SALI
KAMPANYA SONUÇ BİLDİRİSİDİR
Bugün itibariyle küfür yayıncılığını kınayan imza kampanyasını sona erdiriyoruz. Tiyatro alanında 9 sivil toplum örgütünün, 42 topluluğun, 12 yayıncı kurumun ve 1000’in üzerinde tiyatro insanı ve tiyatro severin kampanyaya verdiği destek, hiç zorlanmadan ve neredeyse kendiliğinden diyebileceğimiz bir süreçte oluştu.
Kampanyanın kıssadan hissesi bellidir: Tiyatro camiası yeri geldiğinde olmazsa olmaz ilkeler etrafında el ele verebilmekte ve her ne şekilde olursa olsun tiyatroyu kirleten ve saygınlığına gölge düşüren girişimlerin karşısında durabilmektedir. Tiyatro camiasında yaşanan görüş ayrılıkları, farklı duruşlar ve anlaşmazlıklar bahane edilerek küfüre, hakarete ve sistemli aşağılamaya başvurmanın onay görmediği açıkça ilan edilmiştir.
Tartışmalar ve hatta sert biçimler edinebilen polemikler teatral bakış açısının genişletilmesi ve derinleştirilmesi adına etkili ve yararlı olabilir. Fakat kişi ve kurumlara dönük küfürü, hakareti ve sistemli aşağılamayı meşrulaştırmak, toplumsal aydınlanmaya katkı sunma iddiasındaki tiyatro insanlarının başvurabileceği yöntemler olamaz.
Tiyatro yayıncıları olarak bizlere düşen görev küfür yayıncılığını kınayan imza kampanyasını kalıcı bir sözleşme haline getirmektir. Bu da tiyatro alanında haber, yorum ve eleştiri kültürünü yol açıcı ilkelere kavuşturmaktan ve örgütlü bir duruş sergilemekten geçiyor. Bu anlamda, kampanya vesilesiyle gündeme gelen Tiyatro Yayıncıları Birliği projesini hayata geçirmenin kamuoyuna karşı sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz.
Bugün için tiyatro alanında küfür yayıncılığını kararlı bir çizgi haline getirenlerin kimler olduğu bellidir. Bu çizgiyi mazur göstermek isteyenler, “tarafsızlık” iddiasıyla olası bir çatışmadan kârlı çıkmak isteyenler ya da iyi niyetli bir yaklaşımla kafa karışıklığı yaşayanlar olabilir. Unutulmaması gereken, çokça hırpalanan ve düzenli olarak var olma kaygısı yaşatılan Türkiye tiyatrosunun kirlilik ve keyfi husumet imalatına tahammülü olmadığıdır.
Kampanyayı son erdirirken, internet ortamının kötüye kullanımını esas alan küfür yayıncılarını ve destekçilerini daha fazla öne çıkarmanın bir fayda sağlamayacağını düşünüyoruz. Tiyatro kamuoyundan hak ettikleri tepkiyi görmüşler, türlü çeşit husumetlerini şahsileştirme ve bu şekilde küfür yayıncılığını meşrulaştırma girişimleri boşa çıkarılmıştır. Tiyatro yayıncılığını kirleten tavırlarında ısrar ettikleri sürece, internet ortamında muhafaza edeceğimiz kampanya belgesi onlara cevap olmayı sürdürecektir.
TEMİZ TİYATRO İÇİN TEMİZ TİYATRO YAYINCILIĞI demeyi sürdürüyor ve tiyatro alanında küfür yayıncılığına taviz vermeyeceğimizi yineliyoruz.
Kampanyanın kıssadan hissesi bellidir: Tiyatro camiası yeri geldiğinde olmazsa olmaz ilkeler etrafında el ele verebilmekte ve her ne şekilde olursa olsun tiyatroyu kirleten ve saygınlığına gölge düşüren girişimlerin karşısında durabilmektedir. Tiyatro camiasında yaşanan görüş ayrılıkları, farklı duruşlar ve anlaşmazlıklar bahane edilerek küfüre, hakarete ve sistemli aşağılamaya başvurmanın onay görmediği açıkça ilan edilmiştir.
Tartışmalar ve hatta sert biçimler edinebilen polemikler teatral bakış açısının genişletilmesi ve derinleştirilmesi adına etkili ve yararlı olabilir. Fakat kişi ve kurumlara dönük küfürü, hakareti ve sistemli aşağılamayı meşrulaştırmak, toplumsal aydınlanmaya katkı sunma iddiasındaki tiyatro insanlarının başvurabileceği yöntemler olamaz.
Tiyatro yayıncıları olarak bizlere düşen görev küfür yayıncılığını kınayan imza kampanyasını kalıcı bir sözleşme haline getirmektir. Bu da tiyatro alanında haber, yorum ve eleştiri kültürünü yol açıcı ilkelere kavuşturmaktan ve örgütlü bir duruş sergilemekten geçiyor. Bu anlamda, kampanya vesilesiyle gündeme gelen Tiyatro Yayıncıları Birliği projesini hayata geçirmenin kamuoyuna karşı sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz.
Bugün için tiyatro alanında küfür yayıncılığını kararlı bir çizgi haline getirenlerin kimler olduğu bellidir. Bu çizgiyi mazur göstermek isteyenler, “tarafsızlık” iddiasıyla olası bir çatışmadan kârlı çıkmak isteyenler ya da iyi niyetli bir yaklaşımla kafa karışıklığı yaşayanlar olabilir. Unutulmaması gereken, çokça hırpalanan ve düzenli olarak var olma kaygısı yaşatılan Türkiye tiyatrosunun kirlilik ve keyfi husumet imalatına tahammülü olmadığıdır.
Kampanyayı son erdirirken, internet ortamının kötüye kullanımını esas alan küfür yayıncılarını ve destekçilerini daha fazla öne çıkarmanın bir fayda sağlamayacağını düşünüyoruz. Tiyatro kamuoyundan hak ettikleri tepkiyi görmüşler, türlü çeşit husumetlerini şahsileştirme ve bu şekilde küfür yayıncılığını meşrulaştırma girişimleri boşa çıkarılmıştır. Tiyatro yayıncılığını kirleten tavırlarında ısrar ettikleri sürece, internet ortamında muhafaza edeceğimiz kampanya belgesi onlara cevap olmayı sürdürecektir.
TEMİZ TİYATRO İÇİN TEMİZ TİYATRO YAYINCILIĞI demeyi sürdürüyor ve tiyatro alanında küfür yayıncılığına taviz vermeyeceğimizi yineliyoruz.
KINIYORUZ!
(İMZAYA VE DESTEĞE AÇILAN BİLDİRİDİR)
Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!
Tiyatro kamuoyunun tanıklık ettiği üzere, oyun ve dizi film yazarı Coşkun Büktel ve internet ortamını hesapsızca kullanan Hüseyin Hilmi Bulunmaz, kişisel site ve bloglarını sistemli aşağılama, hakaret ve küfür aracı olarak kullanarak Türkiye tiyatrosunun kurum ve kişilerine saldırmakta ve rencide etmektedirler. Tiyatro gündemini bu şekilde işgal etmekte, tiyatro ortamında üretimleriyle var olmak yerine intikam duygularını ortaya saçmaktadırlar
Tiyatromuzun saygın insanı Prof. Özdemir Nutku’yu, DT koordinasyon toplantısında Coşkun Büktel’in eseri gündem yapıldığında, görevi gereği Fransızca yazılmış bir “Theope” ile karşılaştım, Fransızca bilenler karşılaştırsın sözünden yola çıkarak, Sayın Nutku’nun ben kimseyi suçlamadım sadece bir bakılmasını önerdim açıklamasını bile dikkate almadan, akıl almaz karalamalarla uzun süredir rencide etmektedirler.
Ben de olsam, Özdemir Nutku gibi davranır, araştırılmasını isterdim, diyen tiyatrom.com’un eski yayıncısı Ertuğrul Timur’a “3. Abdülhamid” lakabını takmışlar, sitesinde yazan onlarca saygın ismi, yani tüm yazarları açık bir dille “şerefsiz”, “o… çocukları” olarak tanımlamakta herhangi bir sakınca görmemişlerdir. Okur istatistiklerini tutan ‘webservis’in (kamuya açık, binlerce sitenin istatistiklerini tutan bir yayındır) almış olduğu erotik shop reklamı bahane edilerek, oradan hizmet aldığı için Ertuğrul Timur’u “pornocu” olarak lanse etmekte, dezenformasyona dayalı yayınlarını, aşağılama ve hakaretlerle sürdürmektedirler.
Hilmi Bulunmaz’ın (Açık seçik; yalancı, pespaye, alçak… olduğunu söylüyorum. / Suratında, hala tazeliğini koruyan; alçak, pespaye, şerefsiz… / Demirkanlı gibi sol memesinin altında yürek yerine lağım çukuru bulunan reziller, / alçaklıktır, pespayeliktir, şerefsizliktir!... Eh, bu saydıklarım zaten senin tescilli özelliklerin olduğuna göre / Seni sıçtığın yere kadar kovalayabilirim. / Basan kişinin elini yada bir başka organını öpmek yada yalamak için mi?!...) gibi ifadeler ve küfürlerle dolu yazısını yayımlamadığı için Ertuğrul Timur’a yönelik linç girişimini sürdürmekten geri durmamışlardır.
Tiyatrodunyasi.com editörü Can Törtop’a “4. Abdülhamid”, Tiyatro… Tiyatro… Dergisi Yayın Yönetmeni Mustafa Demirkanlı’ya “Yalan Makinesi”, Tiyatronline.com editörü Yaşam Kaya’ya “Tiyatro cahili ve fanatik sansürcü”, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’e “Ertuğrul Günay’ın çömezi Lemi Bilgin” İ.B.B. Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’ya “Kazmacıbaşı”, Devlet Desteği alan özel tiyatroların tamamını, kabından yemek yiyen bir köpek fotoğrafı kullanarak “Çanak Yalayıcı” olarak aşağılamakta, zımnen tüm tiyatroları hakaret içermek adına “köpek” benzetmesi yapmaktadırlar, yıllarca aynı destekten Bulunmaz Tiyatro’nun da yararlanmış olduğunu ortaya çıkartan Mustafa Demirkanlı’ya, video kaydında “şerefsiz” diyebilen bir anlayışla karşı karşıyayız.
Oyununu engellediğini varsaydığı Tuncer Cücenoğlu’nun “Çığ” oyununu vesile ederek olmadık hakaretler yapabilmekte, OYÇED’i sırf Prof. Özdemir Nutku’yu onur üyesi seçtikleri için Klu Klux Klan örgütüne benzetmekte, üyelerini aşağılamakta ve defalarca tekrarlamakta bir beis görmemektedirler.
Değerli tiyatro insanları Mehmet Akan’a ve Lale Oraloğlu’na ölüm döşeğindeyken sırf dizilerde oynadıkları için hakaret eden Hilmi Bulunmaz, dizilerde oynayan tüm tiyatro insanlarına hakaret etmeyi sürdürmekte, buna karşılık dizi oyuncusu ve yazarı olan arkadaşı Coşkun Büktel’i görmezden gelmeyi ihmal etmemektedir.
Ne yazık ki, “küfür yayıncılığı” olarak özetlenebilecek bu saldırgan tutum karşısında kişi ve kurumların “aman bulaşmayayım” anlayışını fırsat bilen bu şahıslar; aşağılama, hakaret ve küfürlerini sürekli artırmaktadırlar.
Kişiler bunların yazdıklarını önemsemeseler dahi internette onlarca saygın kişi bu sıfatlarla yer almakta ve aramalarda bu saygın kişilere ilişkin bilgiler hakaretamiz ifade ve tanımlamalarla kamuoyunun karşısına çıkmaktadır.
Biz aşağıda imzası olan kurumlar ve kişiler olarak bu iki şahsı; Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyor, ahlâki bir tutum geliştirmeye davet ediyoruz.
Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!
Tiyatro kamuoyunun tanıklık ettiği üzere, oyun ve dizi film yazarı Coşkun Büktel ve internet ortamını hesapsızca kullanan Hüseyin Hilmi Bulunmaz, kişisel site ve bloglarını sistemli aşağılama, hakaret ve küfür aracı olarak kullanarak Türkiye tiyatrosunun kurum ve kişilerine saldırmakta ve rencide etmektedirler. Tiyatro gündemini bu şekilde işgal etmekte, tiyatro ortamında üretimleriyle var olmak yerine intikam duygularını ortaya saçmaktadırlar
Tiyatromuzun saygın insanı Prof. Özdemir Nutku’yu, DT koordinasyon toplantısında Coşkun Büktel’in eseri gündem yapıldığında, görevi gereği Fransızca yazılmış bir “Theope” ile karşılaştım, Fransızca bilenler karşılaştırsın sözünden yola çıkarak, Sayın Nutku’nun ben kimseyi suçlamadım sadece bir bakılmasını önerdim açıklamasını bile dikkate almadan, akıl almaz karalamalarla uzun süredir rencide etmektedirler.
Ben de olsam, Özdemir Nutku gibi davranır, araştırılmasını isterdim, diyen tiyatrom.com’un eski yayıncısı Ertuğrul Timur’a “3. Abdülhamid” lakabını takmışlar, sitesinde yazan onlarca saygın ismi, yani tüm yazarları açık bir dille “şerefsiz”, “o… çocukları” olarak tanımlamakta herhangi bir sakınca görmemişlerdir. Okur istatistiklerini tutan ‘webservis’in (kamuya açık, binlerce sitenin istatistiklerini tutan bir yayındır) almış olduğu erotik shop reklamı bahane edilerek, oradan hizmet aldığı için Ertuğrul Timur’u “pornocu” olarak lanse etmekte, dezenformasyona dayalı yayınlarını, aşağılama ve hakaretlerle sürdürmektedirler.
Hilmi Bulunmaz’ın (Açık seçik; yalancı, pespaye, alçak… olduğunu söylüyorum. / Suratında, hala tazeliğini koruyan; alçak, pespaye, şerefsiz… / Demirkanlı gibi sol memesinin altında yürek yerine lağım çukuru bulunan reziller, / alçaklıktır, pespayeliktir, şerefsizliktir!... Eh, bu saydıklarım zaten senin tescilli özelliklerin olduğuna göre / Seni sıçtığın yere kadar kovalayabilirim. / Basan kişinin elini yada bir başka organını öpmek yada yalamak için mi?!...) gibi ifadeler ve küfürlerle dolu yazısını yayımlamadığı için Ertuğrul Timur’a yönelik linç girişimini sürdürmekten geri durmamışlardır.
Tiyatrodunyasi.com editörü Can Törtop’a “4. Abdülhamid”, Tiyatro… Tiyatro… Dergisi Yayın Yönetmeni Mustafa Demirkanlı’ya “Yalan Makinesi”, Tiyatronline.com editörü Yaşam Kaya’ya “Tiyatro cahili ve fanatik sansürcü”, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’e “Ertuğrul Günay’ın çömezi Lemi Bilgin” İ.B.B. Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’ya “Kazmacıbaşı”, Devlet Desteği alan özel tiyatroların tamamını, kabından yemek yiyen bir köpek fotoğrafı kullanarak “Çanak Yalayıcı” olarak aşağılamakta, zımnen tüm tiyatroları hakaret içermek adına “köpek” benzetmesi yapmaktadırlar, yıllarca aynı destekten Bulunmaz Tiyatro’nun da yararlanmış olduğunu ortaya çıkartan Mustafa Demirkanlı’ya, video kaydında “şerefsiz” diyebilen bir anlayışla karşı karşıyayız.
Oyununu engellediğini varsaydığı Tuncer Cücenoğlu’nun “Çığ” oyununu vesile ederek olmadık hakaretler yapabilmekte, OYÇED’i sırf Prof. Özdemir Nutku’yu onur üyesi seçtikleri için Klu Klux Klan örgütüne benzetmekte, üyelerini aşağılamakta ve defalarca tekrarlamakta bir beis görmemektedirler.
Değerli tiyatro insanları Mehmet Akan’a ve Lale Oraloğlu’na ölüm döşeğindeyken sırf dizilerde oynadıkları için hakaret eden Hilmi Bulunmaz, dizilerde oynayan tüm tiyatro insanlarına hakaret etmeyi sürdürmekte, buna karşılık dizi oyuncusu ve yazarı olan arkadaşı Coşkun Büktel’i görmezden gelmeyi ihmal etmemektedir.
Ne yazık ki, “küfür yayıncılığı” olarak özetlenebilecek bu saldırgan tutum karşısında kişi ve kurumların “aman bulaşmayayım” anlayışını fırsat bilen bu şahıslar; aşağılama, hakaret ve küfürlerini sürekli artırmaktadırlar.
Kişiler bunların yazdıklarını önemsemeseler dahi internette onlarca saygın kişi bu sıfatlarla yer almakta ve aramalarda bu saygın kişilere ilişkin bilgiler hakaretamiz ifade ve tanımlamalarla kamuoyunun karşısına çıkmaktadır.
Biz aşağıda imzası olan kurumlar ve kişiler olarak bu iki şahsı; Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyor, ahlâki bir tutum geliştirmeye davet ediyoruz.
DESTEK VEREN TİYATRO TOPLULUKLARI
Absurdtheater
Adana Sanat Tiyatrosu
Altıdan Sonra Tiyatro
Atölye Tiyatro Topluluğu
Bartın Bölge Tiyatrosu
Bartın Sanat Tiyatrosu
BGST Dansçıları
BGST Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları
BÜFK Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü
Derme Tiyatro
Destartiyatro
Dostlar Tiyatrosu
Ege Sanat Atölyesi
Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu
Gaf Tiyatro
İÜ EAT Deneysel Sahne
Kızıltepe Belediye Tiyatrosu
Maan Performans Sahnesi
Mavi Sanat Atolyeleri
Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu
Medea Güzel Sanatlar
Oda Tiyatrosu
Oyun Atölyesi
Oyuncular Birliği Sahnesi
Samsun Düşevi Oyuncuları
Sıcakkan Sanat Merkezi
Talimhane Tiyatrosu
Taşkışla Sahnesi
Tuncay Özinel Tiyatrosu
Tiyatro Açıkça
Tiyatro Ayna
Tiyatro Akkaş
Tiyatro Alkış
Tiyatro Boğaziçi
Tiyatro Gerçek
Tiyatro Mie
Tiyatro V.A.T.T.
Tiyatro Z
Yenikapı Tiyatro
Yenişehir Tiyatrosu Altan Erkekli Sahnesi
Zeytinburnu Halk Sahnesi.
Adana Sanat Tiyatrosu
Altıdan Sonra Tiyatro
Atölye Tiyatro Topluluğu
Bartın Bölge Tiyatrosu
Bartın Sanat Tiyatrosu
BGST Dansçıları
BGST Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları
BÜFK Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü
Derme Tiyatro
Destartiyatro
Dostlar Tiyatrosu
Ege Sanat Atölyesi
Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu
Gaf Tiyatro
İÜ EAT Deneysel Sahne
Kızıltepe Belediye Tiyatrosu
Maan Performans Sahnesi
Mavi Sanat Atolyeleri
Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu
Medea Güzel Sanatlar
Oda Tiyatrosu
Oyun Atölyesi
Oyuncular Birliği Sahnesi
Samsun Düşevi Oyuncuları
Sıcakkan Sanat Merkezi
Talimhane Tiyatrosu
Taşkışla Sahnesi
Tuncay Özinel Tiyatrosu
Tiyatro Açıkça
Tiyatro Ayna
Tiyatro Akkaş
Tiyatro Alkış
Tiyatro Boğaziçi
Tiyatro Gerçek
Tiyatro Mie
Tiyatro V.A.T.T.
Tiyatro Z
Yenikapı Tiyatro
Yenişehir Tiyatrosu Altan Erkekli Sahnesi
Zeytinburnu Halk Sahnesi.
GÖRÜŞLER
Orçun Masatçı Yeni Kapı Tiyatro
Hilmi Bulunmaz'a
Ey emeğe değer veren tiyatro !
bir kaç şey sormak isterim size. emek ve sosyalizm üzre !öncelikle linç çağrıcısı diye bahsettiğiniz ve 2 gün üst üste oyunları yasaklanan ve 3. gününde basın açıklaması yapıldıktan sonra yönetmeni ve açıklamayı desteklemeye gelen bir gsf öğrencisi gözaltına alındığında sosyalist tepki verme yetinizi mi kaybetmiştiniz. yoksa sokak tiyatrosunun yasaklanması ya da bir sanatçının gözlatına alınması sizin için yeterli derecede tepki verilecek bir olay değil mi?
sosyalistler bilindiği üzere hayata sınıflar üzerinden bakarlar. ezilenlerin kendi kaderlerini tayin hakkı ve pozitif ayrımcılık sosyalist olmanın en önemli ayraçlarından biridir. bu bağlamda da kadın hiç şüphesiz ki kapitalizmin en fazla ezlienleri arasında gelir. ve şüphesiz ki küfür de bir erkek egemen söylem vardır. size yapılanlar anlattığınız kadarıyla çirkindir. size ya da bir başkasına küfür edilmesi tahammül edilemez bir şeydir. ama sosyalist kendine küfür edene nasıl bir karşılık verir, biçimi ne olur bunun? bir taraftan savunduğu değerleri yıkan küfüre mi sarılır ? bunu ilk kim başlattıysa başlatsın küfürün içinde kuşkusuz kadının aşağılanması söz konusudur. oysa sosyalistler kadının kurtuluşunu da kendilerinde görürler. ve yine sosyalistler toplumun öncüsü olmaya, yığınları kitlelestirmeye soyunmuşlardır. haliyle söylemlerinden çok onları var eden davranış biçimleridir. tıpkı Kazım Koyuncu'nun söylediği gibi "belki size katılmazlar ama farkındadırlar, orda biri farklı yürüyordur". işte bu sebeplerden dolayı küfüre karşı gelmek ve ona karşı savaş açmak bir sosyalistin öncelikli görevleri arasında gelir.sosyalistler kendi sorunlarına saplanıp kalmazlar. dünyayı kendi etraflarında dönüyormuş gibi düşünmezler. başkalarının yaşadığı olaylara karşı da susmaz tepki verirler. oysa dünyanın kendi etrafında döndüğünü sananlar elbette kendilerini emeğin birinci savunucusu rolüne ve sosyalist kimliğinin sahibi rolüne çevireceklerdir.
aşağıdaki sorulara cevabınızı bekliyoruz;
Manisa Şehir Tiyatrosunun kapatılması karşısındaki tiyatronuzun açıklaması nedir ?
sokak tiyatrosunun yasaklanması karşısında tiyatronuzun açıklaması nedir ?
anadilde sanat üstüne tiyatronuzun açıklaması nedir ?
sanatçıların gözaltına alınması hakkında tiyatronuzun açıklaması nedir ?hangi sosyalist eylemde dayanışma gösterdiniz ?
5 mayısta herkesi dayanışmaya çağırdığımız basın açıklmasında neredeydiniz ?taksim nerede biliyor musunuz ?
----------------------------------------------------------------
Engin ARPA Tiyatro Oyuncusu- Yazar ABsürd Tiyatro Toplulugu (Köln- ALMANYA)
Tiyatro insanlarımıza Çeşitli benzetmelerle SALDIRAN kişileri KINIYORUZ.. Biz Tiyatrocular Sizlerin SORUNLARINDA HEP YANINIZDA OLDUK. Sizler icin Tiyatro Yaptik.. Sizler icin Sahnedeydik. Simdi Bir ALKIS kadar, yanımızda olmanızı istemeye HAKKIMIZ YOKMU??? Söylenecek ne varsa YAZILACAK DA O KADAR ŞEY VARDIR... (Bu igrenc SALDIRILARI KINIYORUZ)...
----------------------------------------------------------------
Ve Sanat Tiyatrosu Ankara -
Ve Sanat Tiyatrosu olarak çağrıcısı olduğunuz "Temiz Tiyatro" kampanyasını anlamlı buluyor, magazinsel bir üslupla yapılan "eleştiri" adı altındaki küfür ve hakaretlerin tiyatromuza zarar verdiğini düşünüyoruz. Tiyatroyu geliştirmek ve yeni söylemler kazandırmak gibi bir amaç güdülüyorsa, aslolanın ortaya konulan ürün ve bu ürünü en iyi şekilde kitlelere ulaştırmak olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.Bu yüzden kampanyanın altına imzamızı attığımızı ve bu girişimi sonuna kadar desteklediğimizi tiyatro kamuoyuna bildiriyoruz. http://vesanattiyatrosu.blogspot.com/
----------------------------------------------------------------
oyun atölyesi
Hakaret ve küfüre sadece tiyatro yayıncıları ve yayınları değil zaman zaman tiyatrolar ve tiyatrocular da maruz kalıyor. Bu durum yurdum insanının “kişisel gelişmişlik” seviyesiyle yakından ilişkidir. Derdini, eleştirisini, itirazını anlatamayan “kabalıklar ülkesi” olmak yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Kimse kimseyi ne sevmek ne de onaylamak zorundadır. Hatta böyle olması sanat söz konusu olduğunda makbul bile sayılır. Dedikoduya küfre hakarete başvurmadan, iletişim dili olarak bu “kabalığı” seçmeden düşüncelerin ifade edilmesi “teşvik” bile edilmelidir.
Ancak olan durum dedikodu, hakaret, küfür, karalamanın hakim olduğu bir iletişimin varlığı yönündedir. “Profesyonel seyirci” adıyla yazdığı yazıları hakaret ve küfürle dolduranlardan tutun da, çeşitli ideolojik kimlikler altından çevreye sopa gösterenlere kadar çeşitli kabalıklar kol geziyor, yer buluyor tiyatro iletişim ortamında.
oyun atölyesi tüm bu kaba dili, küfür ve hakaret içeren tavrı kınıyor ve bu dile sahip olanlarla herhangi bir bağının olamayacağını tiyatro kamuoyuna bildirmeyi görev sayıyor ve ekliyor: Bu tür duyarlılıkları göstermek bir gün herkese lazım oluyor. O nedenle yaşadığımız ortamın “güzelliği” için yerinde ve zamanında “tepki” vermeyi “duyarlılık” göstermeyi UNUTMAYINIZ, UNUTMAYALIM! Başkalarına yapılan hakaretleri başımıza gelmiş gibi algılayıp tavrımızı belirleyelim.
----------------------------------------------------------------
Ümit Kireççi - Düşevi - Lila Düşler Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni
1990'lı yılların başında ortaya çıkan "Theope" gerçeğinin bugün bile konuşuluyor olmasını neye dayandırmak gerekir bilemiyorum: Eserin gücüne, yazarının ustalığına, yazarının (!) ahlakına (!)...
Çocuk tiyatrosu alanında sahneye koyduklarıyla tiyatroya dolaylı olarak açıkça küfreden onlarca insanın olduğu bir ülkede küfrü ve hakareti doğrudan edenlerin konuşulmasını çok da uygun bulmuyorum aslında. Küfür mü etmiş... Bırakın kendi yalnızlığıyla kalsın demeyi tercih ederdim herhalde. Tiyatroyu tv magazin programı düzeyine indiren bu zavallılığı çok da afişe etmenin tiyatroya yararı olacağından emin değilim. Gündeme gelmek için "buradayım" tarzı "görülmek istemeye" yönelik bu çığlıkları duymazdan gelmek sanki daha doğru olurdu. Magazinel "bu ünlü diğer ünlüye ne demiş" havasının tiyatroya yakışmadığına inanıyor, farkında olunmadan biraz olsun bu magazinselleşmeye katkı sağlıyor olmamızdan ötürü de üzüntümü paylaşmak istiyorum. Belki haber mecralarında yeri olabilirdi ama bu derece bir kampanya...
Doğrudan küfür yerine dolaylı olarak edilen ve sahneden izleyiciye sunulan küfürlere en kısa zamanda yönelmemiz temennisiyle.
----------------------------------------------------------------
Prof. Dr. Hasan Erkek
Düşünce özgürlüğünü, katılmasam bile, her türlü düşüncenin ifade edilme özgürlüğünü destekliyor ve savunuyorum. Ancak küfür ve şiddet bir iletişim dili olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Tiyatromuzda eleştirel de olsa, düzeyli bir dili birlikte kurmalı, daha güçlü bir iletişim için barışçıl bir ortamı birlikte oluşturmalıyız.
Bu, yalnız Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz meselesi değildir. Tiyatromuzda, küfür ve şiddet onlarla başlamamıştır. Benzer bir dili çok sayıda kişi kullanmakta, böylesi bir dili giderek meşrulaştırmaktadırlar. En büyük tehlike budur.
Bununla birlikte, nedenleri ne olursa olsun, Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz ve benzer dili kullananların, küfür ve şiddet içeren saldırılarını kınıyorum. Neden o hale geldiklerini anlamamız, küfür ve şiddet dolu saldırılarını haklı kılmamaktadır.
Bu uyarının ve kınamanın, tiyatromuzda uygar bir iletişim dili için başlangıç olmasını diliyorum.
----------------------------------------------------------------
Haluk IŞIK
Oyun Yazarı/Dramaturg/Yönetmen - Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları Gen. San. Yön. - Bademler Köy Tiyatrosu Yönetmeni - İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanı
Haluk Işık: Kampanyayı, aşağıdaki görüşlerim çerçevesinde destekliyorum;
Coşkun Büktel, Theope adlı oyununa dair, bugüne dek eşi görülmemiş bir savaşım vermiştir, vermektedir. Bu savaşım, tiyatro tarihimiz açısından, gerçekten de özel bir yere sahiptir. Oyun, yazar ve yazarın muhatap aldığı kurum ve kişiler ile bugüne dek söylenenler-yaşananlar hakkında, herkesin bir yargısı ve vardığı bir sonuç mutlaka vardır. Oyunun sahnelenmesini zaman zaman dile getiren biri olarak; bu tartışmaların, oyun özelinden çıkıp, farklı alanlara sıçramasını, hiç de hoş olmayan söz, tutum ve davranışlara yol açmasını da, nicedir üzüntüyle izliyorum. Bütün bunların, tiyatromuza hiçbir katkıda bulunmadığı da, bir başka gerçeğimizdir. Bir oyunun "iyi" olup olmadığının tek ölçütü, bence ancak oyunun kendisi olabilir. Bugün, başta DT olmak üzere, pek çok kurum "iyi" oyunları, kabul edilmelerine ve aradan onca zaman geçmesine rağmen sahnelemedikleri için, ciddi biçimde eleştirilmektedir ve eleştiri sahibi yazarlar haklıdır. Tam tersi, sahnelenmeyi asla hak etmeyen kimi oyunların, nasıl seçilip sahnelendiği sorularına yanıt alınamadığı da, özellikle ödenekli tiyatrolarımızın düşündürücü fotoğraflarından biridir. Sorunun çözümüne yönelik, hala bir yöntem bulunmaması da, ayrı bir eleştiri konusudur. Bu nedenle, azımsanmayacak sayıda yazarın, oyun yazmaya "küstüğü" de bilinen bir gerçektir. Kısaca, yazarlık sorunlarından yola çıkarak, tiyatromuza dair çözüm bekleyen binlerce sorundan söz edebiliriz. Etmemiz de gerekir, hem de inatla ve bıkmadan...
Ama bu söz edişler, sözün inceliğinden uzaklaşılarak, hele saldırı ve hakaretlerle dile getirilirse; "şikayet sahibi"nin haklıyken haksız duruma düşebileceği, dahası "şikayet" konusunun unutulup gideceği sonucunu doğuracaktır, doğurmuştur. Bugün Theope"den çok, yazarının üslubu konuşuluyor ve tepkiler dile getiriliyorsa, bunun nedenlerini düşünecek ilk kişi, Büktel olmalıdır. Bir tiyatro insanı olarak itiraf edeyim ki; konuya dair ne zaman bir şey okusam, Theope"nin artık bir oyun metni olmaktan çıkıp, giderek sıradanlaşan, kronikleşen düzeysiz polemiklerin malzemesi haline dönüşmesinden üzülüyor ve okumaktan vazgeçiyorum. Yanıt verilmesi gereken eleştirilerin böylesine dile getirilmesi, kuşkusuz herkesten önce eleştirileri yanıtlaması gerekenleri rahatlatmaktadır. Theope dilinde inceliği ve şiirselliği başarıyla yakalayan Büktel, nasıl olur da böylesi bir kampanyanın açılmasına yol açacak bir üslubun sahibi olabilir? Açılan bu kampanyanın, oyunun neden ve nasıl sahnelenmesi gereğini değil de, okumaktan esef duyduğum küfürlerden yola çıkıyor olması da, başta Büktel olmak üzere, hepimizi düşündürmelidir.
Tiyatronun zamanlarının böylesine işgal edilip çalınmasını kabullenemiyorum. Büktel’in oyununu savunmak ve ondan yola çıkarak dönülmez yaralar içinde boğuşmaktan, yeni oyunlar yazmamasını anlayamıyorum. Yazılan bir oyunu yalnızca yazarı savunamaz, oyun iyiyse nasılsa sahnelenmesi gerektiğini her fırsatta dile getirenler olacaktır. Theope de bu tür oyunlardandır. Ama gelinen nokta, bundan medet umup sadistçe sevinenler dışında, herkesi düşündürmeli ve bu düşünceler açıkça dile getirilmelidir.
Tiyatrodan nefret edenler, onu ölü bir sanat olarak niteleyenler, ellerine geçecek ilk fırsatta sanat kurumlarını kapatmayı düşünenler ve tiyatrocu olmayı bu tür düzeysizliklerin parçası olmaya bağlayanlar, yaşadıklarımızdan ve yaşatıldıklarımızdan herhalde pek mutlu olmalılar.
Kampanyayı bu düşüncelerle destekliyor, herkesin kendince çıkarımlarda bulunmasını dilediğim için, imzamı atıyorum.
Saygılarımla.
----------------------------------------------------------------
Kemal KOCATÜRK Tiyatro sanatının olmazsa olmaz ön koşulu, o sanatın üretimidir. Sanat üretmek için harcanacak her türlü çaba kutsaldır. Üretmek yerine, üreten insanlar üzerinden, karalama, çamur atma, vb. uğraşlar, sanatımızı aşındırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu durumu, uzun süredir devam ettirenlere çağrım; Üretin ya da üretime katkıda bulunun. Bunları beceremiyorsanız, azıcık susun! Üretken insanların çabalarını gölgelemeyin. Sevgi ve saygılarımla,
----------------------------------------------------------------
HAKAN GERÇEK (TİYATRO GERÇEK) - Tüm tiyatro emekçileri olarak tek yapmamız gereken şey çalışmak ve işimizi elimizden geldiğince iyi yapmaktır.Bunun ötesindeki tavırlar bu tavırları gösterenleri çirkinleştirecektir.İşimizi yaparken güzelleşmek ve aydınlanmak ise en büyük erdemlerden biridir.Saygılar.
Ragıp Ertuğrul (Eleştirmen) Sanatçıların emek yoğun üretimini, akademisyenlerin bilgiye dayalı katkılarını ve sanatseverlerin ilgisini, sevgisini, saygısını hiçe sayarak tiyatro alanında yapılan çalışmaları mesnetsiz gerekçelerle lekelemeye çalışan, tiyatroya gönül verenlerin heyecanını, motivasyonunu yıkmaya yönelik düzeysiz yakıştırmalar sarfeden, ahlaktan yoksun söylemlerle niteliksiz olmayı kendilerine başlı başına iş edinen insanları kınıyorum.
----------------------------------------------------------------
TOMEB
Sanat alanında çok polemik yaşanır.Bazan bu tür atışmalar kalıcı sanat yapıtlarına da dönüşmüştür;Nazım'ın bazı şiirleri gibi.Bazılarında ise ilginç zeka pırıltıları görülmüştür,hoşa gider.Ama hakaret içeren düzeysiz yazılar ,sokak kabadayısı ağzıyla savrulan küfürler yazının sahibine bir şey kazandırmadığı gibi,bazı genç kalemlere de kötü örnek olmaktan başka bir işe yaramaz.Böylesi bir tutumda ısrar edenleri,kim olurlarsa olsunlar kınıyor ,onların yazılarını defterden silmeyi öneriyoruz.
----------------------------------------------------------------
MEHMET BOZKIR
Amatör olarak başladığım tiyatro eleştirmenliğinde iki yılı geride bıraktım ve daha bu işe başladığım ilk günlerde Hilmi Bulunmaz'ın saldırısına uğradım.Hem bana hem yazılarımın yayınladığı www.tiyatronline.com sitesine hakaretler etti.İki yıl önceki yazısını çeşitli sebeplerle güncelledi,hakaretlerine yenilerini ekledi.Yaptıkları sebebiyle(basın yoluyla hakaret,gerçeğe aykırı bilgi vermek,haberleşmenin gizliliği ilkesini ihlal) kendisi hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundum.Bununla ilgili alaycı bir yazı yayınladı.Tüm bu yaşananların son bulmasını ve bu kişilerin hak ettikleri cezayı almalarını diliyorum.
----------------------------------------------------------------
TİYATRO GAF
Merhaba, Çağrınızı GAF Tiyatro Topluluğu olarak destekliyoruz. İyi çalışmalar.
----------------------------------------------------------------
Serkan ÖZ
General Coordinator of GAF http://www.gaf-istanbul.org/00902122440677
----------------------------------------------------------------
Erhan Gökgücü (Yönetmen):
Yozlaşmanın, kültürel kirlenmenin ivme kazandığı şu zamanlarda sanatın her disiplininde uğraş verenler insancıl ve uygar olmak zorundadır. Hakaret ve küfürlerle kendini kanıtlamaya çalışanları kınamak ortak duyarlılığımız olmalı.Sanat dergilerinde ve tiyatro portallerinde böylesi yazıları okumak inanıyorum ki bir kaç kişi dışında hepimizi rahatsız ediyordur.”
----------------------------------------------------------------
Anıl Ayvalıoğlu:
Bu ne terbiyesizlik bu ne aşağılama. Çanak yalayıcı benzetmesi ne demek. Ölüm döşeğindeki sanatçılara bile hakaret ediyorlarsa durun bir dakika demek gerek. Sonuna kadar destekliyor ve KINIYORUM”
----------------------------------------------------------------
Beki Haleva
(Eleştirmen ve TEB Yönetim Kurulu Üyesi, Öğretim Görevlisi): Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyorum.”
----------------------------------------------------------------
Tuncer Cücenoğlu (Yazar)
Şiddetle kınıyorum. Ve artık yargı önünde hesap vermeleri için, saldırıya uğrayanları toplucaharekete geçmeye çağırıyorum.”
----------------------------------------------------------------
Ayşe Kilimci (Yazar):
“Bulunmaz ve Büktel'in marifetlerini KINIYORUM...”
----------------------------------------------------------------
Uğur İPEK V.A.T.T. Genel Sanat Yönetmeni
Bir Tiyatro İnsanı Olarak, tiyatro yayınlarına ve yayıncılarına yönelik; iftira, karalama, baskı altına alma girişimlerinin tümünü KINIYORUM!
Hilmi Bulunmaz'a
Ey emeğe değer veren tiyatro !
bir kaç şey sormak isterim size. emek ve sosyalizm üzre !öncelikle linç çağrıcısı diye bahsettiğiniz ve 2 gün üst üste oyunları yasaklanan ve 3. gününde basın açıklaması yapıldıktan sonra yönetmeni ve açıklamayı desteklemeye gelen bir gsf öğrencisi gözaltına alındığında sosyalist tepki verme yetinizi mi kaybetmiştiniz. yoksa sokak tiyatrosunun yasaklanması ya da bir sanatçının gözlatına alınması sizin için yeterli derecede tepki verilecek bir olay değil mi?
sosyalistler bilindiği üzere hayata sınıflar üzerinden bakarlar. ezilenlerin kendi kaderlerini tayin hakkı ve pozitif ayrımcılık sosyalist olmanın en önemli ayraçlarından biridir. bu bağlamda da kadın hiç şüphesiz ki kapitalizmin en fazla ezlienleri arasında gelir. ve şüphesiz ki küfür de bir erkek egemen söylem vardır. size yapılanlar anlattığınız kadarıyla çirkindir. size ya da bir başkasına küfür edilmesi tahammül edilemez bir şeydir. ama sosyalist kendine küfür edene nasıl bir karşılık verir, biçimi ne olur bunun? bir taraftan savunduğu değerleri yıkan küfüre mi sarılır ? bunu ilk kim başlattıysa başlatsın küfürün içinde kuşkusuz kadının aşağılanması söz konusudur. oysa sosyalistler kadının kurtuluşunu da kendilerinde görürler. ve yine sosyalistler toplumun öncüsü olmaya, yığınları kitlelestirmeye soyunmuşlardır. haliyle söylemlerinden çok onları var eden davranış biçimleridir. tıpkı Kazım Koyuncu'nun söylediği gibi "belki size katılmazlar ama farkındadırlar, orda biri farklı yürüyordur". işte bu sebeplerden dolayı küfüre karşı gelmek ve ona karşı savaş açmak bir sosyalistin öncelikli görevleri arasında gelir.sosyalistler kendi sorunlarına saplanıp kalmazlar. dünyayı kendi etraflarında dönüyormuş gibi düşünmezler. başkalarının yaşadığı olaylara karşı da susmaz tepki verirler. oysa dünyanın kendi etrafında döndüğünü sananlar elbette kendilerini emeğin birinci savunucusu rolüne ve sosyalist kimliğinin sahibi rolüne çevireceklerdir.
aşağıdaki sorulara cevabınızı bekliyoruz;
Manisa Şehir Tiyatrosunun kapatılması karşısındaki tiyatronuzun açıklaması nedir ?
sokak tiyatrosunun yasaklanması karşısında tiyatronuzun açıklaması nedir ?
anadilde sanat üstüne tiyatronuzun açıklaması nedir ?
sanatçıların gözaltına alınması hakkında tiyatronuzun açıklaması nedir ?hangi sosyalist eylemde dayanışma gösterdiniz ?
5 mayısta herkesi dayanışmaya çağırdığımız basın açıklmasında neredeydiniz ?taksim nerede biliyor musunuz ?
----------------------------------------------------------------
Engin ARPA Tiyatro Oyuncusu- Yazar ABsürd Tiyatro Toplulugu (Köln- ALMANYA)
Tiyatro insanlarımıza Çeşitli benzetmelerle SALDIRAN kişileri KINIYORUZ.. Biz Tiyatrocular Sizlerin SORUNLARINDA HEP YANINIZDA OLDUK. Sizler icin Tiyatro Yaptik.. Sizler icin Sahnedeydik. Simdi Bir ALKIS kadar, yanımızda olmanızı istemeye HAKKIMIZ YOKMU??? Söylenecek ne varsa YAZILACAK DA O KADAR ŞEY VARDIR... (Bu igrenc SALDIRILARI KINIYORUZ)...
----------------------------------------------------------------
Ve Sanat Tiyatrosu Ankara -
Ve Sanat Tiyatrosu olarak çağrıcısı olduğunuz "Temiz Tiyatro" kampanyasını anlamlı buluyor, magazinsel bir üslupla yapılan "eleştiri" adı altındaki küfür ve hakaretlerin tiyatromuza zarar verdiğini düşünüyoruz. Tiyatroyu geliştirmek ve yeni söylemler kazandırmak gibi bir amaç güdülüyorsa, aslolanın ortaya konulan ürün ve bu ürünü en iyi şekilde kitlelere ulaştırmak olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.Bu yüzden kampanyanın altına imzamızı attığımızı ve bu girişimi sonuna kadar desteklediğimizi tiyatro kamuoyuna bildiriyoruz. http://vesanattiyatrosu.blogspot.com/
----------------------------------------------------------------
oyun atölyesi
Hakaret ve küfüre sadece tiyatro yayıncıları ve yayınları değil zaman zaman tiyatrolar ve tiyatrocular da maruz kalıyor. Bu durum yurdum insanının “kişisel gelişmişlik” seviyesiyle yakından ilişkidir. Derdini, eleştirisini, itirazını anlatamayan “kabalıklar ülkesi” olmak yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Kimse kimseyi ne sevmek ne de onaylamak zorundadır. Hatta böyle olması sanat söz konusu olduğunda makbul bile sayılır. Dedikoduya küfre hakarete başvurmadan, iletişim dili olarak bu “kabalığı” seçmeden düşüncelerin ifade edilmesi “teşvik” bile edilmelidir.
Ancak olan durum dedikodu, hakaret, küfür, karalamanın hakim olduğu bir iletişimin varlığı yönündedir. “Profesyonel seyirci” adıyla yazdığı yazıları hakaret ve küfürle dolduranlardan tutun da, çeşitli ideolojik kimlikler altından çevreye sopa gösterenlere kadar çeşitli kabalıklar kol geziyor, yer buluyor tiyatro iletişim ortamında.
oyun atölyesi tüm bu kaba dili, küfür ve hakaret içeren tavrı kınıyor ve bu dile sahip olanlarla herhangi bir bağının olamayacağını tiyatro kamuoyuna bildirmeyi görev sayıyor ve ekliyor: Bu tür duyarlılıkları göstermek bir gün herkese lazım oluyor. O nedenle yaşadığımız ortamın “güzelliği” için yerinde ve zamanında “tepki” vermeyi “duyarlılık” göstermeyi UNUTMAYINIZ, UNUTMAYALIM! Başkalarına yapılan hakaretleri başımıza gelmiş gibi algılayıp tavrımızı belirleyelim.
----------------------------------------------------------------
Ümit Kireççi - Düşevi - Lila Düşler Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni
1990'lı yılların başında ortaya çıkan "Theope" gerçeğinin bugün bile konuşuluyor olmasını neye dayandırmak gerekir bilemiyorum: Eserin gücüne, yazarının ustalığına, yazarının (!) ahlakına (!)...
Çocuk tiyatrosu alanında sahneye koyduklarıyla tiyatroya dolaylı olarak açıkça küfreden onlarca insanın olduğu bir ülkede küfrü ve hakareti doğrudan edenlerin konuşulmasını çok da uygun bulmuyorum aslında. Küfür mü etmiş... Bırakın kendi yalnızlığıyla kalsın demeyi tercih ederdim herhalde. Tiyatroyu tv magazin programı düzeyine indiren bu zavallılığı çok da afişe etmenin tiyatroya yararı olacağından emin değilim. Gündeme gelmek için "buradayım" tarzı "görülmek istemeye" yönelik bu çığlıkları duymazdan gelmek sanki daha doğru olurdu. Magazinel "bu ünlü diğer ünlüye ne demiş" havasının tiyatroya yakışmadığına inanıyor, farkında olunmadan biraz olsun bu magazinselleşmeye katkı sağlıyor olmamızdan ötürü de üzüntümü paylaşmak istiyorum. Belki haber mecralarında yeri olabilirdi ama bu derece bir kampanya...
Doğrudan küfür yerine dolaylı olarak edilen ve sahneden izleyiciye sunulan küfürlere en kısa zamanda yönelmemiz temennisiyle.
----------------------------------------------------------------
Prof. Dr. Hasan Erkek
Düşünce özgürlüğünü, katılmasam bile, her türlü düşüncenin ifade edilme özgürlüğünü destekliyor ve savunuyorum. Ancak küfür ve şiddet bir iletişim dili olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Tiyatromuzda eleştirel de olsa, düzeyli bir dili birlikte kurmalı, daha güçlü bir iletişim için barışçıl bir ortamı birlikte oluşturmalıyız.
Bu, yalnız Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz meselesi değildir. Tiyatromuzda, küfür ve şiddet onlarla başlamamıştır. Benzer bir dili çok sayıda kişi kullanmakta, böylesi bir dili giderek meşrulaştırmaktadırlar. En büyük tehlike budur.
Bununla birlikte, nedenleri ne olursa olsun, Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz ve benzer dili kullananların, küfür ve şiddet içeren saldırılarını kınıyorum. Neden o hale geldiklerini anlamamız, küfür ve şiddet dolu saldırılarını haklı kılmamaktadır.
Bu uyarının ve kınamanın, tiyatromuzda uygar bir iletişim dili için başlangıç olmasını diliyorum.
----------------------------------------------------------------
Haluk IŞIK
Oyun Yazarı/Dramaturg/Yönetmen - Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları Gen. San. Yön. - Bademler Köy Tiyatrosu Yönetmeni - İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanı
Haluk Işık: Kampanyayı, aşağıdaki görüşlerim çerçevesinde destekliyorum;
Coşkun Büktel, Theope adlı oyununa dair, bugüne dek eşi görülmemiş bir savaşım vermiştir, vermektedir. Bu savaşım, tiyatro tarihimiz açısından, gerçekten de özel bir yere sahiptir. Oyun, yazar ve yazarın muhatap aldığı kurum ve kişiler ile bugüne dek söylenenler-yaşananlar hakkında, herkesin bir yargısı ve vardığı bir sonuç mutlaka vardır. Oyunun sahnelenmesini zaman zaman dile getiren biri olarak; bu tartışmaların, oyun özelinden çıkıp, farklı alanlara sıçramasını, hiç de hoş olmayan söz, tutum ve davranışlara yol açmasını da, nicedir üzüntüyle izliyorum. Bütün bunların, tiyatromuza hiçbir katkıda bulunmadığı da, bir başka gerçeğimizdir. Bir oyunun "iyi" olup olmadığının tek ölçütü, bence ancak oyunun kendisi olabilir. Bugün, başta DT olmak üzere, pek çok kurum "iyi" oyunları, kabul edilmelerine ve aradan onca zaman geçmesine rağmen sahnelemedikleri için, ciddi biçimde eleştirilmektedir ve eleştiri sahibi yazarlar haklıdır. Tam tersi, sahnelenmeyi asla hak etmeyen kimi oyunların, nasıl seçilip sahnelendiği sorularına yanıt alınamadığı da, özellikle ödenekli tiyatrolarımızın düşündürücü fotoğraflarından biridir. Sorunun çözümüne yönelik, hala bir yöntem bulunmaması da, ayrı bir eleştiri konusudur. Bu nedenle, azımsanmayacak sayıda yazarın, oyun yazmaya "küstüğü" de bilinen bir gerçektir. Kısaca, yazarlık sorunlarından yola çıkarak, tiyatromuza dair çözüm bekleyen binlerce sorundan söz edebiliriz. Etmemiz de gerekir, hem de inatla ve bıkmadan...
Ama bu söz edişler, sözün inceliğinden uzaklaşılarak, hele saldırı ve hakaretlerle dile getirilirse; "şikayet sahibi"nin haklıyken haksız duruma düşebileceği, dahası "şikayet" konusunun unutulup gideceği sonucunu doğuracaktır, doğurmuştur. Bugün Theope"den çok, yazarının üslubu konuşuluyor ve tepkiler dile getiriliyorsa, bunun nedenlerini düşünecek ilk kişi, Büktel olmalıdır. Bir tiyatro insanı olarak itiraf edeyim ki; konuya dair ne zaman bir şey okusam, Theope"nin artık bir oyun metni olmaktan çıkıp, giderek sıradanlaşan, kronikleşen düzeysiz polemiklerin malzemesi haline dönüşmesinden üzülüyor ve okumaktan vazgeçiyorum. Yanıt verilmesi gereken eleştirilerin böylesine dile getirilmesi, kuşkusuz herkesten önce eleştirileri yanıtlaması gerekenleri rahatlatmaktadır. Theope dilinde inceliği ve şiirselliği başarıyla yakalayan Büktel, nasıl olur da böylesi bir kampanyanın açılmasına yol açacak bir üslubun sahibi olabilir? Açılan bu kampanyanın, oyunun neden ve nasıl sahnelenmesi gereğini değil de, okumaktan esef duyduğum küfürlerden yola çıkıyor olması da, başta Büktel olmak üzere, hepimizi düşündürmelidir.
Tiyatronun zamanlarının böylesine işgal edilip çalınmasını kabullenemiyorum. Büktel’in oyununu savunmak ve ondan yola çıkarak dönülmez yaralar içinde boğuşmaktan, yeni oyunlar yazmamasını anlayamıyorum. Yazılan bir oyunu yalnızca yazarı savunamaz, oyun iyiyse nasılsa sahnelenmesi gerektiğini her fırsatta dile getirenler olacaktır. Theope de bu tür oyunlardandır. Ama gelinen nokta, bundan medet umup sadistçe sevinenler dışında, herkesi düşündürmeli ve bu düşünceler açıkça dile getirilmelidir.
Tiyatrodan nefret edenler, onu ölü bir sanat olarak niteleyenler, ellerine geçecek ilk fırsatta sanat kurumlarını kapatmayı düşünenler ve tiyatrocu olmayı bu tür düzeysizliklerin parçası olmaya bağlayanlar, yaşadıklarımızdan ve yaşatıldıklarımızdan herhalde pek mutlu olmalılar.
Kampanyayı bu düşüncelerle destekliyor, herkesin kendince çıkarımlarda bulunmasını dilediğim için, imzamı atıyorum.
Saygılarımla.
----------------------------------------------------------------
Kemal KOCATÜRK Tiyatro sanatının olmazsa olmaz ön koşulu, o sanatın üretimidir. Sanat üretmek için harcanacak her türlü çaba kutsaldır. Üretmek yerine, üreten insanlar üzerinden, karalama, çamur atma, vb. uğraşlar, sanatımızı aşındırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu durumu, uzun süredir devam ettirenlere çağrım; Üretin ya da üretime katkıda bulunun. Bunları beceremiyorsanız, azıcık susun! Üretken insanların çabalarını gölgelemeyin. Sevgi ve saygılarımla,
----------------------------------------------------------------
HAKAN GERÇEK (TİYATRO GERÇEK) - Tüm tiyatro emekçileri olarak tek yapmamız gereken şey çalışmak ve işimizi elimizden geldiğince iyi yapmaktır.Bunun ötesindeki tavırlar bu tavırları gösterenleri çirkinleştirecektir.İşimizi yaparken güzelleşmek ve aydınlanmak ise en büyük erdemlerden biridir.Saygılar.
Ragıp Ertuğrul (Eleştirmen) Sanatçıların emek yoğun üretimini, akademisyenlerin bilgiye dayalı katkılarını ve sanatseverlerin ilgisini, sevgisini, saygısını hiçe sayarak tiyatro alanında yapılan çalışmaları mesnetsiz gerekçelerle lekelemeye çalışan, tiyatroya gönül verenlerin heyecanını, motivasyonunu yıkmaya yönelik düzeysiz yakıştırmalar sarfeden, ahlaktan yoksun söylemlerle niteliksiz olmayı kendilerine başlı başına iş edinen insanları kınıyorum.
----------------------------------------------------------------
TOMEB
Sanat alanında çok polemik yaşanır.Bazan bu tür atışmalar kalıcı sanat yapıtlarına da dönüşmüştür;Nazım'ın bazı şiirleri gibi.Bazılarında ise ilginç zeka pırıltıları görülmüştür,hoşa gider.Ama hakaret içeren düzeysiz yazılar ,sokak kabadayısı ağzıyla savrulan küfürler yazının sahibine bir şey kazandırmadığı gibi,bazı genç kalemlere de kötü örnek olmaktan başka bir işe yaramaz.Böylesi bir tutumda ısrar edenleri,kim olurlarsa olsunlar kınıyor ,onların yazılarını defterden silmeyi öneriyoruz.
----------------------------------------------------------------
MEHMET BOZKIR
Amatör olarak başladığım tiyatro eleştirmenliğinde iki yılı geride bıraktım ve daha bu işe başladığım ilk günlerde Hilmi Bulunmaz'ın saldırısına uğradım.Hem bana hem yazılarımın yayınladığı www.tiyatronline.com sitesine hakaretler etti.İki yıl önceki yazısını çeşitli sebeplerle güncelledi,hakaretlerine yenilerini ekledi.Yaptıkları sebebiyle(basın yoluyla hakaret,gerçeğe aykırı bilgi vermek,haberleşmenin gizliliği ilkesini ihlal) kendisi hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundum.Bununla ilgili alaycı bir yazı yayınladı.Tüm bu yaşananların son bulmasını ve bu kişilerin hak ettikleri cezayı almalarını diliyorum.
----------------------------------------------------------------
TİYATRO GAF
Merhaba, Çağrınızı GAF Tiyatro Topluluğu olarak destekliyoruz. İyi çalışmalar.
----------------------------------------------------------------
Serkan ÖZ
General Coordinator of GAF http://www.gaf-istanbul.org/00902122440677
----------------------------------------------------------------
Erhan Gökgücü (Yönetmen):
Yozlaşmanın, kültürel kirlenmenin ivme kazandığı şu zamanlarda sanatın her disiplininde uğraş verenler insancıl ve uygar olmak zorundadır. Hakaret ve küfürlerle kendini kanıtlamaya çalışanları kınamak ortak duyarlılığımız olmalı.Sanat dergilerinde ve tiyatro portallerinde böylesi yazıları okumak inanıyorum ki bir kaç kişi dışında hepimizi rahatsız ediyordur.”
----------------------------------------------------------------
Anıl Ayvalıoğlu:
Bu ne terbiyesizlik bu ne aşağılama. Çanak yalayıcı benzetmesi ne demek. Ölüm döşeğindeki sanatçılara bile hakaret ediyorlarsa durun bir dakika demek gerek. Sonuna kadar destekliyor ve KINIYORUM”
----------------------------------------------------------------
Beki Haleva
(Eleştirmen ve TEB Yönetim Kurulu Üyesi, Öğretim Görevlisi): Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyorum.”
----------------------------------------------------------------
Tuncer Cücenoğlu (Yazar)
Şiddetle kınıyorum. Ve artık yargı önünde hesap vermeleri için, saldırıya uğrayanları toplucaharekete geçmeye çağırıyorum.”
----------------------------------------------------------------
Ayşe Kilimci (Yazar):
“Bulunmaz ve Büktel'in marifetlerini KINIYORUM...”
----------------------------------------------------------------
Uğur İPEK V.A.T.T. Genel Sanat Yönetmeni
Bir Tiyatro İnsanı Olarak, tiyatro yayınlarına ve yayıncılarına yönelik; iftira, karalama, baskı altına alma girişimlerinin tümünü KINIYORUM!
Kaydol: Kayıtlar (Atom)