30 Ocak 2011 Pazar

Coşkun Büktel; benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'i sorumluluğa çağırıyor!

BUNDAN SONRA SANAL SAPIKLARIN İFTİRALARINDAN SANAL KİŞİLERİ DEĞİL DE (ÇOĞUNLUKLA) MUSTAFA DEMİRKANLI'YI SORUMLU TUTTUĞUM GİBİ; MUSTAFA DEMİRKANLI'NIN İFTİRALARINDAN DA, MUSTAFA'YI DEĞİL, (ÇOĞUNLUKLA) MUSTAFA'YA REKLAM VEREN LEMİ BİLGİN'İ SORUMLU TUTACAĞIM


Coşkun Büktel
30 Ocak 2011


Hâlâ kalkıp da, "Kuleleri, hadi artık anlatsın 'Aşil topuğun', neymiş gerçeği?" diye bir cümle kurabiliyor adamınız, yahu! İnsan bu kadar mı utanmaz olur, yahu?!

Sanki DT kulelerinin tiyatro afişleri yerine kapitalist markaların afişleriyle işgal edildiği gerçeği, zaten tüm İstanbulluların bugün, şu an ve yıllardır gözleriyle tanık olduğu somut bir gerçek değilmiş de; Hilmi'nin anlatması (kanıtlaması) gereken ama bir türlü kanıtlayamadığı, bu yüzden de kimselerin bilmediği, görmediği esrarengiz bir "gerçekmiş" gibi... Yahu takma isimle yazarken hadi neyse de, insan kendi imzasıyla yazdığı bir yazıda milyonlarca İstanbulluyu enayi yerine koymaya nasıl cesaret edebilir?

DT'den reklam almak uğruna, DT kulelerinin markalarca işgal edildiğini görmezden gelip susmakla yetinse ya! Hayır, gerçeği görmezden gelip okurların gözünden kaçırmak, kulelerin markalarca işgalini okurlardan "saklamaya" çalışmak yetmiyor herife... Alçaklığın bu kadarıyla yetinemiyor herif; hayır, besleme yayıncılığın hakkını fazlasıyla vermek için, sırf dergisine her sayıda aldığı 5 sayfalık DT reklamlarını iyice sağlam kazığa bağlamak için, fazlasını yapıyor: Ne yapıyor? Kulelerin işgaline hiçbir menfaat hesabı yapmaksızın karşı çıkmayı göze alabilmiş biricik üç insana (Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Feridun Çetinkaya'ya), daha doğrusu o üç temiz ve dürüst kişinin daha kararlı ve ısrarlı davranan ikisine (Bulunmaz ve Büktel'e) saldırmayı da üstleniıyor herif.

Görüyor musunuz, Lemi Efendi? Beslemenizin sadakatini görüyor musunuz, Lemi efendi! Bahşişi hak etti! Reklamını bir sayfa daha arttırın! İsterseniz iki sayfa!... Nasılsa tüyü bitmedik yetimlerden toplanan vergiler deniz, onları beslemelere yedirmeyen domuz... Hoşunuza gitti mi, Lemi efendi?!! Adam sizin uğrunuza milyonlarca İstanbullu'nun kendi gözleriyle bugün, şu an ve yıllardır görmekte olduğu apaçık gerçeği bile (DT kulelerinde tiyatro afişleri yerine kapitalist markaların afişlerinin yer alması gibi apaçık bir gerçeği bile) şaibeli kılmaya çalışıyor yahu. Tıpkı Özdemir Nutku'nun apaçık iftirasını da (http://www.coskunbuktel.com/buktelgerizekarehberi.htm) şaibeli kılmaya çalıştığı gibi...

Bütün bu alçaklıklar hiç midenizi kaldırmıyor, değil mi, Lemi Efendi? Hiç iğrenmiyorsunuz, değil mi? Tam tersine, bütün bu alçaklıklara prim veriyorsunuz ya da verdiğiniz primi arttırıyorsunuz, değil mi? Sizden prim almasa, bu besleme, milyonlarca İstanbullunun şu anda bile hâlâ görmekte olduğu gerçeği şaibeli kılmaya kalkışabilir miydi? Sizin mideniz kalkmıyor. Siz iğrenmiyorsunuz. Bu iğrençliklerden asla müteessir olmuyorsunuz. Tıpkı tiyatro sezonunun ortasında DT kulelerinde tiyatro afişleri yerine marka afişleri görmekten de müteessir olmadığınız gibi... Ama Türk tiyatrosunun tiyatral ahlakını tamamen sıfırlamak mümkün olamıyor demek ki... Üç tane de olsa, üç temiz insan çıkıyor ve tiyatral vandalizmden müteessir olup, bu vandalizme karşı çıkabiliyor. Bir ulusun tiyatrosunu tamamen susturmak, sıfırlamak mümkün olmuyor demek ki...

Sizin mideniz kaldırabilir, siz müteessir olmayabilir, iğrenmeyebilirsiniz ama ben, her zaman dediğim gibi: "Mustafa Demirkanlı''yı midesi kaldırabilen, Demirkanlı'dan iğrenmeyebilen herkesten, tüm samimiyetimle iğreniyorum".



***



LİNÇÇİLER ARASINDA DT PANOLARINA DAİR HAYALİ BİR SOHBET

27 Ocak 2011 Perşembe, 02:37 tarihinde Coşkun Büktel tarafından eklendi




















Hilmi Bulunmaz'ın haklı eleştirilerinden kurtulmak için, DT, son çare olarak, Hilmi'nin işi ile evi arasındaki her günkü güzergâhında bulunan Sultanahmet reklam kulesini, Hilmi'nin şimdilik henüz keşfedemediği meçhul bir başka yere kaldırdı.


Bulunmaz'ın yeni durumu belgeleyen iki yeni fotoğrafla desteklediği haberini okumak için, lütfen, tıklayınız:http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/01/sultanahmetteki-istanbul-devlet.html


- Ne dersiniz? Sizce Hilmi'nin gözü görmeyince gönlü katlanacak mı?


- Bence katlanır. Önceleri "panoyu niye kaldırdınız?" diye biraz mızmızlanır ama, daha sonra görmeye görmeye, panoları unutur. Hatırlamaz bile...


- Hilmi mi hatırlamaz?! I-ıh! Hiç inandırıcı değil! Hilmi'nin namını unuttunuz mu? Ona pitbul deniyor. Tuttumu bırakmıyor.


- Bence de, gözü görmese de, bir tiyatro yayıncısı olarak, gönlü katlanmaz onun bu işe.


- Allah, Allah! Ne olmuş tiyatro yayıncısıysa?! Mustafa Demirkanlı tiyatro yayıncısı değil mi? Demirkanlı'nın gönlu yok mu?

Var. Üstelik, gözü gördüğü halde, gözü göre göre katlanıyor Demirkanlı'nın gönlü!


- Ya şimdi Demirkanlı'yı da mı tiyatro yayıncısı sayıcaz?


- Herhalde!... Herif yirmi yıldır tiyatro yayıncısı... Bu işin duayeni... Kuşe kağıttan dergi çıkarıyor.


- Tamam da, insanı tiyatro yayıncısı yapan şey, yıllar ya da kuşe kağıt olamaz ki... Yıllar ya da kuşe kağıt onu tiyatro yayıncısı kabul etmemize yetmez ki...


- Sen kabul etmesen, ben kabul etmesem, o kabul etmese ne fark eder ki?... Demirkanlı'yı DT kabul ediyor. Ona her sayıda beş sayfa reklam veriyor.


- Tamam işte, örneğin, panolarda tiyatro afişi yerine kapitalist markaların afişini gördüğünde, sussun diye veriyor. Yani "sus payı" veriyor. Tiyatral gerçekleri "sus payı" karşılığında görmezden gelen bir yayıncıya, sırf "sus payı" alıp görmezden gelme işini 20 yıldır sürdürüyor ve kuşe kağıt kullanıyor diye tiyatro yayıncısı diyebilir miyiz? Bence Demirkanlı'yı başka bir kategoride değerlendirmek gerek.


- Hangi kategoride?


- Söyleyemem. Söylersem mahkemeye verir ve kesin kazanır.


- Anladım ben onu.


- Bence Demirkanlı'ya haksızlık ediyorsunuz.


- Haksızlık mı? Nasıl.


- Demirkanlı'yı sadece susarak para kazanıyormuş gibi gösteriyorsunuz. Oysa aldığı! "sus payı" karşılığında Demirkanlı'nın tek yaptığı şey susmak değil ki?...


- Başka n'apıyor?


- Örneği yine pano konusundan vereyim: Demirkanlı yalnızca susmakla, yani markaların DT panolarını işgal etmesini görmezden gelip okurlarından saklamakla yetinmiyor ki... Bu gerçeği açıklayan Bulunmaz ve Büktel'e de saldırıyor. "Kanıt göster, Büktel!" diye bar bar bağırıyor.


- Neyin kanıtını gösterecekmiş Büktel?


- Onu söylemiyor! Ama "Kanıt göster, Büktel!", "Kanıt göster, Büktel!" diye defalarca bağırınca, okurlar, sanki Demirkanlı'nın bir bildiği varmış, sanki ortada kanıtı gösterilemeyen şaibeli bir durum varmış gibi bir izlenime kapılabilirler diye umuyor herhalde!


- Ya kardeşim ne kanıtı? Panoların markalarca işgal edildiğini Hilmi Bulunmaz yayınladığı onlarca fotoğrafla belgelemedi mi?


- Belgelemese ne fark eder ki?... Panolar İstanbul'un en işlek meydanlarında değil mi?... Halkın gözü önünde, değil mi? Mustafa daha neyin belgesini istiyor?


- Ya aslında asıl amacı belge istemek filan değil, tabii! Hani "sanki belge istenecek şaibeli bir durum varmış gibi, propaganda yapıyor yani... Hani aldığı "sus payının" karşılığını sadece susarak ödüyormuş gibi olmasın diye...


- İyi de halkı aldatmak olmuyor mu bu?


- Mustafa "harçlığınıı" halktan almıyor ki...


- Haklı herif: Parayı veren düdüğü çalar! Halk dergisine para vermediği için, Mustafa'nın dergisi de "halkın düdüğü" değil, para verenlerin düdüğü oluyor mecburen...


- Ya herif bence de haklı elbette! Hayat zor! Geçim şartları insana neler yaptırmıyor. Ama hiç değilse, susmakla yetinse, ya...


- Bazen sustuğu da oluyor.


- Ama o zaman da, Mustafa'nın söylemek istediği her şeyi, ortaya çıkan bir takım takma isimli şahıslar söylüyor. Ne gülüyorsunuz?


- Boşver, o konulara hiç girmeyelim.


- Sultanahmet'teki panoyu nereye kaldırdılar acaba!


- Amaan, umurumda değil, valla! Hadi hoşçakalın çocuklar, ben kaçmak zorundayım, bu akşam oyunum var.

- Geç bile kaldın!


- Yetişirim canım, Cevahir, na şurası!... Metroyla beş dakika!


DT REKLAM KULESİ "BİR VARMIŞ"

DT REKLAM KULESİ "BİR YOKMUŞ"

· · Paylaş · Sil
    • Sanal Kişi
      Bu yazının tarihini linççiler değil Hilmi Bulunmaz belirler diyorsunuz
      güzel kabul.
      Bizlere karşı srumluluğunuz olmayabilir ama okurlara karşı?
      4 Ocakta bu yazıya yanıt yazdığından söz etmiş 2-3 gün sonra da bitti parlatmaya geçildi denmiş.
      Bu...gün ayın 29'u
      Hilmi Bulunmaz bağımsız özgür bir birey olabilir
      ama yayıncıyım diye ortada dolanıyorsa bağımsızlığı okuruna saygı çizgisinde bitmez mi?
      yazar, muhabir, röportaj deşifreleri, haberlerin kaleme alınması, fotğraflama, düzeltme, dizgi, ofset hazırlık, matbaa, baskı, dağıtım ağlarıyla vücuda gelen dergiler 3-4 gün gecikse bi yerine kına yakıp geciktiler diye ortada dolaşan Bulunmaz bir tek yazıyı evet sadece bir tek yazıyı, üstelik de bitti dediği yazıyı 1 ayda yayına veremeyecek mi?
      Reklam almadığı için kimseye borcu yok tabi
      okurlara da yok saygısı yada mecburiyeti
      ama bu onun beceriksizliğini yeteneksizliğini
      yada aslında söyleyecek sözü olmamasını sergilemeyecek mi?
      6 aydır aşil topuğu konusunda son ve asıl yazısını bir türlü yayına veremedi şimdi de bu.
      yani bir hışımla kalkıyor ama devamı fos çıkıyor
      Bu arada anlaşma gereği ayın 15 günü DT reklamları kuleye konulunca bakana ve müdürlerine teşekkür etmişti ve işin gerçeğini de öğrendiği halde hala teşekkürünü geri çektiğini açıklamış değil
      komik ve mahcup duruma düştü galiba bu konuyu unutturacak...
      Dün, 01:04 ·
    • Coşkun Büktel Sevgili okurlar, biliyorsunuz, ben Sanal Kişi'yi okumuyorum. "Sen git de aslın gelsin" diyorum. Ve tabii, tüm uyarılarıma rağmen üst üst üste iki yorum girdiğinde ikinciyi (okumadan) siliyorum.
      Dün, 05:54 ·
    • Sanal Kişi
      BULUNMAZ VE BÜKTEL ARASINDA KULELERE DAİR HAYALİ BİR SOHBET VE ÖN EKİ ŞARTLI(!) SIFIR SANSÜR

      sözde sıfır Sansürcü Coşkun Büktel artık sansürde sınır tanımıyor. Önceki sansür örneklerine bir yenisini ekledi ve bu alana yazdığım yazıyı sildi. Aynı kişinin İki yazı üst üste girmeme şartı önünde sonunda bir ŞART tır ve tüm sansürler ŞART KOŞMALARLA uygulamaya konulur. Coşkun bu şartı koymuştur diğer sansürcülerin de sansürlerinde kendilerince haklı şartları vardır. Hem bir ŞART dan söz edip hem de SIFIR sansür iddiası gülünçtür başlı başına tezattır. Devlet size neden 2 kitap birden çıkardın daha ilk kitabının mahkemesi bitmemişti demez gerekirse iki kitaba ayrı ayrı soruşturma açar. Neden iki makale yazdın demez gerekirse ikisi için ayrı ceza verir. Ama Büktel iki yazı neden yazdn bu şartıma uymuyor deyip ŞARTLI sansürsüzlüğünü şartlarıyla düz bir sansüre dönüştürür.
      Facebook yorumda sınır yapıyor ve belli bir uzunluğu geçince kesip bölmeden eklenemiyor. Bu durumda facebook ve Büktel ŞARTları KISITlamaları yanyana gelince eğer uzunca bir yazı yazdınızsa facebook şartı gereği tek gönderime giremiyorsunuz, Büktel şartı gereği de ikiye bölüp peşpeşe giremiyorsunuz. Bu durumda Yeni bir şey yazmak için Büktel efendinin keyfinin gelip bir cevap daha yazma saatini beklemelisiniz. Uyanıklık edip yeni bir ekleme yapmazsa siz de sonsuza dek ikinci ekleme şansını kaybedebilirsiniz.
      Gerekçe neydi bu şartı koymasında? Efendim ana sayfasında son 2 yazılan görünüyormuş da o nedenle başkaları iki yazı üst üste koyarsa kendi son yazdığı görünmüyormuş. Bu düpedüz bahanedir ve tekrarlamak gerekirse tüm sansürler illaki BAHANELERE dayandırılır. Ya bu tartışma iki kişi arasında değil elli kişi arasında, hatta bırakın elliyi üç kişi arasında geçiyorsa? B ve C kişisi yazınca yine seninki geride kalacak ve sen bu defa da ben birinize cevap vermeden öbürkü yazmasın mı diyecek? Bu iki kişi (yada daha çok) beni benim sayfamda sansürledi mi diyecek? Elbette ki bu saçma ve salt sansüre bahane üretmek için konmuş bir şarttır! Zaten Büktel fazla rahatsız olmadığı zamanlarda bu şartı çok da önemsememiş sansürleme gereği duymamıştır örnekleri diğer başlıklar altında vardır.
      TÜM SANSÜRLER ŞARTLARLA BAŞLAR
      En başına buyruk diktatör bile canım istedi ondan sansürledim, senden ve yazdıklarından korktuk ondan sansürledim demez sansürlerine illaki ŞARTLAR üretir.
      Başlığı sen açıyorsun ve elli tane yorum da yazılsa ana sayfanda senin kaleminden çıkan tek yanlı başlık zaten daimi olarak görünüyor altına başkaları kaç yorum yazarsa yazsın en tepede açtığın yorumlu başlıkla zaten sen her zaman avantajdasın kaldı ki konuya ilgi duyan varsa ana sayfada görünele yetinmez tıklar ve tüm yazılanları okur ilgilenmeyense zaten ilgilenmez. . O halde nasıl iki yorum girdiler de benim düşüncemi yansıtmamı engellediler diyebilirsin?

      HER NEYSE BU SANSÜRÜ DE ATLATTIK ZİRA YUKARI YORUM GİRDİĞİNE GÖRE ŞARTLI ÖZGÜRLÜKTE SIRA BİZDE VE ŞİMDİ SANSÜRLEDİĞİ HAYALİ DİYALOĞU YAZABİLİRİZ.
      SANSÜRCÜ BÜKTEL'İ HER GEÇEN GÜN DAHA NET GÖRDÜĞÜMDEN HER YAZDIĞIMI YEDEKLİYORUM. GERÇİ DÜZELTİLMEMİŞ İLK HALİNİ KAYDETMİŞİM AMA OLSUN BUYURUN YENİDEN VE
      USULÜNE(!)
      ŞARTINA(!)
      GÖRE YENİDEN EKLİYORUM

      SON BİR NOT :
      "BEN BUNUN YAZDIKLARINI OKUMUYORUM"
      LAFI DA KOCA BİR YALAN DAHA 2 GÜN ÖNCE KARŞILIKLI DİYALOG OLUŞTU. CEVAP VEREBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜNCE OKUYOR AMA KUYRUK SIKIŞIP YANIT VEREMEZSE BEN ZATEN OKUMUYORUM Kİ ŞIMARIKLIĞIYLA ALANI TERK EDİP KAÇIYOR.

      BULUNMAZ VE BÜKTEL ARASINDA KULELERE DAİR HAYALİ BİR SOHBET

      Büktel - Hilmi bitmedi mi parlatma
      Bulunmaz- Coşkun sende başlama linççiler gibi. Ayakkabı mı bu cilayı sür yolla

      Büktel - Yok yok yanlış anlama da yani baya uzadı bak mahcup oluyoruz

      Bulunmaz- Yeterince parlasın yayınlarız

      Büktel - Yani bir ay oldu parlatma değil şimdiye uğraşsan iki kule arasına ramazanda minarelerdeki gibi ışıklı harflerle mahya olarak dizerdin

      Bulunmaz - Hah tamam işte ben de tam onu yapacaktım ama kulenin birini sökmüşler

      Büktel - Yahu sen ışıklı mahyayı hazırladınsa getir diyanetten rica eder sultanahmet minareleri arasına gerdiririz

      Bulunmaz - Ya dalga geçme bak zaten aşil topuğundan beri yarıyarıya kredini tükettin fena olur

      Büktel- Biz birbirimize mecburuz biz ayrılamayız

      Bulunmaz - Evet tam da davalar açılmış hukuki süreç başlamış iyi kötü tek müttefikimi kaybetmenin zamanı değil yoksa fena içerledim. Hele şu şu hakaretleri ben etmedim Hilmi etti diye karakolda doğru söyler mahkemede şaşar durumu delirtti beni

      Büktel - Yalan mı ama ben söylemedim

      Bulunmaz- Söylemedin ama video virüözü diye beni her söylediğimde gaza getirmeyi de ihmal etmedin

      Büktel - Heh heh. o kadar olsun canım o da benim pratik zekam

      Bulunmaz - Ne yani sen zekisin de ben apt..

      Büktel - estağfurullah canım öyle bişey yok ama sonuçta bennnnn... bennnnn "Theope" yazarıyımmmmm var mı yeryüzünde başka theope yazarı

      Bulunmaz- Sahi ya. Sen daha bi yazarsın benden. theope yazarısın. şu kule olayını sen yazsan

      Büktel - Kıvırma kıvırma. Yazacam yazdım dedin tadımlık dedin yok bi ısırımlık dedin yazdım bitti parlatıyorum dedin

      Bulunmaz - Dedimse dedim nolmuş kime ne? Bu dediğim cümleye kültür bakanlığı ödenek mi verdi? Ben kimsey karşı geb değilim mecbur değilim

      Büktel - Ya bak şimdi.. hadi sen tükürdüğünü yalarsın alışıksın da beni de mahcup ediyosun

      Bulunmaz - Ne demek şimdi bu? ben hangi tükürdüğümü yalamışım,

      Büktel - Hadiii söyletme beni.. telefonlarımız dinleniyodur belki bir sıralarsam koz veririz linççilere. Ha bana bak... Biz demokratik tepki gösteren ve imza koyanlara linççi diyoruz sen de aynısını yapmaya başladın biz şunları okumuyoruz izlemiyoruz deyip isimler sıralamışsın bloğunda

      Bulunmaz - Sıralarım tabi onların hepsi benim adamım yada benim kurduğum bişeyler

      Büktel - Senin adamın falan diye bişey yok ilkel köleci toplumda mıyız soonuçta liste sıralamışsın 5 kişi yada 1100 kişi fark edr mi? birlikte isim koyarak bir şeyleri protesto ettiğini açıklamak değil mi bu da

      Bulunmaz - O kadar ince düşünme. Hem onlar bunu akıl edip linççiler diye yaygara koparmaz nasıl olsa. Bunun telifi bizde. Demokratik imza kampanyasını linççi olarak adlandırmayı biz akıl ettik hatta gidip telifini de patentini de alabilirim yarın kullanamazlar

      Büktel - Neyse konumuza gelelim kuleler diyoordum. Bak fena mahcup olacağız. Yazamıyosan Oğulcan'a söyle o yazsın yetenekli çocuktur kıvırır bişeyler

      Bulunmaz - Şimdi öyle oldu dimi. Yetenekli çocukmuş Sana karşı yazdığında çocuğu atın şeyine sokmaya kalkmıştın. Hoş gerçi beceremedin en son o seni soktu hala da orda kaldın ya

      Büktel - Hoppp seviyeyi koruyalım. Ne demek atın şeyi, sokmak vs. Ağzını topla ben linççilere benzemem öyle demokratik imza falan filan vurdummu kanatırım. Adamlar haklı birader senin de ağzının ayarı yok!

      DEVAM EDEBİLİR
      12 saat önce ·
    • Mustafa Demirkanlı
      Her kimse bu Sanal Kişi, sağolsun...

      Tüm yalanlarınızı ağzınıza tıkıyor... Sıfır sansürünü de çok iyi anlatmış, ağzına tıkamış... Demek ki "sıfır" değilmiş, şartın varmış...

      Zaten senin belgesiz yazmam deyip, bana küfretmene -tabii belgesiz-sadece halüsinasyonların olduğunu yakın arkadaşların bile anladı.

      Şimdi de "sıfır" sansürünün sadece bir yalan, Goobelsvari bir propaganda olduğu da kanıtlandı.

      Afferin bu Sanal Kişi'ye; belgeli, mertçe, Türkçe yalanlarını yüzüne vuruyor ve sen de yanıt veremeden, dönüp bana küfretmenin kahredici utancını yaşıyorsun...

      Ama senin utanacağını sanmıyorum... İftira atar, başkasına iftira attı dersin...

      Övünçle sığındığın Bulunmaz, kapitalistlerin fuarından da döneli çok oldu...

      Kuleleri, hadi artık anlatsın "Aşil topuğun", neymiş gerçeği?

      Kıvranıyorsunuz yalanlarınızın altında değil mi?
      5 saat önce ·
    • BUNDAN SONRA SANAL SAPIKLARIN İFTİRALARINDAN SANAL KİŞİLERİ DEĞİL DE (ÇOĞUNLUKLA) MUSTAFA DEMİRKANLI'YI SORUMLU TUTTUĞUM GİBİ; MUSTAFA DEMİRKANLI'NIN İFTİRALARINDAN DA, MUSTAFA'YI DEĞİL, (ÇOĞUNLUKLA) MUSTAFA'YA REKLAM VEREN LEMİ BİLGİN'İ SORUMLU TUTACAĞIM

      Coşkun Büktel
      Hâlâ kalkıp da, "Kuleleri, hadi artık anlatsın 'Aşil topuğun', neymiş gerçeği?" diye bir cümle kurabiliyor adamınız, yahu! İnsan bu kadar mı utanmaz olur, yahu?!

      Sanki DT kulelerinin tiyatro afişleri yerine kapitalist markaların afişleriyle işgal edildiği gerçeği, zaten tüm İstanbulluların bugün, şu an ve yıllardır gözleriyle tanık olduğu somut bir gerçek değilmiş de; Hilmi'nin anlatması (kanıtlaması) gereken ama bir türlü kanıtlayamadığı, bu yüzden de kimselerin bilmediği, görmediği esrarengiz bir "gerçekmiş" gibi... Yahu takma isimle yazarken hadi neyse de, insan kendi imzasıyla yazdığı bir yazıda milyonlarca İstanbulluyu enayi yerine koymaya nasıl cesaret edebilir?

      DT'den reklam almak uğruna, DT kulelerinin markalarca işgal edildiğini görmezden gelip susmakla yetinse ya! Hayır, gerçeği görmezden gelip okurların gözünden kaçırmak, kulelerin markalarca işgalini okurlardan "saklamaya" çalışmak yetmiyor herife... Alçaklığın bu kadarıyla yetinemiyor herif; hayır, besleme yayıncılığın hakkını fazlasıyla vermek için, sırf dergisine her sayıda aldığı 5 sayfalık DT reklamlarını iyice sağlam kazığa bağlamak için, fazlasını yapıyor: Ne yapıyor? Kulelerin işgaline hiçbir menfaat hesabı yapmaksızın karşı çıkmayı göze alabilmiş biricik üç insana (Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Feridun Çetinkaya'ya), daha doğrusu o üç temiz ve dürüst kişinin daha kararlı ve ısrarlı davranan ikisine (Bulunmaz ve Büktel'e) saldırmayı da üstleniıyor herif.

      Görüyor musunuz, Lemi Efendi? Beslemenizin sadakatini görüyor musunuz, Lemi efendi! Bahşişi hak etti! Reklamını bir sayfa daha arttırın! İsterseniz iki sayfa!... Nasılsa tüyü bitmedik yetimlerden toplanan vergiler deniz, onları beslemelere yedirmeyen domuz... Hoşunuza gitti mi, Lemi efendi?!! Adam sizin uğrunuza milyonlarca İstanbullu'nun kendi gözleriyle bugün, şu an ve yıllardır görmekte olduğu apaçık gerçeği bile (DT kulelerinde tiyatro afişleri yerine kapitalist markaların afişlerinin yer alması gibi apaçık bir gerçeği bile) şaibeli kılmaya çalışıyor yahu. Tıpkı Özdemir Nutku'nun apaçık iftirasını da (http://www.coskunbuktel.com/buktelgerizekarehberi.htm) şaibeli kılmaya çalıştığı gibi...

      Bütün bu alçaklıklar hiç midenizi kaldırmıyor, değil mi, Lemi Efendi? Hiç iğrenmiyorsunuz, değil mi? Tam tersine, bütün bu alçaklıklara prim veriyorsunuz ya da verdiğiniz primi arttırıyorsunuz, değil mi? Sizden prim almasa, bu besleme, milyonlarca İstanbullunun şu anda bile hâlâ görmekte olduğu gerçeği şaibeli kılmaya kalkışabilir miydi? Sizin mideniz kalkmıyor. Siz iğrenmiyorsunuz. Bu iğrençliklerden asla müteessir olmuyorsunuz. Tıpkı tiyatro sezonunun ortasında DT kulelerinde tiyatro afişleri yerine marka afişleri görmekten de müteessir olmadığınız gibi... Ama Türk tiyatrosunun tiyatral ahlakını tamamen sıfırlamak mümkün olamıyor demek ki... Üç tane de olsa, üç temiz insan çıkıyor ve tiyatral vandalizmden müteessir olup, bu vandalizme karşı çıkabiliyor. Bir ulusun tiyatrosunu tamamen susturmak, sıfırlamak mümkün olmuyor demek ki...

      Sizin mideniz kaldırabilir, siz müteessir olmayabilir, iğrenmeyebilirsiniz ama ben, her zaman dediğim gibi: "Mustafa Demirkanlı''yı midesi kaldırabilen, Demirkanlı'dan iğrenmeyebilen herkesten, tüm samimiyetimle iğreniyorum".
      43 dakika önce ·

      (Kaynak: facebook)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder