5 Şubat 2011 Cumartesi

Devletin örneğin, silah taşımayı, şiddeti, adam öldürmeyi yasaklaması sansür değildir. Asıl silah taşımak diğer insanlara bir tehdit ve onların özgürlüğünü sınırlayan bir sansürdür. Asıl şiddet diğer insanı sansür etmek anlamına gelir. Ve asıl adam öldürmek sansürdür...
02 Şubat, 12:43 · · · Paylaş
    • Sanal Kişi
      Yazdıklarınızın çok azına kısmen katılmakla birlikte bir çoğuna katılmıyorum. Burada PKK terörünü övemezsiniz yada haklı bir silahlı eylem biçimi gibi sunamazsınız. Yıllarca savunmasız halkı da hedef alan çocuk kadın demeden vuran PKK terörünü haklı göstermeniz insanlık suçu olduğu kadar ağır bir suçtur!
      ÖDP, TKP gibi solda duran ve ciddi bir geçmişi olan partileri de diğerleriyle aynı kefeye koymanız gülünç doğrusu!
      Terörle halk isyanlarını karıştırmamanızı da öneririm Terör dünyanın her yerinde suçtur terörü övmek de suçtur
      Ancak geniş halk kitlelerinin ayaklanması terör değil sistemde kalıcı dönüşümleri yapacak devrimlerdir. Mısır'da yaşananlarla sivil kesimi bombalayan PKK eylemleri aynı mıdır?
      Kürtçenin serbest bırakılması vs de PKK nın terör yaparak kazandığı hak değil geç kalınmış zaten olması gereken insani haklardır.
      02 Şubat, 14:55 ·
    • Coşkun Büktel Acaba ben de kendime bir takma isim uydurup bu tartışmaya katılsam mı?
      02 Şubat, 15:09 ·
    • Sanal Kişi Büktel bey aksini tercih eder fikir değil isim olsun ki o isimi küfürle hakaretle ve google da kötü bulunmakla yıldırabilsinler.
      02 Şubat, 15:20 ·
    • Sanal Kişi buyrun siz devam edin ben bu konuya daha fazla girmek istemiyorum
      02 Şubat, 15:27 ·
    • Coşkun Büktel
      Artık Sami Budak'ı da okumuyorum. Yeni bir isimle yine beklerim. Sanal Kişilerce gündem saptırılarak gözlerden kaçırılmaya (sansür edilmeye) çalışılan konumuza geri dönersek:

      SANSÜRÜN OLDUĞU HER YERDE BİR "MALI GÖTÜREN" VARDIR. HER SANSÜRCÜNÜN ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞTIĞI BİR "KİRLİ MENFAATİ" VARDIR.

      Devletin örneğin, silah taşımayı, şiddeti, adam öldürmeyi yasaklaması sansür değildir. Asıl silah taşımak diğer insanlara bir tehdit ve onların özgürlüğünü sınırlayan bir sansürdür. Asıl şiddet diğer insanı sansür etmek anlamına gelir. Ve asıl adam öldürmek sansürdür. (Bernard Shaw'a göre, "Öldürmek sansürün en ekstrem biçimidir.") Sansürü yasaklamak da sansür değildir.

      Bu durumda sansürün sansür olduğunu anlamak ve kanıtlamak için elimizdeki tek kriter, "kirli menfaatlerdir". Her sansürcünün sansürle örtbas etmeye çalıştığı bir "kirli menfaati", bir "kirli nedeni" vardır. Sansür, hangi kisve altında ve hangi bahaneyle yapılırsa yapılsın, örtbas etmeye çalıştığı kirli menfaatler sayesinde tanınır ve teşhir edilir.

      Örneğin, yıllar önce Feridun Çetinkaya ve Coşkun Büktel aleyhinde yayınladığı bir yazının son paragrafında Mustafa Demirkanlı'nın şunları söylemesi, kesinlikle sansürdür:

      "Feridun Çetinkaya ve Coşkun Büktel yanıt haklarını kullanmak isterlerse, şunu bilmeliler ki başvuracakları yer İstanbul Mahkemeleri’dir. Tekzip kararını getirirler ve yanıt hakları sayfalarımızda yer alır. Biz, Tiyatro Dergisi olarak, ilkel ve iğrenç olmaya devam ediyoruz."

      (KAYNAK: Mustafa Demirkanlı, “Feridun Çetinkaya ve Kitap Tanıtım(!) Yazısı Üzerine”, Tiyatro Tiyatro, Mayıs-Haziran 2002. Sayfa 58.)

      NOT: Demirkanlı'nın Kış ortası yaptığı "bahar temizliklerinden" birinde internet sitesinden silmiş olduğu “Feridun Çetinkaya ve Kitap Tanıtım(!) Yazısı Üzerine” başlıklı yazısını; ben, Demirkanlı'ya karşı ancak dört yıl sonra (internet sitem sayesinde) yazıp yayınlayabildiğim ilk cevap yazımda, sansürcü olmadığım için, tek virgül kısaltılmaksızın aktarmış ve Demirkanlı yazısının Demirkanlı sitesindeki (o zamanlar Mustafa tarafından henüz silinmemiş) orijinal sayfasına de ayrıca link vermiştim. Büktel'in Demirkanlı'ya ancak dört yıl gecikme ve dört yıllık birikme sonunda yazıp yayınlayabildiği ilk yazısını okumak için, lütfen tıklayınız: http://www.coskunbuktel.com/bukteldendemirkanliya.htm

      Bir insana cevap hakkı tanımak istemiyorsanız, derginizde o insan aleyhinde hiçbir şey yayınlamazsınız. On yaşında bir çocuğun bile düşünebileceği kadar yalın bir ahlak kuralıdır bu. Ama Mustafa'nın kirli menfaatlerinin söz konusu olduğu yerde ahlak kurallarının caydırıcılığı, ancak bir plastik su tabancasının caydırıcılığı kadardır ve Mustafa, "birazcık ıslanmayı" hiçbir zaman sakınca saymamıştır.

      Bir istisnasıyla (Rahmi Dilligil) devletin ödenekli tiyatrolarının tüm yöneticileri tarafından reklam adı altında harçlık ödenerek beslendiğinden Türk tiyatrosu'nun en dezenformatif ve ne yazık ki en uzun süredir yayınını sürdüren dergisi Tiyatro Tiyatro'nun sahibi olduğu için; Mustafa'nın niçin sansürcü olduğunu, sansürle hangi kirli menfaatlerini koruduğunu öğrenmek tüm tiyatro severler açısından önemlidir. Mustafa'nın kirli menfaatlerini savunmak adına verdiği kirli mücadelede kullanılmış kirli yöntemleri (yalan, iftira, linç kampanyası, vb.) anlamak için, öğrenmeye Büktel'in ilk yazısından başlamak çok yararlı olacaktır. Demirkanlı'ya karşı ilk yazımızın linkini tekrar kaydediyoruz; lütfen tıklayınız: http://www.coskunbuktel.com/bukteldendemirkanliya.htm
      02 Şubat, 18:12 ·
    • Sanal Kişi
      Okumayın zaten ne gereği var
      kendi yazdıklarınız ve dostunuz Bulunmaz ve sebastian pardon feridun dışında hiç bir şey yada hiç kimseyi okumanız gerekmez. yeryüzünde sizi mutlu edecek zaten başka kim var ki :)
      Zaten okumayanlar düşünmeyenler her zaman daha mutlu değil midir?
      Üç maymuna devam kararınızı kutlarım :)
      02 Şubat, 20:47 · · 1 kişi
    • Coşkun Büktel
      Sanal Kişilerce gündem saptırılarak inatla gözlerden kaçırılmaya (sansür edilmeye) çalışılan konumuza geri dönelim bence. Neydi örtbas edilmek istenen? Neydi konumuz? Hah, hatırladım:

      SANSÜRÜN OLDUĞU HER YERDE BİR "MALI GÖTÜREN" VARDIR. HERSANSÜRCÜNÜN ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞTIĞI BİR "KİRLİ MENFAATİ" VARDIR.

      Okurlara tavsiyemdir: Lütfen, bu yazıyı okuyup Demirkanlı sansürünün ardındaki kirli nedenleri ve Sanal Kişilerin sırf dikkatleri bu yazıdan çelmek uğruna niye o kadar laf salatası ürettiğini keşfediniz.
      02 Şubat, 23:56 ·

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder