M. Demirkanlı'yı İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde yargılatan belge
Mustafa Demirkanlı bana her başlık altında, başlık konusunu saptırarak, Hilmi Bulunmaz'ın küfürlerini niye kınamıyorsun, hadi erkeksen kınasana, arkadaşının küfürlerini kınadığını açıklayamazsın, di mi? tarzında laflarla, beni Hilmi Bulunmaz küfürleri hakkında kınama açıklaması yapmaya zorlar. Ne zaman sıkışsa, konuyu cevaplamak yerine, konuyu Hilmi'nin küfürlerine saptırır; bunu sayısız defa yaptığı için, arşivlerimiz onun bu meşhur saptırmasının örnekleriyle doludur. Ama o böyle yapıyor diye ben de onu taklit etmeye, aynını yapmaya kalkışamam herhalde... Ben Mustafa'yı, kankası Orhan Alkaya'nın bana yönelik küfürleri için kınama açıklaması yapmaya asla zorlamadım. Neden mi? Çünkü ben evrensel hukuk ilkelerine saygılı bir insanım, öyle Mustafavari biçimde, hukuksuz, mantıksız ve tutarsız taleplerde bulunamam. Mustafa evrensel hukuk ilkelerini çiğnemekte (bir hukuk öğrencisi olmasına rağmen) sakınca görmeyen hukuk dışı bir arkadaşımız olduğu için, Anayasamızın da ana kurallarından biri olan "Hiç kimse fikir ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz" ilkesini düşman saydığı Büktel'in karşısında rahatça çiğneyebilir. Çünkü o, belli ki, hukukun evrensel ilkeleriyle (hukuk felsefesiyle) ilgilenmek yerine, hukuktaki usül canbazlıklarıyla ilgilenmeyi tercih etmektedir. Ben ise Mustafa'yı kankası Orhan Alkaya'nın küfürlerini kınamaya asla zorlamadığım gibi, kınamadığı için suçlamaya da kalkmam. Çünkü "suçun şahsiliğini" belirleyen evrensel hukuk ilkesine de saygılıyım. Suç, ancak suçu işleyen şahsı bağlar ve suçu işleyen şahıstan hesap sorulur.
Ama ben Mustafa'yı Yücel Erten'in "ortada sandık sike sike usandık, dalyarak, dörtveren, Çüktel" gibi küfürleri nedeniyle rahatça suçlarım. Çünkü Mustafa bu küfürleri mazur göstermeye çalışan bir yazı yazarak, bu küfürleri eylemli olarak savunmuş ve suça katılmıştır. (İşte Yücel Erten küfürlerinin ve Mustafa'nın o küfürleri savunmasının belgesi: www.coskunbuktel.com/buktelyildizsahnesikapatmasi.htm)
Ben Hilmi Bulunmaz'ın son derece şiddetli öfkesini "anlayabilen" yakın bir arkadaşıyım. Ama onunla aramızda pek çok ortak yön bulunmasına karşın, pek çok farklılık da vardır. Kimse beni bu farklılıkları açıklamaya zorlayamaz. Ama ben Hilmi'nin pek çok yazısını beğendiğim için ya yayınladım ya da link verdim. Mustafa, Hilmi'nin bence beğenilmiş ya da yalnızca link verilmiş yazılarını link vererek gündeme getirip benden o yazıların hesabını sorsaydı, elbette hesap verirdim. Ama o, benim link bile vermediğim yazılardan seçtiği küfürleri kaynak göstererek ya da göstermeksizin sıralayarak, beni o küfürleri kınamaya zorlamak, kınamadığım için suçlamak gibi hukuk dışı, mantıksız ve tutarsız yöntemleri tercih etti her zaman. Yarın öbürgün Mustafa'nın hukuk adamı olarak karşımıza çıkacağını ve Mustafagillerin sayısını düşününce, insan bu memleket adına umutsuzluğa kapılmaktan nasıl korunacağını bilemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder