bir takma isim olduğunu şıp diye anlarsınız. Bu yeni isim Mustafa olmadığını kanıtlamak için önceleri size makul yaklaşır, bazı yazılarınızı beğenir, filan... Ama bu ucuz taktikler işe yaramadığında, tamamen Mustafalaşır ve Mustafa taktikleri ve hileleriyle sizi kendisini muhatap almaya zorlamak için apaçık iftiralar atar. Cevaplarsanız, yeni bir iftira atar, onu da cevaplarsanız, yine aynını yapar. Ama eğer cevaplamazsanız, şimdi (kendini "gerçek kişi" olarak yutturma umudunu yitirdiğinden) artık "Sanal Kişi" ismiyle yazan sapığın yaptığını yapar: Cevaplamadığınız iftirayı (Büktel'in sansürcü olduğu iddiasını) "sıfır sansür" ilkenizden yararlanarak profil sayfanızın her yerine mikrop gibi yayar.

      Lemi Bilgin ve Ayşenil Şamlıoğlu'nun dolaylı yollardan ve devlet kesesinden (yani Hilmi'nin deyişiyle "tüyü bitmedik yetimden" sağılmış vergilerle) beslediği için kaale almak zorunda kaldığım bu mikrop; ne yazık ki devlet desteği ve "ben 'işime' bakarım" mantığıyla davranıp "iş" ("tiyatro") yaptığını sanan esnaf tiyatrocuların(!) tepkisizliği sayesinde, beni yıllardır uğraştırıp bana zaman ve mesai kaybettirmeye devam ediyor. İşte belge olarak birkaç satırını aktaracağım bir örnek:

      ARŞİVDEN, ŞUBAT 2008: (...) "Her halde bir kez daha, tüm tükürdüklerinizi yalayacak, bir kez daha, kedi pisliğini örter gibi tüm iftiranızı silip yok edeceksiniz.

      Ve sonra bir başka iftirayla yeniden ortaya çıkıp, onu da temizlememizi bekleyeceksiniz. Onu da temizleyince, ("yüzsüz olduğunuz için" sizin açınızdan sorun yok) onu da silip, yeni bir iftirayla, gerekirse yeni bir siteyle, yeniden saldıracaksınız. Nasılsa "yüzsüz" ve onursuz olduğunuz için, rezil olma ihtimaliniz yok." (...)

      KAYNAK: http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache%3Ag5TNkOLGFDoJ%3Awww.coskunbuktel.com%2Flinkburakcaneyyazilari.htm+%22yeni+bir+iftirayla+yeniden%22&cd=3&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
      01 Şubat, 20:51 ·
    • Sanal Kişi
      İŞTE BÜKTEL VE ONUN GİBİ SIĞ DÜŞÜNCELİLERİN CANINI ACITACAK ÇARPICI İSTATİSTİKİ GERÇEKLER

      CHP NİN BİR NUMARALI KALESİ İZMİR BİLİNİR
      BÜKTEL VE ONUN GİBİ SIĞ DÜŞÜNENLERE GÖRE DEMEK Kİ CHP YE OY VERENLERİN ÇOK OLMASI EŞİTTİR EĞİTİMLİ İNSANIN ÇOKLUĞUDUR
      ACABA İZMİR EĞİTİMLİLİK BAKIMINDAN HANGİ İLLERİN GERİSİNDE KALIYOR VE EĞİTİMLİLİK BAKIMINDAN İZMİRİN ÜSTÜNDE OLAN İLLER DE BU DURUMDA OTOMATİKMAN CHP Lİ Mİ?

      kAYNAK : http://www.kursunkalem.com/turkiyede-okuryazarlik-orani.html

      İZMİR OKUMA-YAZMA BİLEN ORANIYLA ANCAK 9.SIRADA.. 15-69 YAŞ GRUBUNA BAKILDIĞINDA İSE İZMİR ANCAK VE ANCAK 19.SIRADA YER ALIYOR

      İzmir’de yüzde 5,5 olan 15 yaş üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı ülke genelinden (yüzde 9,2) daha düşük olsa da Eskişehir (yüzde 4,1), Ankara (yüzde 4,4), Bilecik (yüzde 4,6) gibi kentlerin ardından 9’uncu sırada yer aldı.

      15 ile 69 yaş arasındaki nüfusta okuma yazma bilmeyenlerin oranında ise İzmir yüzde 2,9 ile 19 sırada yer aldı. Bu oran ülke genelinde yüzde 5,43 olarak belirlendi.

      Eğitimlilikte yani okur yazarlıkta İzmir'den daha iyi olan 19 ilin listesini bulamasak da yukarıda verilmiş bir kaç il bakalım en son genel seçimde daha çok hangi partiye oy vermiş

      Eskişehir - AKP
      Ankara - AKP
      Bilecik - AKP

      http://www.hurriyet.com.tr/secimsonuc/default.html
      İŞTE BU GERÇEKLER DE GÖZTERİYOR Kİ EĞİTİMLİ, OKUR YAZAR , DİPLOMALI İNSAN SAYISI ÇOĞALDIKÇA AKP NİN OYLARI DÜŞER CHP NİN ÇIKAR GİBİ BİR YANLIŞ SAPTAMA ANCAK MEDYA PAPAĞANLARININ FİKRİ(!)DİR

      ŞİMDİ SAHİL KENTLERİ CHP Lİ MASALINA GERİ DÖNELİM

      2007 GENEL SEÇİMLERİ CHP NERELERDE BAŞARILI
      Edirne Kırklareli Tekirdağ İzmir Muğla

      AKP NİN BAŞARILI OLDUĞU SAHİL KENTLERİ
      İstanbul İzmit Yalova Bursa Balıkesir Çanakkale Aydın Antalya Hatay Sakarya Düzce Zonguldak Bartın Kastamonu Sinop Samsun Ordu Giresun Trabzon Rize

      ŞİMDİ ANGİ AKLIEVVEL CHP'NİN SAHİL KENTLERİNDE BAŞARILI OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİ?

      Bir de 2009 Belediye seçimlerine bakalım
      kAYNAK : http://www.turkiyesecimleri.com/secim-sonuclari.php
      CHP NİN KENTLERİ
      Kırklareli Tekirdağ Çanakkale İzmir Aydın Muğla Antalya Mersin Zonguldak Sinop Giresun
      AKP NİN SAHİL KENTLERİ
      İstanbul, İzmit Sakarya Düzce Bursa Hatay Samsun Trabzon Rize

      ŞARTLI ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ NEDENİYLE BİR ÖNCEKİ YAZIMIZ SİLİNEREK YENİSİ EKLENDİĞİNDEN BİR ÖNCEKİNİ DE AŞAĞIYA AKTARALIM...

      SAYIN BÜKTEL
      Konuyu dağıtmayın lütfen. Artık fasulya desek Mustafa Demirkanlı diyeceksiniz :))))
      Neyse konumuza gelelim
      Siz galiba eğitimle kültürü de ayırd edemeyenlerdensiniz.
      Zira eğer ima etmeye çalıştığınız şey AKP eğitim sevmez istemez çü...nk...ü cahil insanlar onu tutar şeklindeyse burda da sığ ve geri kalmışsınız.
      Gericiler artık o klişe Halide Edip Romanlarındaki gericiler değil. En fazla okuyan da onlar, en çok yayın çıkaranlar da, en fazla okul açanlar da (Bakınız Fetullah Gülen'in dünya sathına yayılmış okulları)
      Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki gelmiş geçmiş Milli Eğitime en fazla pay ayıran hükümet de AKM hükümeti oldu.
      En tutucu bilinen iki semtden birisi Sultanbeyli ondan daönce Fatih'tir. AKP'li fatih belediyesi ilçesindeki tüm okulları projeksiyon ve akıllı tahta ile donattı. Bir tek sınıf eksiksiz. Üstelik belediyenin böyle bir görev ve yükümlülüğü yokken. Bugün köy okullarında bilgisayar ve projeksiyon vardır. Eksikler bitmiş midir? Tabi ki hayır ama Eğitime CHPden de SHP'den de diğerlerinden de fazla harcama ve teknolojik yatırım AKP döneminde yapılmıştır
      Teknolojik yatırımlar olabilir ama eğitimin içeriği geri derseniz o bugün böyle olmamıştır son 70 yıldır Milli Eğitim gerici kadroların elindedir ve üfredat yada içerik de bu hükümetde değişmedi
      Şimdi sizin sorunuzu size sorayım
      Sizce AKP kendi sonunu mu hazırlıyor? Sizce eğitin olanakları iyileştiği için bu seçimde CHP daha mı fazla oy alacak?
      HAYIR!
      Çünkü sorun eğitim değil Kültür sorunudur. Göçler ve tarihsel yakınlıklarla Akdeniz, Trakya, Ege batı kültürüyle daha haşır neşir olduğu için islami kimlikli parti buralara daha zor nüfus edebilmektedir. İç anadolu daha muhafazakar, doğu, güneydoğu ise arap kürt kültürüyle de daha islama yakın batı kültürüne uzaktır. Karadenizse tarihindeki Rus harbi gibi acılar ve komünizm karşıtlığı bir yana islami ve milli propagandaların etkisnin güçlü olduğu yerlerdir.
      Yani buradan da bakınca CHP elit, batı kültürüyle daha özdeş ve kısmen dejenere olmuş kesimlerden beslenmektedir.
      Doğal olarak da bugüne dek Ecevit'in kısa süreli azınlık iktidarını saymazsak İnönü ve tek partili dönemden bu yana SOSYAL DEMOKRATLARI BU HALK HİÇ AMA HİÇ BİR ZAMAN TEK BAŞINA İKTİDAR YAPMADI Kİ....
      Muhafazakar partiler Demirel, çiller,Özal ve devamında Tayyip Erdoğan...
      Bu halkın dilini iyi bilen bu mikroplar halkın içine işlemeyi iyi becermektedirler.
      Tabi halkımızın hala sosyal partiler yerine muhafazakar, tutucu, feodal partileri tercih ediyor olmasındaki suçluların başında da bu ülkede kendine aydınım yazarım, çizerim diyenler geliyor.
      Politikadan bihaber bir antikyunan yazarı (bu eserin içinde politik göndermeler olsa dahi) bu halka ulaşamaz ki.. Osurukla insan kurtaran kahraman gazman yazarı bu halka ne verebilir ki. Elitler yazar yine elitler izler yada elitler yazar halkı uyutur. Tıpkı Hilmi Bulunmaz'ın işaret ettiği diziker gibi.
      Kısaca eğitim değil kültür. Ve bunun sorumlusu da AKP değildir AKP kendi kültürünü binbir yoldan çok başarılı şekilde halka ulaştırabilmektedir.
      Bilin bakalım bunun sorumlusu kimdir?
      1-2-3 deyince aynaya bakacaksınız
      1
      2
      3
      02 Şubat, 13:37 ·
    • Sanal Kişi Evet belki tarih boyunca cahil eğitimsiz halklar zaferlere ulaşmış ve okumuş aristokrat takınının onlara yıllarca sunduğundan daha güzel yaşamları başarabilmişlerdir. Ama unuttuğunuz bir şey var o cahil halkları da yönlendiren eğitimli kişiler, aydınlar, öncülerdi.
      02 Şubat, 14:48 ·
    • Sanal Kişi
      Farklı şeylerden söz ediyoruz ama son yazdıklarınızda haklılık payı var tabi.
      Bu arada 2 ayrı peşpeşe yprum girmeyip birleştirin Büktel yasaları (sansürleri) gereği iki üstüste yorum olursa son yazdığınız silinir
      Benim üstümdeki yorumu benim altıma taşıyın sansürü aşın bir an önce silinmeden
      02 Şubat, 15:18 ·
    • Sanal Kişi
      bizimkisi biraz farklı bir hikaye. anlatmak uzun sürer ama haklısınız sizin yazdıklarınızın ardından biraz kısır bir çekişme görünüyor bizimkisi
      En iyisi ben biraz çekileyim tartışmadan ve yanlış anlaşılma saptırma denmesin.
      Ha, ama aynı kişi 2 yorum üstüste yazması yassah hemşerim konusu gerçek :)))
      02 Şubat, 15:26 ·
    • Coşkun Büktel Acaba kendime bir takma isim uydurup bu tartışmaya ben de katılsa mıydım?
      02 Şubat, 17:27 · · 1 kişi
    • Sanal Kişi
      COŞKUN BÜKTEL İKİ YAZI ÜST ÜSTE GİRMEME ŞARTINI BUGÜN BU SAYFALARA TARTIŞMALARA KATILAN SAMİ BUDAK ARKADAŞIN GİRDİĞİ İKİ YAZI ÜST ÜSTEYİ DE SİLMEDİ
      DEMEKKİ BU ŞART ESTETİK... YADA GÖRÜNTÜSEL BİR ŞART DEĞİL KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞEBİLEN BİR BAHANE VE BEĞENMEDİĞİ FİKİRLERİ SANSÜRLEMEYMİŞ!
      Perşembe, 00:00 ·
    • Coşkun Büktel
      BU ARADA, GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, SAHTEKÂR MUSTAFA'NIN TAKMA İSİMLİ SON SANAL SAPIĞI SAMİ BUDAK DAHA "GAK" DER DEMEZ DEŞİFRE OLDU VE YAZDIKLARINI SİLİP CIZLAMI ÇEKMEK ZORUNDA KALDI. YENİ BİR İSİMLE YENİDEN BEKLERİZ SAHTEKÂR KARDEŞİM!

      Sanal sapıklar...ın gündem saptırarak örtbas etmeye çalıştığı asıl konumuzu lütfen gözden kaçırmayın! Ne diyorduk? Neydi Sanal Kişi'nin kanıtsız belgesiz yalanlarla örtbas etmeye çalıştığı belge? Şu:

      Sevgili okurlar, önceden de belirtmiştim: Ben Sanal Kişi'yi okumuyorum. Ama "sıfır sansür" ilkem gereğince, sansür de etmiyorum. O ne yazmış olursa olsun, cevabım aynı: Sen git de aslın gelsin!

      Ama sapığın ya da Mustafa'nın haklı olduğu konularda bu hakkı teslim edeceğimden okurların hiç şüphesi olmasın! Ne var ki sapıkların tüm iftiralarını yalanlamakla, tüm dezenformasyon hilelerini teşhir etmekle artık bizzat benim uğraşmam gerekmiyor. Okurların onları birazcık dikkatli incelemesi yalan ya da hileyi kendi başlarına deşifre etmelerine yetecektir.

      Mustafa'nın attığı ve bu cevabımdan sonra atabileceği (cevabı defalarca verilmiş) tüm iftiraları için, saçabileceği tüm dezenformasyon zehri için, yeterli panzehiri okurlar yalnızca şu iki linkte bile fazlasıyla bulabilirler:

      http://www.coskunbuktel.com/linkdemirkanliyalanlari.htm

      http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm

      Mustafa'nın eski yöntemidir: İftirayı atar. Cevap verirsen iftirayı sessizce silp yok eder ve bir başka iftira atarak gündemi değiştirir. Onu da cevaplarsanız onu da silip bir başka iftirayla gündemi yeniden değiştirir. Onu da cevaplarsanız yine aynı şey olur. Bunun sonsuza dek böyle sürmesini göze alamayacağınızdan artık Mustafa'nın iftiralarına (çok kandırıcı olmadıkları sürece) cevap vermezsiniz. O zaman da "cevap veremiyorsun, cevap ver, Büktel!" diye deli çüküne tutunur gibi ısrarla ve yıllarca aynı iftirayı sürdürür.

      Cevap olarak, cevapladığınız eski iftiralarını ona hatırlatır, eski yazılarınıza link verir ve hangi yüzle hesap sorabildiği sorusunun ortaya çıkmasını sağlarsınız. O zaman da, birdenbire, eski suçlarını yüzüne vuramayacağınız yepyeni bir ismin ortaya çıktığını ve Mustafa'nın sorularını size sorduğunu görürsünüz. Bu yeni ismin bir takma isim olduğunu şıp diye anlarsınız. Bu yeni isim Mustafa olmadığını kanıtlamak için önceleri size makul yaklaşır, bazı yazılarınızı beğenir, filan... Ama bu ucuz taktikler işe yaramadığında, tamamen Mustafalaşır ve Mustafa taktikleri ve hileleriyle sizi kendisini muhatap almaya zorlamak için apaçık iftiralar atar. Cevaplarsanız, yeni bir iftira atar, onu da cevaplarsanız, yine aynını yapar. Ama eğer cevaplamazsanız, şimdi (kendini "gerçek kişi" olarak yutturma umudunu yitirdiğinden) artık "Sanal Kişi" ismiyle yazan sapığın yaptığını yapar: Cevaplamadığınız iftirayı (Büktel'in sansürcü olduğu iddiasını) "sıfır sansür" ilkenizden yararlanarak profil sayfanızın her yerine mikrop gibi yayar.

      Lemi Bilgin ve Ayşenil Şamlıoğlu'nun dolaylı yollardan ve devlet kesesinden (yani Hilmi'nin deyişiyle "tüyü bitmedik yetimden" sağılmış vergilerle) beslediği için kaale almak zorunda kaldığım bu mikrop; ne yazık ki devlet desteği ve "ben 'işime' bakarım" mantığıyla davranıp "iş" ("tiyatro") yaptığını sanan esnaf tiyatrocuların(!) tepkisizliği sayesinde, beni yıllardır uğraştırıp bana zaman ve mesai kaybettirmeye devam ediyor. İşte belge olarak birkaç satırını aktaracağım bir örnek:

      ARŞİVDEN, ŞUBAT 2008: (...) "Her halde bir kez daha, tüm tükürdüklerinizi yalayacak, bir kez daha, kedi pisliğini örter gibi tüm iftiranızı silip yok edeceksiniz.

      Ve sonra bir başka iftirayla yeniden ortaya çıkıp, onu da temizlememizi bekleyeceksiniz. Onu da temizleyince, ("yüzsüz olduğunuz için" sizin açınızdan sorun yok) onu da silip, yeni bir iftirayla, gerekirse yeni bir siteyle, yeniden saldıracaksınız. Nasılsa "yüzsüz" ve onursuz olduğunuz için, rezil olma ihtimaliniz yok." (...)

      KAYNAK: http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache%3Ag5TNkOLGFDoJ%3Awww.coskunbuktel.com%2Flinkburakcaneyyazilari.htm+%22yeni+bir+iftirayla+yeniden%22&cd=3&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
      Cuma, 20:26 ·
    • Mustafa Demirkanlı
      İtiraf Ediyorum!
      OYÇEP_G’yi ben kurdum, adı da: oyunyazarlari ve çevirmenliği … kanıtı da şu linkte… http://oyunyazarlarivecevirmenleri.blogspot.com/

      İtiraf Ediyorum!
      Mimesis’le ilgili Yeni Mimesis’i de ben kurdum… kanıtı da şu linkte…
      http://yenimimesis.blogspot.com/

      Bu kadar ayan beyan sahtekarlığa rağmen…

      www.tiyatrooyun.com u sizin kurmadığınızı kim iddia edebilir ki?!

      Büktel’le sözüm ona tartışan sapıklar da sanırım yukarıdaki sahtekarlıklar kadar açık, var olmak, gündemde olabilmek için, Demirkanlı’ya küfredebilmek için yaratılmış sanal yaratıklar…

      http://oyunyazarlarivecevirmenleri.blogspot.com/,http://yenimimesis.blogspot.com/, sanal kişi, Ahmet, Mehmet vs…

      Kimsenin katılmadığı ama internetin kirli ortamında adımı kirleterek yaymak için kullanılan kirli yöntemler…

      Büktel, doğru bir insan olsa, önce OYÇEP-G’ye, Yeni Mimesis sahtekarlığına karşı çıkardı, “ayıptır Hilmi, benzeştirerek, bir başka kurumu bu şekilde kullanma” derdi. Demedi, diyemedi, çünkü kendisinin de taşıdığı sanal kişiler, Ahmetler, Mehmetler var… Kimse kendisini muhattap almadığı için takma isimlerle, kendini muhattap edip, bana küfretmenin yeni bir yolunu buldu, aklınca…

      Büktel’e yazan –kendi adım dışında- tek kişi bensen şerefsiz, orospu çocuğuyum, tersi sürekli benmişim gibi gösterip de kanıtlamayan, sadece bana küfretmek için kullanan Büktel kendini hala şerefli bir insan olarak görüyorsa, söylenecek tek söz kalmadı.

      Kanıtsız suçlamam diyen, kanıt yaratmak için sanal isimlerle girip kendisiyle kapışan ve bana küfreden bu insanın, insanlığını bu satırları okuyan herkesin yorumuna bırakıyorum…

      İşte Coşkun Büktel bu… İftiracı, yalanla beslenen bir sahtekar…

      El ele vermişler, sahte siteler kuruyorlar, sahte isimlerle kendilerini gündeme getiriyorlar.

      Bunlar nasıl insan?..

      Büktel, yukarıda yazdıklarıma tek satır yanıt veremeyecek, sadece küfredecek, küfrettikçe de yaptığı sahtekarlıkların gözlerden kaçacağını sanacak…

      Büktel, omzunda taşıdığın iftiraları ya yanıtla ya sus ya da Mubarek gibi zaman kazanmak için tetikçilerini –Hilmi’yi- kullan… Hep yaptığın gibi… sahtekar adam…

      Kanıt, kanıt diye saçmaladın, kanıtsız küfreden bir adam olarak kendini tescil ettin…

      Sen busun, çapın bu…
      3 saat önce ·

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder